Ünlü şef ve klavsen sanatçısı Christophe Rousset: Barok müziğin temposunda evrensel çekicilik var
Barok müziğin çağdaş biçimde yeniden hayat bulmasında önemli bir öncü olarak kabul edilen klavsen sanatçısı ve orkestra şefi Christophe Rousset, Les Talens Lyriques topluluğuyla müziğin geçmişine yenilikçi bir bakış açısı getiriyor.
Günay DEMİRBAĞ
Barok müziğin çağdaş yorumunun öncülerinden, ünlü klavsen sanatçısı ve orkestra şefi Christophe Rousset, Les Talens Lyriques topluluğu ile müzik dünyasında iz bırakan bir yolculuğa çıkıyor. Barok müziğini modern bir dille yeniden şekillendiren Rousset, aynı zamanda “Farinelli” filmindeki müzikleriyle de biliniyor. Rousset, kendisinin kurduğu Avrupa’nın en önemli barok topluluklarından Les Talens Lyriques ve Bach’ın aryalarını seslendirecek opera dünyasının yükselen yıldızlarından solist kontr-tenor Zoltan Darago ile İstanbul’a geliyor. Bach Cantatas and Arias for Alto konseri, 5 Aralık’ta İş Kuleleri Konser Salonu’nda izleyicileri ile buluşacak. Bu önemli konserin öncesinde, ünlü şefe sorularımızı yöneltme fırsatı yakaladık.
Müzik kariyerinize nasıl başladınız?
Müziği seçmenizde hangi faktörler etkili oldu? Müzik kariyerim aslında biraz tesadüfen başladı. Müzik eğitimi almaya çok geç, yaklaşık 10 yaşımda başladım ama klavsenle tanışmam anında oldu. 1979 yılında, dünyada üçüncü dünya savaşının olabileceği söylentileri dolaşırken, ‘Eğer birkaç yılım kaldıysa, o zaman gerçekten sevdiğim bir şeyle vakit geçirmeliyim’ dedim ve matematikten vazgeçip, klavsene yöneldim.
Barok müzikle ilişkinizden bahseder misiniz?
Klavesen, başlangıçta çok büyük ölçüde keşfedilmemiş bir repertuara sahip olduğu için ilgimi çekti. O kadar duygusal bir derinliği ve kaliteyi vardı ki, buna hemen kapıldım. Zamanla şarkıcılara eşlik etmeye başlayınca opera dünyasına da daha çok dahil oldum ve burada da daha fazla hazine keşfettim. 1980’lerde önemli şeflerle çalışma şansı buldum, bu çok ilham vericiydi ancak onların yorumlarıyla tam olarak örtüşmedim. Bu farkındalık beni kendi topluluğumu kurmaya yönlendirdi.
Les Talens Lyriques’i kurma kararını nasıl aldınız?
Bu kararı şekillendiren ana etkenler nelerdi? Bu karar, özellikle 17. yüzyıl Fransız müziği ve Napoli müziği gibi repertuara olan sevgimden kaynaklandı. Aynı zamanda müzikal açıdan en yakın hissettiğim müzisyenlerle çalışma isteğim de etkili oldu. Les Talens Lyriques’i kurmak, kendi sanatsal vizyonumu oluşturmamı sağladı, bunu da sezgim ve hassasiyetimle yönlendirdim.
Barok müziğin günümüzdeki sanatçılar için önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bu karmaşık bir soru. Barok müzik bence çok belirgin bir uyum ve yapı sunuyor, aynı zamanda hem canlı hem de kolayca ulaşılabilir duygular barındırıyor. Ayrıca Barok müziğin bir ritmi, bir temposu var ki neredeyse sizi dans etmeye davet ediyor! Bence bu evrensel çekicilik, onu oldukça cazip kılıyor.
Les Talens Lyriques’in gelecek projeleri ve hedefleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yeni eserler ya da iş birlikleri hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu sezon oldukça yoğun geçiyor, özellikle operada. Paris’te Handel’in Orlando’sunu, Toulouse’da Jül Sezar’ı ve Milan’da Gassmann’ın L’opera seria adlı eserini sahneleyeceğiz. Zorlu ama heyecan verici bir program.
Müzikal yolculuğunuzu düşündüğünüzde, kariyeriniz üzerinde en büyük etkiye sahip anlar veya sanatçılar kimlerdi?
Opera konusunda derin bir sevgim var ve ilginç bir şekilde kariyerimdeki en büyük etkileri sahne yönetmenlerinden aldım. İnsanlık ve dünya hakkında onların bakış açıları, özellikle konser versiyonlarında opera yönetirken dramaturg olarak üstlendiğim rolde bana ilham veriyor.
İş Sanat ile olan iş birliklerinizi ve bunların Les Talens Lyriques üzerindeki etkilerini açıklar mısınız?
İş Sanat’ta yıllar önce klavsenle bir performans sergilemiştim ve İstanbul’daki ilk deneyimim orada olmuştu. Şehir üzerimde kalıcı bir iz bırakmıştı, şimdi ise Les Talens Lyriques ile bu özel iş birliğini yapmak çok heyecan verici.