Summart’ta yetenek deposu bir ekip

Summart sahnesinde dünya kabare müziğini yaratan isimlerin Âşık Veysel'le, Nâzım Hikmet'le kolkola girdikleri harika bir konser gerçekleşti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

nermin_sayin-019.jpg

Summa Holding’in görsel sanatlar, performans sanatları ve müzik platformu olan Summart’ın sahnesinde önceki akşam harika bir konser dinledim. Dünya kabare müziğini yaratan isimlerin Âşık Veysel'le, Nâzım Hikmet'le kolkola girdikleri gece, iyi icra edilen iyi müziğin insan ruhunun en iyi ilacı olduğunun kanıtı gibiydi. Hepimiz mutlu, umutlu, gönenmiş ayrıldık Summa Plaza içindeki sahneden... 

Gecenin mimarları, benzer bir programı bugün Tiflis’te, haftaya Floransa ve Priştine’de, sonra Bologna, Berlin ve Köln’de sahneleyecek olan soprano Seren Akyoldaş ve piyanist Yiğit Özatalay’dı. Summart’ta onlara mezzosoprano Başak Ceber Adakul ve kemancı-soprano Nur Diker de eşlik etti. 
Gecede sahne, geçmiş zamanlardan bir kafe olarak kurgulanmıştı. Özatalay kafenin piyanisti olarak köşesinde, Akyoldaş ve Adakul oraya sohbet etmek için gelmiş iki yakın dost, Diker’se piyaniste âşık garson kızdı. İki genç kadın bir araya gelir de neler konuşulur: Aşk, seyahatler, eski sevgililer, zaman zaman kabaran bunalımlar, çocuk isteği, böyle bir dünyaya çocuk getirmenin doğru olup olmayacağı... İkili sohbetlerini; Kurt Weill, Hanns Eisler ve Dominick Argento’nun bazılarını “Üç Kuruşluk Opera”, “Mutlu Son” gibi müzikallerden hatırladığımız; bazılarıysa Brecht, Jean Cocteau, Maurice Magre gibi dehaların şiirlerinden yola çıkan şarkılarıyla kurguladılar. Örneğin yaraları hâlâ kanayan eski sevgiliye mi geldi muhabbet, Kurt Weill’ın “Seni Sevmiyorum”u girdi araya... Bence en güzel bağlantı da, “Seni Sevmiyorum”dan sonra, kendisini artık istemediğini söyleyen karısının ayakkabısına gidebilmesi için para saklayan Âşık Veysel’in “Uzun İnce Bir Yoldayım”ıyla oldu... Akyoldaş, müthiş bir dramatik altyapıyla Eisler’in ninnisini, “Belki”yi ve “İntihar” temalı şarkıyı söyledi... Âdeta bir müzikalde gibi oynayarak... Zirvesi ise Tucholsky’nin şiirinden yine Eisler’in bestelediği “Der Graben”di. Özatalay, bu ünlü şarkıları duygusunu seyircisine sonuna kadar hissettirerek çaldı, Âşık Veysel’in caza yakın yorumu da dikkat çekiciydi. Ki, ikili yurtdışı programlarında Veysel başta, halk ozanlarımızın caz düzenlemelerini daha sık seslendiriyorlarmış. Adakul’sa “Seni Sevmiyorum”la alkışları kaptı en çok... İkilinin bir ütopyayı anlatan Kurt Weill şarkısı “Youkali” yorumuysa herkese enerji aşıladı... 

Kısacası bu yetenek deposu ekibe dikkat ve teşekkürler Summart...