Nevit Kodallı'nın oğlu Murat Kodallı: Babam hem ustam hem de büyük bir müzik adamıydı
“Ne var ki yakın ölüm tarihlerinde çok daha zor ve acı dönemler oluyor normal olarak. Hem babanızı, hem ustanızı hem de büyük bir müzik insanını kaybetmiş oluyorsunuz. Tabii ki başka insanlar da Nevit Kodallı’nın bestelerini yorumluyor, ama ben doğal olarak en büyük takipçisi, koruyucusuyum."
Necmi ÇELİK
Türk bestecilerin eserlerinin, özellikle de senfoni gibi zor ve ağır eserlerin daha çok çalınması ve repertuarlara alınması gerektiğini ifade eden besteci ve piyanist Murat Kodallı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Tan Sağtürk ile aynı zamandan ve aynı değerlerden geldiklerini belirterek “Türk bestecilerine ve eski değerlere daha çok sahip çıkılması gerektiğine inanıyoruz. Doğru sempozyumlarla Türk bestecilerinin eserlerinin devamını sağlamak lazım. Senfoni orkestralarının programlarına yerli bestecilerimizi daha sıklıkla almaları gerekiyor. Bunu yıllarca konuştuk ama şimdi daha gerekli hale geldi bu konu ”dedi. Ünlü besteci ve müzik adamı Nevit Kodallı’yı İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası şefi oğlu Murat Kodallı ile konuştuk.
Nevit Kodallı’nın yüzüncü doğum yıldönümü için neler söylersiniz?
Bir sanatçının yüzüncü doğum yıldönümü ile ölüm yıldönümü biraz daha farklı anlamlar taşıyor. Ama doğum yıldönümü tabii ki onun doğurduğu, meydana getirdiği eserleri bir daha yeşertmek anlamında çok daha önemli. Yüzüncü doğum yılı kapsamında bu konserleri ve etkinlikleri tüm yıla yaymak istiyoruz. Eylül ve Ekim ayı ile birlikte Ankara ve Mersin için planladığımız konserler var. Türk bestecileriyle ilgili herkesin bir misyonu bulunuyor ama Nevit Kodallı söz konusu olduğunda benim misyonum çok daha ağır.
Babanız Nevit Kodallı’nın ardından geçen 15 yılda bakış açınızda ne tür değişimler söz konusu oldu?
O zaman 30 küsurlu yaşlarda idim. Şimdi 50 küsurlar olunca olgunluğunuz ve bakış açınız değişiyor, hayattaki birliktelikleriniz ve hayat birikimleriniz müziğe de yansıyor. Her besteci için geçerli bir durum, bilgileriniz ya da deneyiminiz arttıkça, bir bestecinin iç dünyasını daha iyi görebiliyorsunuz. Bu anlamda Nevit Kodallı’nın iç dünyası şimdi benim için daha farklı aydınlanıyor. Ne var ki yakın ölüm tarihlerinde çok daha zor ve acı dönemler oluyor normal olarak. Hem babanızı, hem ustanızı hem de büyük bir müzik insanını kaybetmiş oluyorsunuz. Aslında benim bir besteci olarak hayatta olmam onun ve eserleri için bir şans. Tabii ki başka insanlar da Nevit Kodallı’nın bestelerini yorumluyor, ama doğal olarak en büyük takipçisi ve koruyucusu ben oluyorum bu işte. Çünkü doğal olarak onun eserlerinin emanetçisi benim. Hatta bazı yaşayan bestecilerimizden bile bu tür istekler geliyor, eserlerini bana emanet etmek istediklerini söylüyorlar. Ondan da gurur duyuyorum. Son tahlilde bu eserler hepimize emanet edilmiş değerler.
Ne kadar objektif bakabiliyorsunuz eserlerine?
