Tiyatromuz, dünya sanat gündemine taşınıyor

İKSV'nin 2 senede bir mayıs ayımızı tiyatro baharına çeviren Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali, 3-28 Mayıs tarihleri arasında 20. kez düzenlenecek.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

nermin_sayin-019.jpg

İKSV'nin ilkini 1989'da gerçekleştirdiği, 2002'den bu yana 2 senede bir mayıs ayımızı tiyatro baharına çeviren Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali, 3-28 Mayıs tarihleri arasında 20. kez gerçekleştirilecek. Geride kalan bu 20 festival, sadece ünlü sanatçıların eserlerini izlediğimiz bir platform olmadı; İstanbul'un ve tiyatromuzun dünyadaki bilinirliğini artırdı, azımsanmayacak sayıda seyirci yetiştirdi ve dünyanın farklı ülkelerinden sanat insanlarının gözünü İstanbul'a çevirmeyi başardı. İlerleyen günlerde festival programını detaylı inceleyeceğiz bu sayfada, ama gelin bugün, Festival Direktörü Leman Yılmaz’dan 20. festivalin dikkat çeken yönlerini dinleyelim.


► Bu yılın dopdolu programını incelerken bir kez daha farkına vardım: Festivalin dünya tiyatro insanlarının dikkatini burada yapılan işlere çekme çabası gittikçe artıyor. Ortak yapımlar çarpıcı, bir oyun; bir de dans platformu var... Festival, tiyatromuzu dünya sanat gündemine taşıyan bir araç oldu adetâ... Bu çabalarla başlayalım mı? 

Benim bu son 2 senem Avrupa Birliği (AB) projelerinin toplantılarıyla geçti. AB’ye proje veren tiyatrolar arasında meselâ Theatre de la Ville de var. Diyeceksiniz ki Paris’in koskoca şehir tiyatrosu, onlar da mı AB projelerine girdiler? Evet. Tek amaç; birçok ülkenin, tiyatronun, festivalin birlikte kotardığı işler olması. Artık ortak paylaşım çok önemli! Bunun bir ekonomik nedeni var: Avrupa’da da ekonomik krizle birlikte ilk önce kültür sanat bütçeleri küçülüyor. Onun dışında bir yandan da ortak yapılan işlerle birlikte bir şeyler söyleyebilmek ve paylaşmak da çok önemli hale geldi. Dolayısıyla bunun yansıması tabii ki bize de oldu. Guy Cassiers’in yönettiği “Merhametliler” böyle bir projenin ürünü ve çok önemli festivaller var ortak yapımcıları içinde. Temporada Alta var, RomaEuropa var. Ve bunlar da bizim için; tüm festival direktörleri ve tiyatroların artistik direktörleri için bir buluşma, tartışma, birbirimizi tanıma platformları oluşturuyor. Bütün bu ağlar, toplantılar derken birbirimizin çok daha fazla farkına varmaya başladık. 

Çok sayıda gazeteci de olacak

► Ortak yapımların yanında uluslararası platformlar da gerçekleşiyor ki bence çok önemli. 

2008’de yapmıştık böyle bir platform, Fransa’daki Türkiye Mevsimi nedeniyle. Fransızlar gelmişlerdi, onlarla konuştuğumuzda en önemli eleştirileri “Daha fazla dışarı açılmanız gerekiyor” ya da “Yapımların reji açısından daha güçlü olması gerekiyor, çok iyi kavramlar ya da fikirler var, ama bu fikirler sahneye de çok iyi yansımalı”ydı. Oradan beri hep bu konu vardı arkada. 2-3 festivalde çok sayıda yerli yapımımız vardı ve dedik ki biraz azaltalım bu sayıyı. Madem buralarda sorun var ve tiyatrolar da çok fazla destek alamıyorlar, biz birtakım oyunlara destek vermeye başlayalım. En azından reji aşamasını daha rahat geçirsin topluluklar. Projeleri seçerken de ona göre seçmeye başladık. Şu anda iki ağın uluslararası toplantısı festival sırasında yapılacak. Oradan 40 kişi geliyor. Halen de davet ediyoruz uluslararası festival direktörlerini ve tiyatrocuları. Gazeteciler de gelecek. Meselâ “Zululuzu”nun prömiyeri festivalde yapılacak. Portekiz'den ve diğer ortak yapımcıların ülkelerinden gazeteciler gelecek, prömiyeri burada izleyecekler. Tabii ki bütün bu prömiyerler, yeni yapımlar hepsi bir çekim noktası ve bir enerji. Platformu aslında biz 2014’te de yaptık ama geçen sefer çok duyurmamıştık. 

