Merkez Bankası nereye bağımlı?

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI [email protected]

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, tam da Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun toplanacağı ve kendisinin de Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceği haftanın öncesinde Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve faiz kararı üzerine konuştu. Erdoğan, genç işadamlarına yaptığı konuşmada “ekonomimizi zayıf göstermek isteyenler” olduğunu, “faizlerin tek hanede kalmasını istemeyen birileri” olduğunu savunan konuşmasında sözü Merkez Bankası’na getirdi ve şöyle konuştu. 

Merkez Bankası’na “Yahu neyi bekliyorsun sen?” diye hitap eden Cumhurbaşkanı, “Şimdi diyebilirler Merkez Bankası bağımsızdır. Ben de bağımsızım. Cumhurun sesi olarak bunu yapmak, söylemek durumundayım ve gerekirse çağırıp kendileriyle de bunu oturup konuşacağız. Bu iş böyle yürümez.” 
Ardından bakanlardan siyasi sorumluluk hükümette iken Merkez Bankası’nın bundan ayrı bir politika izleyemeyeceği yolunda açıklamalar geldi. Ayrıca merkez bankası bağımsızlığını son dönemin sihirli sözcüklerinden olan “vesayet aracı” olarak tanımlayan görüşler basında yer almaya başladı. 
Aslında Merkez Bankası’nın siyasi iktidarın arzularını dikkate almadan hareket ettiğini söylemek zaten mümkün değil. Ancak seçimler yaklaşırken siyasi iktidar, Merkez Bankası’ndan daha fazlasını istiyor. Oysa her gün yakıcı döviz ve faiz piyasası hareketlerini dakika dakika yönetmek zorunda olan Merkez Bankası’nın da yapacaklarının bir sınırı var. İşte o sınırı ne Merkez Bankası, ne de siyasi iktidarın talimatları çizebiliyor. O sınırı, sıcak para çiziyor. 

Eğer ekonominizi, dünyanın en yüksek cari açıklarından birisi verir haline getirmişseniz ve sıcak parayla gelen hormonlu büyümenin siyasi rantını yiyerek bunun yıllarca devam etmesine yol vermişseniz, ekonominin çarklarının hangi hızda döneceğini dışarıdan gelecek sıcak paraya bağlı hale getirmişseniz, başka çareniz de yoktur. 

Sıcak para çok geldiğinde kurlar da sakin oluyor, faizler de düşüyor, enfl asyon da iniyor, büyüme de yükseliyor. Ama öte yandan borç da artıyor, rekabet gücü de aşınıyor. Sıcak para dünyanın herhangi bir yerinde olan bir şeyden nem kapıp da kaçmaya başlayınca da tam tersi oluyor, ortalık yangın yerine dönüyor. 

Şu anda Türkiye, sıcak para hareketleri karşısında dünyanın en kırılgan ülkelerinden birisi durumunda. FED, iki yıl önce parasal genişlemeyi yavaşlatma kararına hazırlanırken “kırılgan beşli” diye tarif edilen ülkelerin en başında Türkiye yer alıyordu. Uluslararası Finans Kurumu (IIF) tarafından aylık olarak hesaplanan kırılganlık endeksinde de Türkiye, yükselen piyasalar içinde en kırılgan ülkelerin başında geliyor. Ocak ayı endeksine göre Türkiye hem dış finansman kırılganlığında, hem de iç finansman kırılganlığında, 22 ülke içinde en kötüsü. 
Bu yüzden ekonomimizi ve piyasalarımızı, ABD Merkez Bankası’nın (FED) kararları, bizim Merkez Bankası’nın kararlarından çok daha fazla etkiliyor. Bu yüzden petrol fiyatlarının düşmesinden en karlı çıkacak ülkelerden birisi olmamıza rağmen Rusya’nın derdi, bizi onlar kadar geriyor. 

Sıcak para en ürkek ve en acımasız bir finans kaynağı. Ekonominin belini bu kadar oynak bir kaynağa bağlamış olması, Merkez Bankası’nın her zaman elinde ateş topu tutması anlamına geliyor. FED faiz artışına hazırlanırken, etrafımızda Rusya krize girerken, Yunanistan’da ateş yükselirken, Ukrayna, Suriye, IŞİD, Irak ve Kürt sorunu gibi sayısız ateş çemberi etrafınızdayken Merkez Bankası’nın sıcak paranın gönlünü hoş tutması zaten çok zor. Bu yüzden faizleri iktidarın istediği kadar fazla ve hızlı indirme şansı yok.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar