‘Samim Kocagöz: Mecburi İstikamet’ belgeseli bir döneme ışık tutuyor

Türk edebiyatının iz bırakan önemli yazarlarından Samim Kocagöz’ü konu alan Mesut Gengeç’in yönettiği ‘Samim Kocagöz: Mecburi İstikamet’ belgesi gösterime girdi. Belgesel yazarın aile yaşamı, yazarlık serüveni, eserleri ve edebiyat dünyasına katkılarını aktarıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Günay DEMİRBAĞ

Kalpaklılar, Dolu Dizgin gibi birçok kitabı ile Türk edebiyatına ölümsüz eserler kazandırmış olan Samim Kocagöz’ün hayatı, ‘Samim Kocagöz: Mecburi İstikamet’ adıyla bir belgesel film oldu ve gösterimleri farklı şehirlerde yapılmaya başlandı. İş ve sanat dünyasından birçok ismin katılımıyla İzmir Kültür Park’ta gerçekleşen gösterimin açılışında konuşan oğlu Şükrü Kocagöz, babasının eserlerinin ve fikirlerinin zamansızlığının altını çizerek “Babam sadece bir yazar değildi, aynı zamanda bir vicdan ve ahlak abidesiydi. Eserlerinde her zaman ezilenlerin, yoksulların ve haksızlığa uğrayanların sesini yükseltti. Bu belgesel, babamın hayatını ve eserlerini yeni nesillere tanıtmak için önemli bir adım. Bu vesileyle emeği geçen herkese teşekkür ederim" dedi.

"Samim Kocagöz, Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biridir. Eserleri sadece edebi açıdan değil, aynı zamanda toplumsal açıdan da büyük önem taşımaktadır. Belgeseli yaparken eserlerine ve fikirlerine sadık kalmaya çalıştık. Umarım bu belgesel, izleyicilere Samim Kocagöz'ü daha yakından tanıma imkânı sunar” diyerek belgesel ekibi adına konuşan ödüllü Yönetmen Mesut Gengeç ile belgesel fikrinin oluşumu, aşamaları ve Samim Kocagöz hakkında sohbet ettik.

‘Samim Kocagöz: Mecburi İstikamet’ belgeselini çekmeye nasıl karar verdiniz?

Oğlu Şükrü Kocagöz’le İzmir’in kurtuluşunu anlatan ‘İzmir’e Doğru: 9 Eylül 100 Yıl’ belgeseli sebebiyle çalışırken Samim Kocagöz’ün hayatını da öğrendim. İzmir'in kurtuluşunda önemli çalışmalar yapan köklü bir aileden geliyor. Latife Hanım Samim Kocagöz’ün kuzeni. Ayrıca kayınpederi Fadıl Dokuzeylül, gümrükte çalışıyor ve Kurtuluş Savaşı süresince etkin rol oynuyor.

İz bırakan bir belgesel

Amacımız Samim Kocagözleri aktarmak, anlatmak. Böyle değerli edebiyatçıları, edebiyat karakterlerini insanların bilmesi, tanıması, örnek almasına aracı olabilmek. Genç kuşakların, yaşamını anlattığımız değerli edebiyat yazarlarını tanımalarını ve eserlerini okumalarını isterim. İz bırakma düşüncesi belgeselin çıkış noktası. Tabi iz bırakma derken mesajı vermek, aktarmak önemli. Samim Kocagöz de bunun aracı bir karakter. Tüm yaptığım belgesellerimde yer alan mesajlardan biri “Bir başarı varsa çaba ve büyük emekle birlikte geliyor”.

Etkileyici bir edebiyat kişiliğine sahip

Samim Kocagöz’ün edebiyat dünyasına katkıları büyük. Yazarın hayatı içerisinden hangi dönemi yansıttınız?

Aile yazışma belgelerini okuyunca İzmir'in en köklü ailelerinden biri olmasının yanı sıra İzmir’in kurtuluşunda önemli faaliyetlerde de bulunduğunu öğreniyoruz. Samim Kocagöz Aydın Sökeli bir ailenin çocuğu. İzmir Atatürk Lisesi kökenli. Daha sonra kız kardeşi ile birlikte İstanbul'a Edebiyat Fakültesi'nde okumak için gidiyor. Halide Edip Adıvar, Ahmet Hamdi Tanpınar hocaları oluyor, etkileyici bir edebiyat ortamından geliyor. Sonra İsviçre’ye eğitim için gidiyor ve dönüşünde Tan gazetesine, Sabahattin Ali'ye kitabının ilk baskılarını götürüyor. Ardından İzmir yılları başlıyor. Bu süreci kapsayan ve tüm edebiyat hayatını anlatan bir belgesel yaptık. İnceleyince Samim Kocagöz’ün etkileyici edebiyat kişiliğini görüyorsunuz. Aslında edebiyat dünyasının merkezine uzak bir yerde yaşamış fakat oradaki yaşamını da hep üreten bir yazar, edebiyatçı olarak sürdürmüş, roman ve hikâyeleri çeşitli edebiyat ödülleri almış.