50 yaşın olgunluğundan baktığınızda yaratımlarında izlediği yolu, neyi nasıl yapmak istediğini, beyninden neler geçtiğini daha iyi anlıyorsunuz. Baba oğul ilişkisinin de mutlaka özellikleri var ama bakış açınız daha optimalleşiyor her anlamda. Babam çok genç yaşta önemli eserler yazdı. Yani o dönemdeki o gençlik yapısının daha sonraki yaptığı eserlerle arasındaki denge ya da olgunlaşma düzeyini görüyorsunuz. Kendisiyle beraber de çalıştığım için daha iyi yol alabiliyorum Onun eserlerini sahnede seslendirirken iki aklın söyleşisi gibi bir ruh hali içinde oluyorum. Duygusal bağlarla beraber gittikçe artan olgunluğun içerisinde bir gemi gibi seyrediyor.
Nevit Kodallı'yı senfonik müzik tarihindeki yeri itibariyle nasıl ifade etmek istersiniz?
Biz bu görüşe katılmıyoruz diyenler olsa da Nevit Kodallı İkinci Kuşak Cumhuriyet bestecileri arasında kabul ediliyor. 40’lı, 50’li yıllarda yazılmış onun eserleri de artık klasikleşmiş eserler arasına girdi. Çağdaşlıktan ödün vermeden kendi yarattığı tınıları takip etmiş, yarattığı melodilerde özellikle hem makamsal müziğin inceliklerine hem de Türk halk müziğine vakıf olduğu için tüm bu eserleri yaratmış, bu çerçevede daha çağdaş operaları da kullanmıştır. Atatürk Oratoryosu’na baktığınız zaman ise epik anlamda yazılmış eserlerde de birçok şeyin büyük bir sentezini yaptığını görebiliyoruz. Eserlerinin armonik yapısını çok sağlam formlarda oturtup, iyi kompozisyon içeriğiyle, ağır işçilikle, net işçiliklerle bezemiş bir insan. Zaten çok çalışkan ve her şeyi çok ince eleyip sık dokuyan bir insandı. Bin okuyun bir yazın derdi bize. Bestecilik bir çeşit değerli taş işçiliği, kuyumculuk gibi bir iş derdi değerli hocam Necil Kazım Akses... Gerçekten de böyle. Atatürk'ün Oratoryosu onu çok önemli bir yere oturttu e daha sonra yazdığı eserler de bu konumunu güçlendirdi. İlkelerine de çok bağlı bir adamdı ve Cumhuriyetin modern yüzü idiler ve aynı zamanda da kendi kültürlerini çok iyi tanıyorlardı.
Senfonik müzik tarihinizdeki yerinizi ve yazdığınız eserlerin yaşatılması gerçeğini yazdığınız eserlerin kalitesi belirliyor açıkçası. Nevit Kodallı da bunu zaten gerçekleştirmiş ve müzik tarihine eserleriyle iz bırakmış bir insan hakikaten.
“Çocuk şarkıları konusunda babam öncü bir iki insandan biriydi”
Sizin baba oğul ilişkiniz kadar şu an sizin baba kız ilişkiniz var. Kızınız İlay’a ne kadar aktarıyorsunuz hem kendinizden hem de dedesinden?
Valla bir dedesi olduğunu biliyor. Tabi o daha yaş olarak ölümün ne olduğunu bilecek bir yaşta değil henüz 4 yaşında. Dedesinin bazı şarkılarını, eserlerini tabii ki birçok klasik müzik eseri arasında dinletiyorum. Caz dinliyor ve farklı popüler müzikleri dinliyor. Bir yelpaze tutturuyoruz. Bunun içerisinde özellikle çocuk şarkılarıyla çocuklara ulaşmak lazım. Çocuk şarkıları konusunda babam da öncü bir iki insandan biriydi. Çocuklara en iyi ulaşan çocuk şarkılarını da çok yazmış. Eski TRT çocuk şarkılarını bulup dinletiyorsunuz. Çünkü günümüzde çocuk şarkıları altta pop yapılı motifler taşıyor ve aynı kalitede değiller maalesef.
