Yazar Ayşe Övür: Kendimi İstanbullu bir yazar olarak görüyorum

Yazar Ayşe Övür’ün kitabı Zamanın Kapıları: İstanbul’un Öteki Yüzü diziye çekilerek dijital bir platformda Türkiye ile eş zamanlı olarak yurtdışında da yayınlandı ve en çok izlenenler arasında yer aldı. İstanbul’un büyüleyici gizemini kahramanları ile bu sefer ekranlarda buluşturdu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Günay DEMİRBAĞ

Ayşe Övür’ün Zamanın Kapıları: İstanbul’un Öteki Yüzü kitabı, dizi projesi olarak dijital yayın platformunda izleyicileriyle buluşuyor. Türkiye ile eş zamanlı olarak yayınlandığı 22 ülkede bir numaraya yerleşti. Yönetmenliğini Yusuf Ozan, senaryosunu Büşra Cebe’nin yaptığı dizinin başrollerini Birkan Sokullu ve Esra Bilgiç paylaştı. “Elimden geldiğince kitaplarımda bu tarihi değerlere, insani birikime ışık tutmak istiyorum” diyen Övür ile kitabını ve diziye çekilme süreçlerinin merak edilenlerini konuştuk.

Kitabınız Zamanın Kapıları: İstanbul’un Öteki Yüzü’nü yazarken hangi ilham kaynakları sizi yönlendirdi?

Zamanın Kapıları’nı pandemi sürecinde hepimizin eve kapandığı dönemde yazdım. En başta bir aşk romanı yazmak istemiştim ama kalemim beni çok farklı bir noktaya sürükledi. Bunda belki de uzun yılar iş dünyasında uluslararası bir firmada çalıştıktan sonra pandeminin başında işten ayrılmam da etkili oldu. Roman, Maslak Yedikule arasında geçiyor. Beyaz yakalı olarak çalışırken pek çok üst düzey yöneticiyle tanışma ve iş yapma fırsatım oldu. Onların toplum içindeki parlak duruşlarının arkasındaki karanlık koridorlara defalarca şahit oldum. İçlerinde toplumun tanıdığı isimler de var. En başta sosyal medyadaki o cafcaflı duruşların aslında gerçek olmadığını görmek beni şaşırtmıştı. Sonra bu yaşadıklarımı, deneyimlerimi kurgulayarak yazdığım romanda anlatmaya çalıştım.

“İstanbul tarihi ile yakından ilgilendim”

İstanbul'un mimari yapıları ve mekanları hikayelerinizde ne tür bir rol oynuyor?

Kendimi İstanbullu bir yazar olarak görüyorum. İstanbul’un Antikçağdan buyana oldukça etkileyici ve zaman zaman da gizem dolu bir tarihi var. Yüksek lisanstan sonra arkeoloji ve tarihten çok farklı bir alana yönelip, iş dünyasına atılsam da hep arkeolojiyi takip ettim. Yakından ilgilendiğim konuların başında İstanbul tarihi geliyordu. Günlük hayatta İstanbul’un trafiğinden, yanlış yönde şehirleşmesinden, artan nüfusun getirdiği sıkıntılardan, yitirdiğimiz kültürel miraslardan hep dert yanarız. Ben de zaman zaman bu gruba dahil oluyorum. Yine de kentin tarihini bilince aslında dünyada az sayıda şehrin sahip olduğu büyük bir hazinenin içinde yaşadığımızı biliyorum. Yarımburgaz mağarasını saymazsak kökeni Neolitik çağa/ yaklaşık 8500 yıl öncesine inen bir yerleşim yeri İstanbul. Başakşehir’deki Yarımburgaz mağarası buluntuları ise bizi Paleolitik döneme yani bildiğimiz eski taş çağına kadar götürüyor. Bu kadar muazzam bir kentin tarihi eserleri benim için çok kıymetli. Elimden geldiğince kitaplarımda bu tarihi değerlere, insani birikime ışık tutmak istiyorum.

Dizi uyarlaması kendi platformunda ilerledi

Kitabınızın diziye uyarlanması nasıl bir duygu? İstanbul'un bu özel yüzünün televizyon izleyicileriyle buluşması sizi nasıl hissettiriyor?

Evet, heyecanlı bir süreç. İşin içine girince şunu gördüm. Edebiyat dünyası ve dizi film, sinema sektörü birbirinden çok ayrı matematikleri olan iki benzemez alan. Dizi sektörü daha renkli, heyecanlı, daha dinamik. Zamanın Kapılarını yazarken çok dizi film izlemiştim. Belki de bunun etkisiyle romanı yazarken diziye uyarlanabileceğini düşündüm. Zaten yapımcı firmadan kitabı okuyan bazı isimler olmuş ve diziye rahat uyarlanabileceğini düşünerek kitap üzerinde çalışmak istemişler. Elbette romanın anlatımındaki matematik ile dizininki çok farklı. Dizi büyük oranda görsel bir çalışma alanı. Romanda okuyucu kendi estetik zevkini, hayallerini de esere katabiliyor ama dizi de bu pek mümkün değil. Daha en başta uyarlama sırasında değişiklik yapılacağını biliyordum ve makul karşıladım. Roman kendi yolunda ve çizgisinde dizi uyarlaması ise kendi platformunda ilerliyor.

