Komedide 'en iyi' seçilen Merve Polat: Çıktığım yol zordu, şimdi bana filizler vermeye başladı

Genç oyuncu Merve Polat tiyatroseverleri Anadolu’nun değişik kentlerinde tek kişilik oyunu 'Yan Rol' ile buluşturmaya devam ediyor. 'Aşık Shakespeare' oyununda erkek bir karakteri canlandıran Polat “Aynı sezonda hem tek kişilik oyunun hem de çok kalabalık, çok büyük bir prodüksiyonun içinde olmanın hazzını yaşıyorum oyuncu olarak. O yüzden çok mutluyum” diyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Necmi ÇELİK

Komedi ve kara komedi  dalında yeni dönemin yükselen yıldızları arasında yer alan Merve Polat DÜNYA'nın sorularını yanıtladı.

Tiyatroda kaçıncı yılınız ve bu yolculuk yaşamınıza ve kimliğinize ne tür zenginlik, değer kattı ve katıyor?

Tiyatro sahnesi üzerinde şimdi 15 yılımı tamamlamış durumdayım. Amatör olarak başlayıp sonrasında işin profesyonel kanalına yolculuk üzerinden devam etti bu geçen süre. Benim hayatıma ne kattı derseniz, sahneye ilk çıktığım zamanların ilk gençlik yıllarım,17-18 yaşlarım olduğunu söyleyebilirim. Aslında hayatla ilgili öğrendiğim çoğu şeyi rollerim üzerinden de deneyimleyerek Merve'nin kişisel gelişiminde faydasını çok gördüm. O yüzden tiyatro benim hayatımda kişisel olarak daha kuvvetli, daha ayakları yere basan, deneyimlerini çoğaltan bir yolculuk oldu. Aslında hayatımda hem Merve'yi hem de bazen de oynadığım karakterlerde karşımdaki seyircileri iyileştiren, şifalandıran güzel bir yolculuk diyebilirim oyunculuk için. Evet, oyunun ismi Yan Rol ama bu hakikaten benim tiyatroda oynadığım ilk başrol oyun oldu. Yan Rol’ün 65’inci oyunu, benim kişisel olarak ise 300'ün üzerindedir sahnede oynadığım oyun sayısı.

'Bir kadın için 27-28 yaş kırılma noktasıdır'

Sizce bu oyunla sahnede ne kadar kalabilirsiniz?

Ben ne kadar oynamak isterim? Valla kast olarak ne kadar uyumlanabilirsem. Çünkü hikayeyi gördüğünüz için söylüyorum orada 28 yaşında bir kişiyi canlandırıyorum.Yani herhalde 35'lere kadar zorlarım gibi geliyor. Aslında ayakları üzerine basmaya çalışan bir kadının tam da böyle ‘ben ne oldum, ne oluyorum’ dediği bir yaş aslında 28. Öyle afaki seçilmiş bir yaş değil o yaş. O yüzden de Deniz Madanoğlu 28 yaşın penceresinden oyunu yazarken boşuna yazmadı diye düşünüyorum açıkçası. Çünkü bir kadın için hakikaten 27'ler, 28'ler bir kırılma noktası. O sebeple oynarım biraz daha diye düşünüyorum. Baktık seyircisi var hala da istiyor seyirci benden bir şeyler, o zaman tabii ki metinde bazı edit işlemlerine ihtiyaç olacak. Oyun zaten çok ucu açık bir oyun olduğu için günceli takip de etmek zorunda. Günceli takip etmediğim bir oyunu zaten oynayamıyorum. Buradaki en büyük örnek Ferhangi Şeyler. Ferhangi Şeyler 1500 kez sahneye çıktı, sürekli kendini güncelleyerek. Bizim oyunun da öyle güncel alanları olduğundan yeni güncellemeler yapılarak süreç devam eder diye düşünüyorum.

'Yeni yolculuklara da kapı açan bir iş'

Kaç yaşındasınız ve hayaliniz nedir sahnede?

