Gece müzeciliği ile tarihi ve kültürel miras aydınlatılıyor

EFES ve Hierapolis’te hayata geçirilen gece müzeciliği projesi, tarihi ören yerlerini akşam saatlerinde keşfetmek isteyen ziyaretçilere farklı bir deneyim sunuyor. SICPA Türkiye’nin desteğiyle gerçekleştirilen bu yenilikçi uygulamanın turizme katkıları ve dijitalleşme ile gelecekteki projeler üzerine önemli açıklamalar yapıldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Günay DEMİRBAĞ

Türkiye’nin tarihi ve kültürel mirası, yalnızca gündüzleri değil, akşamları da bir başka boyuta taşınıyor. SICPA Türkiye, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile işbirliği yaparak, EFES ve Hierapolis gibi UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan ören yerlerini gece ziyaretçilerine sunan "Gece Müzeciliği" uygulamasını hayata geçirdi. Bu projeyle, özellikle yaz sıcaklarının etkisini azaltarak daha fazla ziyaretçi çekilmesi ve kültürel mirasın korunarak tanıtılması amaçlanıyor. SICPA Türkiye CEO’su Sami Çebi, dijitalleşme ve yeni projelere dair planlarını bizlerle paylaştı:

Sayın Çebi, gece müzeciliği fikri nasıl oluştu ve hayata geçirilene dek ne gibi aşama- çalışmalardan geçti?

Gece müzeciliğinin dünyada çok fazla örneği bulunmuyor. İtalya’da Pompei ve Ürdün’de Petra Antik Kenti’nde bu tarz bir uygulama var. Hatta Petra, konumu nedeniyle mumlarla ışıklandırılıyor. Edirne’den Kars’a Türkiye’nin dört bir tarafında, çok önemli kültürel miraslarımız ve tarihi eserlerimiz var. Bunların en önemlilerinin başında da neredeyse 100 yıldır kazıları devam eden ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Hierapolis Örenyeri ile EFES Antik Kenti geliyor. Gece Müzeciliği fikri, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile müşterek bir fikir olarak ortaya çıktı. Çıkışının temelini de özellikle Ege ve Akdeniz gibi yazları çok sıcak olan bölgelerimizdeki örenyerlerinin, güneş etkisinden uzak, serin akşam saatlerinde ziyarete açılmasının, hem ziyaretçilere önemli bir kolaylık olacağı hem de ziyaretçi sayılarını arttırarak turizme katma değer sağlanacağı düşüncesi oluşturdu. Bakanlığımızın bizden talebi üzerine, SICPA Türkiye’nin kendi imkanları ve bütçesiyle, tamamen ülkemiz turizmine katkı sunmak amacıyla bir sosyal görev olarak gördüğümüz aydınlatma projesini hayata geçirdik. İlk önce EFES’te ardından da Hierapolis’te, önce gerekli aydınlatma projeleri planlandı. Kablolar eserlere herhangi bir zarar vermeden nerelerden nasıl geçirilecek, aydınlatma ekipmanı olarak neler kullanılacak, nerelere konumlandırılacak bunlar belirlendi. Gerekli Bakanlık onayları alındıktan sonra da üst seviyede hassasiyet gösterilerek, binlerce metrekare alan aydınlatıldı. Geçtiğimiz nisan ayında da Hierapolis örenyeri ve EFES Antik Kenti gece müzeciliğine açıldı.

Dijitalleşmenin turizm ve müzecilik alanına etkisi üzerine ne düşünüyorsunuz?

Dijitalleşme, yaşamın her noktasında var artık. Turizm alanında da ihtiyaçlar ve gereklilikler doğrultusunda dijital uygulamalara geçmek, Türkiye’yi dünya turizm liginde daha yukarılara taşımak için önemli bir unsur. Örneğin SICPA Türkiye olarak, sunduğumuz Müzekart hizmetini dijitale taşıdık. Gişelerden basılı bir kart almak yerine, ziyaretçilerimiz Türkiye’nin Müzeleri uygulamamız üzerinden Mobil Müzekart alabiliyorlar. Yine aralarında Topkapı Sarayı, Efes, Göbeklitepe, Galata ve Kız Kuleleri, Nemrut Dağı, Patara’nın da olduğu 42 müze ve örenyerinde, işaret dili ile birlikte 17 farklı dilde sunduğumuz sesli rehberlik hizmetini de dijitale taşıdık. Telefona kolayca indirilen Türkiye’nin Müzeleri uygulaması sayesinde, yerli ve yabancı ziyaretçilerimiz, o sırada bulundukları müze veya örenyeri ile ilgili detayları kendi dillerinde dinleyebiliyor. Dil desteği, müze ve örenyerinin ziyaretçi profilindeki yoğunluğa göre çeşitlilik gösteriyor. İşaret dili desteği ise hazırlanan videolar üzerinden sağlanıyor. Bunların dışında önümüzdeki dönemde başta yapay zeka uygulamaları olmak üzere, turizm alanında yerli ve yabancı ziyaretçilere yönelik farklı dijital projelerimiz de olabilir.