Kızınızın müzik yolculuğu konusunda ne düşünüyorsunuz?
Vallahi kısmet diyelim. Bence onun kulağı çok iyi, ritim ve ses aralıklarını algılama duygusu da çok başarılı. Benim yazdığım çocuk şarkısını hemen ezberledi ve söylüyor. Bu durum güzel ama hani öyle bir yol seçer mi bilemiyorum, çünkü bu iş ağır bir yol. Bakalım öyle bir yol seçecek mi? Ben tabii ki desteklerim ama kısmet.
Nevit Kodallı’nın 100. Doğum Yılı Konseri
Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği ünlü besteci adına İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından gerçekleştirilen “Nevit Kodallı’nın 100. Doğum Yılı Gecesi” konseri, Kadıköy Süreyya Opera Sahnesi’nde sanatseverlerle buluştu. Cumhuriyetin ilk döneminde yetişmiş olan ve Devlet Sanatçısı unvanı ile onurlandırılmış bulunan Nevit Kodallı’nın doğumunun 100. yılı için hazırlanan konserine Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Caner Akgün de katıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e taşındığı dönemde seslendirilen Atatürk Oratoryosu yanı sıra Gılgamış Operası, Ebru adlı piyano kanteti, Güzelleme süiti ve Hürrem Sultan balesinin bestecisi ve eğitimci Nevit Kodallı’nın önde gelen eserlerinden oluşan konser ile seyirciler besteciyi daha yakından tanıma fırsatı buldular.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nı, bestecinin oğlu Murat Kodallı’nın yönettiği konserde solistler Berk Dalkılıç (tenor) ve Gökhan Aybulus (piyano) sahnedeydi. Piyanoda Ebru isimli kantatı etkileyici bir performansla seslendiren Gökhan Aybulus ile bestecinin senfonik şiirlerine sahnede hayat veren tenor Berk Dalkılıç seyircilerden büyük alkış aldı. Tan Sağtürk açılışta yaptığı konuşmada Nevit Kodallı’nın ulusal müziğimiz için çok kıymetli eserler verdiğini ve yurtdışı ile ilişkilerini de hiç koparmadığını belirterek “Özellikle Azerbaycan ile yakın temaslar içinde bulunmuş, yüzünü doğuya dönerek batı ile köprü oluşturacak yapıtlar oluşturmuştur. Besteciliği yanı sıra eğitimci olarak çok değerli çalışmalara imza atmıştır” dedi.
Senfonik müziğe adanmış bir hayat
Nevit Kodallı’nın senfonik müzik yolculuğu 1939 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı Kompozisyon bölümüne girişiyle başladı. 1948’de devlet bursuyla Fransa’ya gönderildi. Kodallı, 1953 yılında Türkiye'ye döndü ve Ankara Devlet Konservatuvarı’nda kompozisyon öğretmenliğine getirildi. O yıl, Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e nakli törenlerinde Cahit Külebi’nin bir şiiri üzerine bestelediği Atatürk Oratoryosu ilk kez seslendirildi. Çağdaş Türk kompozitörlerden Doç.Turgay Erdener başta olmak üzere birçok ünlü bestecinin yetişmesini sağladı.
1989 – 1993 arasında Ankara Devlet Konservatuarı’nın müzik ve müzikoloji bölümü başkanlığı yaptı. 1981 yılında Devlet Sanatçısı unvanı verilen Nevit Kodallı, 1985 yılında profesörlüğe yükseldi. 1980 yılından itibaren Çukurova Üniversitesi bünyesinde Kompozisyon Bölümü Kurulması için çabaladı ve 1989’da bölümün açılmasını sağladı. Sanatçı 1 Eylül 2009'da hayata veda etti.Bestecinin Gılgamış Operası, Van Gogh Operası, Hürrem Sultan Balesi tanınmış eserleri arasında bulunuyor.