33 yaşındayım. Çok genç değilim. Ben kendimi oyundaki Canan'ın yaşında gibi görüyorum ve 28'i de bu nedenle hala oynayabiliyorum. Yani nasıl göründüğünüzle alakalı her şey. Olabildiğince genç kalmaya çalışıyorum tabii ki. Hem fikren hem zihnen hem de fiziki olarak. Yani tiyatro ve oyunculuk biten bir yolculuk değil. Bu iş sürekli öğrenen, öğreten ve yeni yolculuklara da kapı açan bir yer. Yani ben 80 yaşımda dünyanın nasıl bir yer olacağını şu an hayal edemiyorum. Ama hala oralarda bir yerlerde bir oyun alanı varsa o oyun alanında olacağıma eminim. Tiyatro insan olduğu sürece vardı ve hala tiyatro sahneleri var ise ben de tiyatro sahnesinde olmak isterim. En büyük hayalim olarak ben oyun oynamayı ve hikayeyi anlatmayı çok seviyorum ve dünyanın her yerindeki sahnelerde oynayıp bir şekilde o insanlara da o hikayeyi göstermek isterim. Yani bir dünya starı olmayı isterim açıkçası bu yolculukta. Sadece tiyatro oyunculuğu üzerinden bakmıyorum. Yani film, sinema, platformlar, burası neresi olursa. Dünya ne kadar büyüyorsa Merve Polat'ın yolculuğu da o kadar büyüsün isterim.

'Tek kişilik oyun gerçekten zor'

Bu sorum tek kişilik oyunla ilgili. Tek kişilik oyunların hem zor hem de kolay yanları olmalı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Zorluk ve kolaylık açısından bakıldığında tek kişilik oyunların her ne olursa olsun zorluğu kalabalık ekiplere göre çok çok daha fazladır. Çünkü siz orada bir hikayeyi tek başınıza anlatıyorsunuz. Karşınızda bazen 700 kişi oluyor bazen 200 kişi oluyor bilemiyorsunuz.

Örneğin benim oyunum başlangıçta 75 dakikaydı fakat sonra biraz oyunun ön bölümüne eklemelerle 85'leri 90'ları zorlayan bir yolculuk oldu. Şimdi bir insanı hele de şu dönemin izlek süresine baktığımızda, çok kısa oyun olmasına rağmen tek başınıza 90 dakika bir yerde tutabiliyor olmak tabii ki zor bir şey. Ama oyunumun güncel, yeni ve interaktif olması da izlek açısından kolaylaştırıcı etki yapıyor. Ama tabii ki bana sorarsanız, bir daha tek kişilik oyun yapar mıyım, bir müddet hayır. Tek kişilik oyun gerçekten zor. Yani her oyundan önce benim elim ayağım buz kesiyor, her oyundan önce stresten ne yapacağımı şaşırıyorum.Ama oyun bittiğinde de tabii o zevki sırtınızda ve kalbinizde hissediyor olmak çok güzel bir şey.

Sizin bu oyun içerisindeki performansınızı metinle ilişkilendirdiğimizde hangi temalar daha çok itici güç oldu oyunda?

Evet oyun bir kadın meselesine odaklı. Ama bu meselelerin altındaki meseleler ne, biraz bu konularla uğraşmaya başladık. Bizim burada can alıcı bulduğumuz yer bir insanın kendi hayatıyla kurduğu o yan rol olma ilişkisi. Yani kendini hep ikinci konuma koyma durumu. Babasıyla kurduğu ilişkide, işiyle kurduğu ilişkide, arkadaşlarıyla kurduğu ilişkide hep ikinci insan olma konumu var. Yani onlar hep birinci, fakat kişi kendi hayatında kendini koyduğu yerde hep ikinci rolde. İnsan hayatının aslında çoğu yerinde bazen fark etmeden de olsa kendini yan rollere koyar. Biz de bunları araştırırken benim tabii ki en etkilendiğim alanlar kendi hayatımla da özdeşlik kurduğum için bir kız çocuğu olma noktasında oldu. Tabii ki bir baba kız hikayesi önemli bir başlık. Seyirciyi en çok ayakta tutan ve seyircinin en çok sarıldığı noktalardan bir tanesi o baba kız hikayesi. Çünkü temelinde orada bir kız çocuğuyla bir babanın hikayesini görüyorsunuz. Kızın kendi babasıyla kurduğu ilişkide bile ikinci rolde bir çocuk gibi davrandığını görüyoruz. Ve sonrasında da ben değişiyorum artık, ben hayatımın her yerinde başrol olacağım dediği yerde yeni bir hikaye başlıyor. Çünkü ne zaman babasıyla kurduğu ilişkide yüzleşiyor, ondan sonra bütün hayatıyla kurduğu ilişkide de yeni bir yolculuk açılıyor.