Hem yerel hem evrensel... 

► Peki, platformun programı nasıl? 

Festival programındaki oyunları biz o günlere daha yoğun koyduk. Yurtdışından gelecek olanlara 2 parkur önerdik. Asya-Avupa Yakası olarak ya da oyun sürelerine bağlı olarak günde 3 oyunu arka arkaya izleyebilecekleri bir program hazırladık. Umarım bu sene olumlu sonuçları olur. 2014 festivalinde oldu, Théâtre de la Ville buradan bir oyunu, “İstenmeyen” i aldı ve 2015’te Chantiers d’Europe festivaline programladı. Bence bu sene de olacak, hem yerel, hem dışarıya söyleyecek çok şeyi olan oyunlar var... 

► Festivalde çok sayıda oyun var ama oyunlar dışında da dikkat çekici bir program var. Söyleşiler, atölyeler, okuma tiyatroları.. Bu komplike durumdan da biraz bahsedelim mi... 

Festivallere gittiğimde, evet, oyun izlemek güzel, ama neler var, hangi konferanslar var, kimler var, onları da takip ederim. Halka açık basın toplantıları vardır meselâ Avignon'da. Diyelim ki bir oyun başlayacak, onun öncesinde yönetmenle bir toplantı yaparlar. Tabii meraklısınadır, ama bir hareketlilik getirir. Bunlar bence festivali festival yapan şeyler. İzleyiciyi sadece akşam saatleri ya da hafta sonları izleyecekleri oyunlar için değil, bunun çerçevesinde de örgütlemeli. Çocuk tiyatrosu üzerine de bir şey tartışmak, olmadı Brecht konulu ya da eleştiri üzerine etkinliklere katılmak meselâ. Aslında bir okul programı gibi. 

Okuma tiyatroları gözde  

► En önemli şey seyirci yetiştirmek... 

Seyirci yetiştirmek evet ve bunlar besliyor. Giderek izleyicisi de arttı. Daha önce de yapıyorduk ama, zor seyirci buluyorduk, hatta bir ara yapmasak diye düşündük. Gelen sayısı az, ama diğer taraftan da Comedie Française’in yöneticisi gelmiş, mahçup oluyorsunuz. Bu sene çok ciddi rezervasyon var. Okuma tiyatrosu da yapacağız. Bizde bilinen bir format değildir ama yurtdışında çok, hatta biletli olarak işler. İki okuma tiyatromuz çok ilgi çekti. Demek ki bir anlamda bir festival programı, bir şeyleri deneyip, görüp üzerine gitmek ve geliştirmekle oluyor. “Çok önemli bir yönetmen geliyor, işini izliyoruz, bitiyor oyun, gidiyoruz. İstiyoruz ki o yönetmenle oyun üzerine tartışalım” deniyordu. Oradan yola çıkarak Soru-Cevap bölümlerini koyduk. 6 yabancı oyunumuzun ardından Soru-Cevap bölümü var, yerli oyunlarla ilgili de görüşüyoruz. 

Genç seyircide artış var  

► Tiyatro Festivali 2002’den beri iki yılda bir... 20. festivalde yakın dönem için bir müjde alabilecek miyiz her yıl yapılması yolunda? 

Biz de çok istiyoruz...İstanbul büyük bir kent. Ayrıca yerli yapımların sayısı çok arttı. Bugün 10 oyun oynuyorsa İstanbul’da, 10'un da seyircisi var. Sürekli bitti tiyatro, eskidi tiyatro! Değil yani... Binlerce yıldır var, tam tersine en genç sanat. İzleyici açısından da biz festivaller içerisinde en genç profile sahibiz. 28-30 yaş bizim yaptığımız araştırmalarda çıkan. 

► Sanat tüketicisi genelde “yaşlanırken” bu çok dikkat çekici. 

Çok önemli, dolayısıyla seyirci yetiştirmek de çok önemli gerçekten. Keşke daha genç, daha geniş kitlelere açabilsek. Onun da çalışmalarına başladık. Periferideki tiyatrolara, Beylikdüzü'ndeki, Maltepe'deki tiyatrolara baktık. Ama lojistik, sorun. Bir maaliyet gerekiyor, hem merkezde hem burada oynatmak için. Yoksa gönül ister ki festivalin bir sahnesi de Maltepe'de olsun. Götürmek çok önemli. 