Dört yılını geçirdiği çok samimi arkadaşı Sait Faik Abasıyanık, Abidin Dino, Yaşar Kemal’in yer aldığı bütün edebiyat dünyasının içinde olduğu İstanbul Küllük kahvesi yılları beni en çok etkileyen dönemlerden biri oldu. Samim Kocagöz’ün ailesi, Orhan Veli Kanık’ın askerlik izinleri konusunda yardımcı olmuş. O kahvede yazarlar arasında inanılmaz zevkli sohbetler olurmuş. İşte o dönemde Samim bey, yazım hayatına başlıyor ve ilk hikâyesi yayınlanıyor. Abidin Dino, SES dergisinin ilk kadrosunda yer alıyor ve Kocagöz ilk öyküsünü burada yayınlıyor. Böylece tanınmaya başlıyor ve üretmeye devam ediyor. Kurtuluş Savaş’ını anlatan romanları ile öne çıkıyor. Edebi kişiliğinin yanında tabii ki siyasi kişiliği de olan bir yazar. Samim Kocagöz'ün en önemli özelliği Kurtuluş Savaşı’na, 27 Mayıs’a ve 12 Eylül'e de tanıklık etmesi. Bunların hepsini romanlarında, hikâyelerinde görüyoruz. Toprak ağası ailenin çocuğu ama bir yazar olarak toplumsal sorunları işleyen solcu bir karakter. Genelde eserlerinde makineleşmeyle iş gücünün azalması, işsizliği ve baskıcı siyasi dönemlerin yarattığı zorlukları anlatmıştır.

İzmir’deki evi adeta bir edebiyat merkezi olmuş

O yılların edebiyat çevreleri İzmir'e gittiklerinde hep Kocagöz’lerde kalırlarmış. Nurullah Ataç, Necati Cumalı, Atilla İlhan, Kemal Dilbaşer, Aziz Nesin gibi birçok edebiyatçı o evde misafiri olmuş. Herkes için o ev bir edebiyat merkezi olmuş. Hatta Ara Güler Müzesi'nde Ara Güler'in Bir Avuç Güzel İnsan isimli bir fotoğraf sergisi oldu. Orada sergilenen fotoğrafların en önemlisi Kocagözlerin evinde çekildi.

Kocagöz’ün, edebi kişiliğinin yanı sıra karakterinde dikkatinizi çeken özellikleri nelerdir?

Yazışmalarına ve mektuplarına baktığımızda, iyi niyetli, çalışkan, üreten bir yazar olarak hep birilerinin hayatlarına dokunmuş. Bu mektupların bir kısmı aileden verildi bir kısmını ise Cumhuriyet Kitap’ta yayınlanacak olan Necati Cumalı'yla olan mektuplarında okuduk. Mektuplarda, o dönemin ilişkilerindeki samimiyeti, dürüstlüğü, temiz duyguları görüyorsunuz. Örneğin Necati Cumalı, Samim Kocagöz’e borçlu ve öyle saygılı bir ifadeyle tekrar borç para istiyor ki, etkilememek elde değil. Birbirlerine çok saygılı, ari kişilikleri olan insanlar. Fakir Baykurt’un anılarında da bahsettiği gibi, yazıya başladığında ilk daktilosunu Samim Kocagöz hediye ediyor. Baykurt o dönemde Sivas'ta bir yerde öğretmen. Fakir Baykurt’un mektuplarını kızı Işık Baykurt verdi. Mektuplarında: “Yazmak istiyorum yazamıyorum. Kalem gitmiyor yoruldum yazmaktan ”diye yazıyor. Bir gün Samim ağabeyden bir kutu gelir ve içerisinden daktilo çıkar.

Belgeselin oluşma sürecinden bahseder misiniz? Belgesel ne kadar sürede oluşturuldu?

Proje bir yılda hazırlandı ama araştırması ile iki yıl sürdü diyebilirim. Projeye başlarken ilk önce aileye ulaştım. Söke'de Hacı Halil Paşa Kütüphanesi’nde tüm kitaplarının bağışlandığı bir oda var. Ayrıca Kocagözlerin Söke’deki köy evlerine gittik. Sonrasında ana hikâyemiz ortaya çıkmaya başladı. Nasıl bir akış olacağını belirleyince röportajlara başladık. İstanbul, İzmir, Ankara'da aile yakınları ve edebiyat çevrelerindeki insanlarla ve yakınlarıyla görüştük. Onlara yaptığımız röportajlarla edebiyat dünyası, dilini, tarzını, yaşamını öğrendik. Belgeseli hazırlarken kuzeni olan Dışişleri Eski Bakanı Şükrü Sina Gürel, Doğan Hızlan, Feridun Andaç gibi Kocagöz’ün hayatında önemli bir yeri olan insanlarla görüştüm. İzmir’in 80'lerdeki edebiyat kuşağının birçok edebiyatçısıyla röportajlar yaptım. Filmi de yapılan Kalpaklılar romanının oyununu sergileyen ünlü oyuncu, yönetmen, tiyatro yönetmeni Tamer Levent, belgeselimizin de seslendirmesini yaptı. Belgeselin bazı kısımlarında karakter üzerinden anlatımları içeren dramalar da yer alıyor. Müziklerini ise ünlü müzisyen Yıldıray Gürgen yaptı.

‘Samim Kocagöz: Mecburi İstikamet’ adlı belgeselin gösterimleri başladı, önümüzdeki günlerde nerelerde olacak?

İlk gösterimi Beyoğlu Sineması'nda güzel bir etkinlik ile gerçekleştirdik. İkinci gösterimi Aydın Söke’de ve İzmir’de yaptık. Bundan sonra Mersin, İzmir ve ülkemizim çeşitli illerinde yapacağız. Böylece Samim Kocagöz vasıtası ile o dünyayı ve o dünyanın insanlarını aktarmak istiyorum. 

Amacım, bir edebiyat insanını anlatırken aynı zamanda bir dünyayı, bir yaşamı, bir dönemi aktarmak istiyorum. Onların o özverisi, gayretini bugünkü Türkiye'de çok olmayan değerleri anlatmayı amaçlıyorum.