Tiyatro yolculuğunda büyük ustalardan feyz alıyor

Tiyatro yolculuğunda size ilham veren kişiler veya değerler nelerdir?

Tiyatro yolculuğunda Haldun Taner'i ve Ferhan Şensoy'u çok severim. Bu insanların yine dünyaya bakış açıları, politik hicivin tiyatroda kullanım biçimi, her daim güncel kalabiliyor olmak, çok fazla okumak, gezmek, görmek gibi yönleriyle beni çok etkileyen büyük isimler. Açıkçası bu insanlara Yıldız Kenter’i, Müşfik Kenter’i ve Haldun Dormen'i de katmalıyım. Bu büyük isimlerin tiyatroda durdukları yerler çok önemli benim için.Tabii ki o çok büyük ustaların hayatımdaki rolünün de büyük olduğunu ve tiyatroya bakış açımı değiştirdiklerini söylemeliyim. Ama buradan bir kişi seç derseniz Ferhan Şensoy'u seçerdim galiba. Çünkü onun da bu absürt dünyası içinde bütün o hicivin bu kadar doğru bir yerden, güncelin bu kadar doğru bir kanaldan takip ediliyor olması ve hayatta durduğu yer, seçtiği yer bence her oyuncunun aslında görüp, izleyip ders çıkarabileceği bir kitap gibi. Bu adamlar bu mücadelenin içinden çok güzel geçtiler ve o mücadelenin hakikaten mihenk taşı duruyorlar orada ve örnek alıyorum yolculuklarını, mücadelelerini.

Tiyatro yolculuğunda şu an neredesiniz, bahar mevsimi denebilir mi?

Hani sörf yaparken sürekli o dalgayı bulana kadar pedal yaparsınız ve o dalganın içine girmeye çalışırsınız. Gerçekten de yorucudur o dalgayı bulmak. Ben ayaklarımı o pedaldan hiç bırakmadım, yani o dalgayı bulana kadar pedalı çevirmeye çalışıyorum. Ve o yolda tabii ki o dalga beni şimdi içinde aldı ve o sörf rüzgarının içerisinde devam ediyorum yolculuğa. Hep şunu diyorum; çıktığım yol zordu, bir tarlam vardı, o tarlayı temizledim, o tarlaya baktım, o tarlaya güzel yatırımlar yaptım. Şimdi o tarla bana filiz vermeye başladı. Daha meyvesini görmedim, bence daha başlangıç bir yerdeyim ama en azından şunu biliyorum ki benim mahsulüm geliyor. Çünkü uzun ve yorucu bir yolculuktayım ve ben de bu süreci iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum.

Hedef bu yıl 100'üncü oyunla galamızı yapmak

Tiyatro Mitos’un kurucusu ve yönetmeni Şenol Önder aynı zamanda bir oyuncu. Ankara Sanat Tiyatrosu AST geleneğinden gelen bir isim. Dramaturg Arzu Önder ile de bu tiyatro yolculukları sırasında tanışmış. Şenol Önder şöyle diyor; “Yeni bir tiyatroyuz, daha üçüncü yılımız bitti. Biz biraz daha aile gibiyiz. Paylaşımcı bir yapıyla ilerliyoruz. Ve mümkün mertebe ortada bir pasta varsa beraber yiyelim, dert varsa beraber çekelim noktasında hareket ediyoruz. Şimdi Yan Rol için birinci hedefimiz bu sene 100.oyunu oynamak ve galamızı yapmak. Kasım ayı gibi, Ses Tiyatrosu'nda bir aksilik olmazsa 100. oyunumuzun galasını yapacağız. Ses Tiyatrosu'nu tabii ki özellikle seçtik. Ferhan Abinin yolundan ilerlemek istiyoruz. Oradaki o havayı teneffüs etmek bizim için çok önemli. Turne programları yoğun. Ülkenin her yerine gidiyoruz, gideceğiz. Ekim-Kasım aylarında yurt dışı turnelerimiz olacak.