Marcus Miller 6 yıl aradan sonra yeniden Türkiye’de

Miles Davis kuşağının mirasını bugünlere taşıyan cazcıların başında gelen Marcus Miller gerçek bir caz efsanesi olmasının yanı sıra bu alana büyük katkılar yapmış bir basçı da. Ülkemizdeki müzikseverler onun ismine oldukça aşina ve onun da Türk dinleyicisiyle sıcak bağları var.

Haber Merkezi
YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Caz dünyasının yaşayan efsanelerinden biri olarak kabul edilen Marcus Miller 6 yıl aradan sonra yeniden müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Miles Davis kuşağının mirasını bugünlere taşıyan isimlerden biri olarak kabul edilem Marcus Miller gerçek bir caz efsanesi olması yanı sıra bu alana büyük katkılar yapmış bir basçı da. Ülkemizdeki müzikseverler onun ismine oldukça aşina ve onun da Türk dinleyicisiyle sıcak bağları var.

Ünlü caz basçısı ve birçok Grammy Ödülü sahibi Marcus Miller, 14 Haziran 1959'da New York’da doğdu. 80’lerin başında Miles Davis ile çalışmaya başladığında, işte o zaman her şey değişti. “Tutu”, “Music from Siesta” ve “Amandla” albümlerindeki rolü, Marcus’un kendi müziğini geliştirmesine ve büyümesine yardımcı oldu. Miller’ın da Miles Davis’e katkısı vardı; onun iki Grammy kazanan ve Davis'in caza en önemli katkılarından biri olarak kabul edilen çığır açan albümü "Tutu"nun arkasındaki beyin oldu.

Yarım yüzyıla yaklaşan müzik kariyeri

Miller, yarım yüzyıla yaklaşan müzik kariyerinde ayrıca; Miles Davis başta olmak üzere, Michael Jackson, Herbie Hancock, Mariah Carey, Wayne Shorter, McCoy Tyner, Frank Sinatra, Dr. John, Aretha Franklin, Elton John, Donald Fagen, Bill Withers gibi bir birinden farklı birçok yıldız sanatçıyla çalıştı.

Gerçekleştirdiği çalışmalarla pek çok kez Grammy’ye aday gösterilen sanatçı; 1992'de Luther Vandross'un "Power of Love" adlı şarkısıyla En İyi R&B Şarkısı dalında, 2001'de ise yedinci solo enstrümantal albümü M2 ile En İyi Çağdaş Caz Albümü dalında Grammy kazandı. Miller’in ödülleri arasında; Avrupa’nın saygın caz ödülü Edison’u, Fransa’nın caza adanmış bir tören niteliğinde sunulan Victoire du Jazz ödülünü de saymak mümkün.

Marcus Miller 2013’te UNESCO Barış Elçisi ve Slave Route (Köle Yolu) Projesi’nin sözcüsü seçilmiş, üstlendiği bu rolden aldığı ilhamla 2016’da En İyi Çağdaş Caz Albümü dalında Grammy’e aday gösterilecek Afrodeezia albümüne imza atmıştı. Bu çalışma için köle ticareti rotası üzerindeki farklı duraklar üzerindeki müzisyenlerle işbirlikleri kuran Miller, albümün yayınlanmasının ardından dünya çapında 250'den fazla kapalı gişe performans sergiledi.

Kendine özgü bas sesi 500’den fazla albümde

Onun kendine özgü bas sesi albümlerinin dışında 500'den fazla kayıtta duyulabilir. Bunlardan biri Yıldız Tilbe’nin “Oynama” isimli parçası. Tilbe’nin albümüne ismini de veren “Oynama” Marcus Miller’ın müziğine Yıldız Tilbe’nin yazdığı sözlerden oluşuyor.

Miller aynı zamanda klavyeci, klarnetçi ve basklarnetçi olarak da oldukça yeteneklidir. Miller, farklı geçmişi ve kapsamlı stüdyo deneyimiyle tarzını geliştirmeye devam ediyor ve bireyselliği korurken dünyayı kucaklamak konusunda öğrendiği dersleri paylaşmak için iyi bir konuma sahip. Son dönemlerde gerçekleştirdiği çalışmalarla üstün yetenekli genç müzisyenleri de destekleyen Marcus Miller funk, soul ve caz dünyasına yön vermeye devam ediyor. Marcus’un Türkiye’deki hayranları ile arasında özel bir bağ var ve Türk müziği onun için büyük bir ilham kaynağı. Türkiye’ye geldiğinde her zaman büyük ilgi görüyor. Daha önceki röportajlarında, Marcus, Türk müziğinin ritimlerine ve melodilerine bayıldığını ve bu elementlerin kendi müziğine de yansıdığını söyledi.

Bu efsane isim, 6 yıl aradan sonra 31 Ekim’de Kod Müzik organizasyonuyla Volkswagen Arena’da sahnede olacak. Heyecanla beklenen İstanbul konserinde efsaneye, enstrümanlarında her biri dünyaca üne sahip isimler eşlik edecek. Ustalıklı, parlak, titreşen, şiddetli ama melodik trompet hakimiyetinin yanı sıra besteci ve aranjör kimliğiyle de öne çıkan trompet virtüözü Russell Gunn; alçak gönüllü ve tutkulu Floridalı davulcu David Chiverton; kendini müziğiyle insanlar arasındaki bağı kuvvetlendirmeye adayan aranjör, orkestratör ve film müziği bestecisi de olan saksafon virtüözü Donald Hayes; caz, füzyon, hip-hop ve elektronik müzik tarzlarında klavyeleri yenilikçi kullanımıyla tanınan Julian Pollack Miller’la aynı sahneyi paylaşacak.Miller konserde birlikte çalıştığı, akıl hocası, ustası, Miles Davis’in bestelerinden, kariyerindeki önemli kayıtlara ve kendi bestelerine uzanan bir seçkiyle hayranlarını selamlayacak.