Dizinin çekim süreci ve yapımcı ekibiyle olan işbirliğiniz nasıl ilerledi?

Kitabınızın diziye nasıl yansıtıldığını görmek sizi nasıl etkiliyor? Ben ONK Ajans ile çalışıyorum. Kitabın yapımcı firmaya sunulması, anlaşma ve diğer konuları onlar takip ettiler. Şu anda üzerinde çalıştığım ve en az birini üç ay içinde yayınevine teslim etmeyi düşündüğüm iki farklı metin var. Ayrıca arkeolojiyle de ilgili çalışmalarım oluyor. Bu yoğunluk içinde dizi süreciyle ilgilenemedim. Yaptığımız anlaşma da buna uygundu. Dizi setini bir kez ziyaret ettim. Oyuncularla lansmanda tanıştım. Zaten çok değerli bir yapım firması olduğu için onlara gerçekten güvendim. Dizi yurtdışında oldukça tanınmış bir platformda yayınlanıyor. Bana verilen bilgiye göre şimdiye değin yurt dışında yayınlandığı 22 ülkede bir numara olmuş.

Dizinin uyarlanması sürecinde kitabınızın öne çıkan temaları hangileri oldu?

Zamanın Kapıları isimli romanımın uyarlanması yapılırken, yapımcı firma bana İstanbul tarihiyle ilgili bölümlerin üzerinde durmak yerine daha çok anlatımdaki entrikaları işleyeceklerini söylediler. Dizi film mantığını ben de yeni öğreniyorum.

Uyarlamada değişikliler yapıldı mı?

Evet uyarlama sırasında epey değişiklik yapıldı. Romanda olmayan yeni karakterler, olaylar eklendi. Benim üzerinde çok durduğum bir karakter daha pasif olarak anlatılmış. Mekan değişiklikleri de yapıldı. Bunlar elbette her roman uyarlamasında olan durumlar. Roman yazarının en başta yapılacak işin birebir çekim olamayacağını, bir uyarlama olduğunu kabul etmesi gerek. Aksi halde romanının dizi olmasını kabul etmemeli. Ben sadece roman kahramanlarının yazdığımın dışında, genel toplumsal etik kurallarının dışında gösterilmemesini talep ettim.

Oyuncu seçimleri ve karakter oluşturulması nasıl yapıldı, siz bu aşamalara dahil oldunuz mu?

Oyuncu seçimi tamamen yapımcı firmanın kararına bağlıydı. Açıkçası oyuncuların dünyası hakkında pek bilgim olduğunu söyleyemem. Sadece şunu eklemek isterim başroldeki isimler Birkan Sokullu ve Esra Bilgiç ile tanışınca işin doğru kişilere teslim edildiğini gördüm. İkisi de oldukça başarılı ve değerli isimler. Oyunculuk açısından iyi iş çıkardılar. Zaten romanı yazarken hayal ettiğim Sinan tam da Birkan Sokullu gibi bir yüze sahipti.

'Tüm edebiyat eserleri, görsel bir dile aktarılırken illaki değişikliğe uğrar'

Dizinin senaryosu ve karakterleriyle kitabınız arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dizi film, sinema filmi ve edebiyat birbirinden beslenen fakat apayrı mantıkları olan, bazen de farklı kitlelere hitap eden sanat dalları. Tüm edebiyat eserleri görsel bir dile aktarılırken illaki değişikliğe uğrar. Yazar eğer eserinin sektördeki adıyla “işlenmiş esere” dönüştürülmesini kabul ediyorsa en baştan bu gerçeği de kabul ediyor demektir. Zamanın Kapıları isimli roman ile dizi arasında bazı temel farklılıklar var. Yer, zaman, karakter üçgeninde bazı değişiklikler yapılmış. Ben bunu doğal karşılıyorum. Rahatsız olmadım. Romanda özellikle üstünde durduğum Arif’in bir yeraltı dünyası vardı. Bu dünya vasıtasıyla mitoloji ve İstanbul tarihine değinmiştim. Romanın bu kısımları atlandı. Belki iki saatlik bir sinema filmi olsaydı tarihi referanslar daha belirgin olurdu ama dizi kadın-erkek ilişkisi üzerinden işlendi. Bu durumu da doğal karşılıyorum.

Karakterlerden ve olay örgüsünden en çok hangisi sizi etkiledi ve neden?

Romanı yazmaya başladığım andan itibaren en çok Sinan ve Arif karakterlerinin üzerinde durmuştum. Her iki karakter de büyük yenilgilerin ardından ayağa kalkabilmeyi başarmışlar. Kendilerine göre vicdanları, duruşları var. Arka sokaklarda büyümüş ama hep iyi olmaya çalışmışlar. Bu nedenle onlara başka türlü özen gösterdim.

Kitaplarınızdan uyarlanan başka projeler olacak mı?

Öteki kitaplarımdan uyarlama olur mu emin değilim ama senaryo için bazı öyküler yazıyorum. Bu süreçte tanıştığım dizi sektöründen isimler oldu. Onlarla yaptığımız toplantılarda senaryoya uyarlanması için öykü istediler. Bu yaz hem yeni romanım hem de senaryo öyküleri üzerinde çalışıyorum.