► Belki Maltepe yok ama, sahneler yine de güzel dağılmış... Programa dönersek, ilkler de var: Kanada’dan ve İran’dan oyunlar geliyor. Daha önce hiç İran oyunu seyretmemiştim. 

Evet, daha Batı Avrupa odaklı gidiyorduk, biraz Kuzey Avrupa’ya da çıkmıştık... Bu yılın konuklarından Robert Lepage, yıllardır aklımızdaydı. Ama tabii 2 senede bir olunca festival, bazen turne tarihleri uymuyor, bazen yönetmen mayısta provada oluyor. Dolayısıyla bütün bu ögeleri bir araya getirmek biraz da şans meselesi. İran’ı da istiyorduk, İran tiyatrosu, sineması kadar önemli. üstelik buraya gelen oyunun yazarı da, yönetmeni de, oyuncuları da kadın. Kadın hikâyelerinden yola çıkıyorlar. Théâtre de la Ville’de oynadı ve çok iyi eleştiriler aldı.

Kütüphanelere bir referans kitabı gibi geliyor

► Bir de kitap hazırlığınız var... Kütüphanemize güzel bir toparlama geliyor değil mi.. 

Referans kitabı. Almanak. Artık adına ne denirse... Ben çok istiyordum, geriye dönüp bakmak. Unutulabiliyor, hepimiz unutuyoruz. Diğer taraftan da biliyoruz ki çok güzel işler geldi festivale, çok güzel yerli yapımlar sahne aldı. Dolayısıyla tozu atmamız gerekiyordu. İlk bu konu geldiğinde “Yapabilir miyiz, yetiştirebilir miyiz?” derken başladık. Ekibimiz sevgili Dikmen Hoca (Gürün), Özlem Hemiş, Didem Ermiş vakıftan arkadaşımız. Belfu (Kaba) ve Ayşe (Draz) de bize destek veriyor yazılarda. Ben de varım. İçinde bütün festivallerin künyeleri yer alacak ve her festivalde öne çıkardığımız, o festivale damgasını vuran yerli ve yabancı yapımlar özelinde yazılar olacak. Onun dışında Dikmen Hoca’yla benim bir söyleşim, ikimizin birer yazısı olacak. Festivale yetiştireceğiz. Bir başvuru ve bir referans kitabı olarak çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bülent Erkmen güzel bir tasarım da yaptı.

Bu yıl festivalin ana sponsorları AYGAZ, OPET ve TÜPRAŞ...

► Tiyatro maliyetli bir iş, dolayısıyla festivali de öyle... Bu işte sponsorların yeri, önemi ne? 

Aslında bütün İKSV festivallerinde çok önemli. Çok önemli ve çok da güzel işlere destek oluyorlar. Kurumların bunu bilmesinde çok büyük yarar var. Eğitim ve kültürsanat çok önemli. Festivallere yapılan destek kültür-sanata yapılmış oluyor. Bunun adı tiyatro olur, müzik olur farketmez. O açıdan bu desteklere çok ihtiyacımız olduğunu vurgulamak istiyorum. Her festivalin bizde ana sponsorları vardır, bizim Koç Enerji Grubu; Aygaz, Opet, Tüpraş ana sponsorlarımız. Ve her gösteri için -çünkü her oyunun bir sahneye çıkma maaliyeti var ve bu maliyetleri karşılayabilmek için- sponsor arayışlarımız oluyor. Tiyatro Festivali özelinde yabancı kültür merkezleriyle de bu anlamda çok iyi çalışıyoruz. Onlar kimi zaman nakliyede destek olabiliyorlar. Örneğin “Üç Kuruşluk Opera”nın 3 tırla geliyor dekoru. 4 tırdı da 3’e indirdik. 80 kişi geliyor. 5 gün mekânda prova artı gösteri... Bu iş prodüksiyon işi, maliyeti olan bir iş. Bugün bir yerli yapımın da çok ciddi maliyetleri var... Oyunlar yurtdışına gitmeye başladı. Yurtdışında bir festivale giden bir oyuna ortak yapımcı ya da sponsor olarak destek olmak çok önemli. Çünkü oyun, o destek olan kurumların ismiyle gezecek... 

► Peki bütçe dağılımı? 

Genelde bütçemizin yüzde 60’ı sponsorluklardan, yüzde 25’i bilet geliri, yüzde 10 Lale Kart geliri, yüzde 5 de devlet geliri.