Pazartesi sendromuna yan etkisiz çözüm!

Talimhane Tiyatrosu’nun sevilen oyuncuları Zorlu PSM prodüksiyonuyla buluşturduğu “Yoldan Çıkan Oyun”, sürdüğü 95 dakikanın 95’ine de birer kahkaha sığdırmayı başarıyor. Oyun, sadece pazartesileri, Zorlu PSM Drama Sahnesi’nde.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

nermin-005.jpg

Pazartesi sendromu diye bir şey icat edilmiş! Siz de bu griple yarışan “huzursuzluk” tan muzdarip misiniz, bilemem. Ama olun, olmayın, bugün hepinize iyi gelecek bir önerim olacak. Ben geçen pazartesi akşamımı kahkaha rengine boyayan “Yoldan Çıkan Oyun”un enerjisini bütün hafta taşıdım, gülmeyi özleyen herkese peşin peşin tavsiye ederim. “Yoldan Çıkan Oyun”da konu son derece basit. Amatör bir tiyatro kumpanyamız var, yetenekler de imkânlar da sınırlı. İki Kızkardeş, Pamuk Prenses ve İki Kısa Boylu Adam gibi kadrodan tasarruf eden yapımlardan sonra ilk kez eliyüzü düzgün bir oyun oynayacaklar: “Malikânede Cinayet!” 

Aksilik üstüne aksilik 

Ama daha perde açılmadan dekorda başlayan aksaklıklar, yerinde olmayan objeler, unutulan replikler ve kötü oyunculuklar sahne kazalarıyla birleşip seyircinin gülmekten karnını ağrıtacak! Fars sahnelemek dünyanın en kolay işi değil! Yakında yine Zorlu PSM’de izleyeceğimiz “39 Basamak”ı bir kenara koyarsak, neredeyse Dormen Tiyatrosu kapandığından beri akılda kalan bir fars izlemedik. Oysa gülmeye o kadar ihtiyacımız var ki. Talimhane Tiyatrosu, ihtiyaca cevap veren bir oyunda, televizyona yaptıkları işlerle geniş bir hayran kitlesi edinen oyuncuları buluşturuyor bu sezon. Prodüksiyonu Zorlu PSM imzası taşıyan “Yoldan Çıkan Oyun”, her pazartesi yorumlanıyor. Oyun, Talimhane Tiyatrosu’nun yaratıcısı Mehmet Ergen’in çevirisiyle, yine Talimhane’de “yetişen” Lerzan Pamir’in rejisiyle seyirciye sunuluyor. Bence, fars oyuncusu diye bir şey nasıl varsa, fars sahneleyebilecek yönetmen de öyle var. Genç tiyatrocularımızdan Lerzan Pamir, “Yoldan Geçen Oyun”da amatör bir tiyatronun yeteneksizlikle teknik aksaklıkların kolkola girmesiyle yaşadığı “dram”ı öyküleyen oyunu, son derece profesyonel bir şekilde, saniyesi aksamadan seyirciye sunmayı başarıyor.

Farsın kalbi saatte atar! 

Zamanlama deyip geçmeyin, farsın kalbi saatte atar! Açılan kapılar, açılmayan kapılar, düşen tablolar, yırtılan sedyeler, kopan sütunlar, fırlayan objeler derken, bu keşmekeşin komedisini yaratmak, bunu yaratırken de seyircinin gözünde sahnede izlediğimiz amatör ekibin düştüğü berbat duruma düşmemek için her şeyin saniyesi saniyesine planlanmış olması gerekiyor... Önce bunun için hak ediyor alkışları Lerzan Pamir yönetimindeki ekip. Özellikle de gerçek teknik ekip. Aslında Defne Koldaş ve Kemal Kayaoğlu’nun canlandırdığı beceriksiz teknik ekip rolleri, seyirciye bir oyunun nasıl da kolayca faciaya dönüşebileceğini de ispatlıyor. O yüzden, oyunun teknik ekibine iki kere alkış: İlki kusursuz bir iş çıkardıklarından, ikincisi sahnede “rol icabı” olan kusurları da kazasız belasız yansıttıklarından! 

Tiyatronun "içyüzü" 

Ben oyunda sadece beceriksiz bir kumpanya değil, sahne tozunun yarattığı birtakım hasletler de gördüm. Tiyatronun "içyüzü" (!) tadında... Ezberi eksik olanlar, kelime telafuzları kötü olanlar, replikleri anlamadan; anlamaya da çalışmadan arda arda dizenler, rol çalmaya çalışanlar, alkışı hep kendine isteyenler vs. vs. İnceden inceye kendi kendisiyle dalga geçen bir yapıt olmuş; H. Lewis, J. Sayer ve H. Shields’ın yapıtı. Oyunun adetâ canlı olan dekoru Behlüldane Tor’un, kostümler Gül Sağer’in, oyuncuları spota girmeyi beceremeseler de (!) gayet çalışkan olan ışık Kemal Yiğitcan’ın, enerjiyi artıran müzikse Orhan Enes Kuzu’nun. Hepsinin eline sağlık.

Yarış var: En çok kim güldürecek

“Yoldan Çıkan Oyun”; Gülse Birsel'in “Yalan Dünya”sında keyifli bir ekip olan Bartu Küçükçağlayan, Öner Erkan ve Sarp Apak'ı sahnede buluşturuyor. Küçükçağlayan, “Malikânede Cinayet”in gizli kazanovası, bizim amatör ekibinse “yıldız” olduğunu sanan oyuncusu. Çok sevimli bir sahne dili yakalamış, sadece onun beden diline bile gülebilir insan... Hele -bu kez bahçıvan rolünde- olmayan köpeğe direktifler verdiği sahnelere çok güldüm... Öner Erkan, her cinayet filminin vazgeçilmezi uşak: Amatör grup içindeyse ezberi iyi olmayan ve kelimeleri yanlış telaffuz eden tip. Sahne sempatisi zaten malumuz olan Öner Erkan, pek çok defa kanıtladığı gibi, komediye çok yakışıyor... Sarp Apak'sa bütün oyun boyu fiziksel olarak belki de en yüklenilen isim olmuş. “Çalışma Odası”ndaki sandalye ve masayla boğuşması akla zarar.Defne Koldaş'ın beceriksiz bir asistanken kadın oyuncunun sakatlanması sonucu sahneye fırlatılan karakteri, benim oyunda en çok güldüğüm tipti. Sahne tozu yutmak böyle bir şey olsa gerek! Dedektif ve tiyatro sahibi Gökçen Gökçebağ soğukkanlılığını korumaya çalışarak, malikanenin ve tiyatronun güzeli Güliz Gençoğlu rolünü geri almaya sarf ettiği gayretle, yeteneksiz asistan Kemal Kayaoğlu her şeyi birbirine katarak ve “ceset” Kubilay Çamlıdağ son sahnedeki etkileyici girişiyle seyircilerin kalplerini çaldılar.