Sihirli Flüt’ün büyüsüyle, Papagenolar Çocuk Operası kapılarını açıyor
Klasik müziğin dâhilerinden Wolfgang Amadeus Mozart’ın ölümsüz eseri Sihirli Flüt’ten ilhamla sahneye taşınacak Papagenolar Çocuk Operası, çocukları müziğin, doğanın ve insan sevgisinin büyülü atmosferinde unutulmaz bir yolculuğa çıkaracak.

Geçtiğimiz sezonlarda gişe rekorları kıran ve aileleriyle birlikte binlerce miniği ağırlayan Papagenolar, bu yıl daha da genişleyen kadrosu ve yenilenen sahne tasarımıyla 23 Nisan’da iki temsille Zorlu PSM Platinum sahnesinde minik izleyicileriyle buluşacak.
Genç jenerasyonun önde gelen şeflerinden Ramis Sulu müzik direktörlüğünü üstlenirken, reji koltuğunda Caner Akın yer alacak. Yapımcılığını Duende Global’in üstlendiği bu renkli çocuk operasına, İstanbul Gençlik Orkestrası eşlik edecek. Ayrıca Tan Sağtürk Akademi Genç Bale Topluluğu dansçıları ve bu yıl ilk kez ekibe katılacak olan Papagenolar Çocuk Korosu, sahnede farklı bir deneyim sunacak. Opera öncesinde Papagenolar'ın yapımcısı Begüm Başbuğ sorularımızı yanıtladı.
Papagenolar çocuk operası fikri nasıl doğdu?
Papagenolar, aslında uzun uzun yapılan sohbetlerin bir sonucu. Rejisör arkadaşım Caner Akın'la iki ebeveyn olarak çocuklarımızı götürebileceğimiz etkinlikler peşindeydik. Daha sonra “Neden biz yapmıyoruz” dedik. Nitelikli, estetik değeri yüksek, müzikal kalitesi güçlü bir hikâye peşindeydik. Mozart, kaçınılmaz bir şekilde ortak noktamız oldu.
Kendi çocuklarımızdan ilham aldık, onlara anlattık, dinledik, sorduk. Birlikte oyunlar izledik, gözlem yaptık. Ortaya çıkacak dünyada renklerden karakterlerin kimliklerine kadar çocuklar belirleyici oldu. Bizim görevimiz sadece onların hayal dünyasına en iyi şekilde karşılık verebilmekti. “Papagenolar” tam da böyle bir ihtiyaçtan, içimize sinen bir üretme arzusundan doğdu. Ve biz bu projeyle çocuklar için sadece bir opera değil, umut dolu bir alan açtığımıza inanıyoruz.
Çocuk operasının farkları neler?
Çocuk operası aslında yetişkin operasındaki tüm sanatsal öğeleri barındırıyor; ama çocukların dünyasına göre yeniden şekilleniyor. Süre daha kısa, tempo daha yüksek, sahne ve karakterler daha renkli ve enerjik. Müzikal olarak da melodiler daha akılda kalıcı, ritimler daha belirgin oluyor. Ama bu basitleştirme değil; aksine çocuklara kaliteli bir sanatı onların anlayacağı bir dille sunma çabası. Ayrıca çocuk operası, sadece izlettiren değil, çocukları oyuna, müziğe, duyguya dahil eden bir yapıya sahip. Ve bence en güzel tarafı şu: Minik bir izleyicinin gözündeki ışıltı, bazen bir ömür sürecek bir sanat sevgisinin ilk kıvılcımı olabiliyor.
Türkiye'de çocukların operaya ilgisi nasıl?
Giderek artıyor, hem de öyle güzel artıyor ki insanın içi umut doluyor. Eskiden opera denince biraz mesafeli durulurdu, özellikle çocuklar için. Ama artık sahnelerde, salonlarda öyle pırıl pırıl gözlerle izleyen minikler var ki... Geçtiğimiz sezon sadece Devlet Opera ve Balesi’nin çocuklara özel 246 etkinliği olmuş ve 75 binin üzerinde çocuk izleyiciye ulaşılmış. Düşünebiliyor musunuz? Bu rakamlar sadece sayı değil, her biri bir çocuğun kalbine düşen bir sanat tohumu aslında.
Ben de hem bir anne hem bir yapımcı olarak birebir görüyorum bu ilgiyi. “Papagenolar” oynadığımız her temsilde salon doluyor, çocuklar kahkahalarla izliyor, bazıları çıkışta “Ben de sahnede olmak istiyorum!” diyor. Bu ilgiyi daha da büyütmek bizim elimizde. Çünkü çocukların içinde sanat zaten var, yeter ki doğru zamanda, doğru şekilde onlara ulaşabilelim.