Empatiye komik ve hüzünlü bir davet

Sevilen yönetmenlerimizden Engin Alkan, Orhan Kemal'in kadınlarla erkeklerin dünyasını tersine çevirerek kadına şiddete ve tacize dikkat çektiği oyunu “Tersine Dünya”yı, Nilüfer Belediyesi Tiyatro için gerçek bir sanat şenliğine çevirmiş...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

nermin-005.jpg

Orhan Kemal'in adetâ empati kelimesinin Türkçedeki karşılığı olan yapıtı “Tersine Dünya”yı İstanbul'da, Devlet Tiyatrosu yorumuyla; Bursa'daysa Nilüfer Belediyesi Tiyatro'dan izliyoruz bu sezon... “Tersine Dünya” öyle bir yapıt ki neredeyse her gün bir kadının hem de en yakınları tarafından katledilir hale geldiği, tecavüz olaylarının şehrin en gözde caddelerine indiği, sözlü tacizin filan vakayı adiyeden sayıldığı günümüzde, her tiyatro tarafından oynansa, az gelir! 

İstanbul Devlet Tiyatrosu yorumundan daha önce bahsetmiştim sizlere bu sayfada, bugün Nilüfer Tiyatro prodüksiyonuna odaklanalım istiyorum. Son yıllarda özellikle yarattığı müzikal işlerle her yaptığı seyirciden sevinçle kabul gören Engin Alkan'ın imzasını taşıyan yorum, geçen günlerde İstanbul'da bir gala yaptı, 29 Şubat'ta da yeniden Moda Sahnesi'nde oynanacak. Bursalılar ise oyunu Nâzım Hikmet Kültürevi'nde 26 ve 27 Şubat'ta izleyebiliyorlar. 

Bazı yönetmenler var ki onun verimi olduğunu bilmeden oyununu seyretmeye başlasanız bile “Bu işte parmağı var” diyebileceğiniz kadar kendilerine özgü bir tarza sahipler. Örnekle derseniz, hiç düşünmeden aklıma gelecek isim, Engin Alkan'dır. Mizahıyla, müziğiyle, bol renkle, repliklerin arasından birkaç kelimeyle gülümseyen hicivle, oyunun bütüne serpiştirilmiş zeka ve espri dolu buluşlarla öne çıkıyor onun rejileri... Tüm bunlara eyvallah, ama benim Engin Alkan yorumunda en sevdiğim şey; bir dakika önce kahkahalarınızı zaptedemediğiniz oyunda birdenbire karşınıza çıkıveren bıçak gibi hüzün. Bu hüzün çok etkili çünkü; hani o attığınız kahkaha var ya, onunla indirdiğiniz savunma mekanizmalarınızın arasından; “ama”lı, “lâkin”li, “bir de şu var”lı bahanelerinizi bir an için tedavülden kaldırmışken vuruyor sizi. O yüzden de fena vuruyor! İşte bu mayayla kıvam buldurmak için “Tersine Dünya”dan güzel bir oyun bulamazdı Engin Alkan. Ev işi yapan; geceleri bigudi saran erkekler, üç kağıt açan harbi kadınlara gülerken, az sonra gardiyan kadının; yaşlı bakkalın; çalışacağı fabrikanın kalantor patroniçesinin çaresiz Süleyman'ı taciz edişlerini izlediğinde, bunun her gün sayısız kadının başına geldiğini düşünüp de yüreğine bıçak batmayacak insan tanımıyorum. Bu yüzden de amacına; yani hepimizde empati yaratmaya ulaşan bir yapıt var ortada. Ulaşan da ne kelime, 12'den vuran, demeli!

Engin Alkan “Tersine Dünya”yı kendi uyarlamasından sahneye koyuyor, bu bağlamda sağ kolu daha önce de pek çok kez işbirliği yaptığı ayrıntı ustası dramaturg Sinem Özlek. Müzik onun rejilerinde çok önemlidir, demiştim, bu kez müzikleri de kendisi yapıyor; özellikle final şarkısı çarpıcı. Ama girişe, Cemal'in bir anlamda anlatıcıya dönüştüğü -bu tavır oyun boyu ara ara sürecek- sahnelere müzik desteğine gerek var mı, tartışılır... 

Oyunun dekorunun ana parçası, mahalleyi temsil eden, kapılarla açılacak dev bir pano. Yapan, Barış Dinçel. Tasarımcı; tektaş yüzük, kapkacak, tespih, ruj, jilet, ayna, asker künyesi, gelin buketi, futbol topu gibi kadınları ve erkekleri çağrıştıran objelerin dev boyutlarıyla süslemiş zaman zaman kapı da olan panoyu. Tasarım için sadece şunu söyleyeceğim: Barış Dinçel, artık dekor filan yapmıyor, düpedüz kısa öykü yazıyor... Cem Yılmazer'in her zaman renk skalası geniş olan ışıkları “Tersine Dünya”ya çok yakışmış. Kostümlerse “Kral (Soytarım) Lear” ve “Surname 2010” gibi yapıtlarla hatırladığımız groteske yaslanmış maske ve kuklaların yaratıcısı Candan Seda Balaban'ın. Balaban'ın eski işlerini özellikle bekçilerin kıyafeti çağrıştırıyor “Tersine Dünya”da. Kostümlerin en ilginciyse bence, detaylarında dünyalar saklayanı mahalle erkeklerinin pijamaları... Bitirim Leyla'nın kostümünü ise tüm bu çalışılmışlık içinde fazla düz buldum. Onda da birtakım hinlikler hoş olabilirdi.  

“Tersinden de baksan dünyaya / Düzünden de baksan / Çıkamazsın işin içinden / Kendinle yüzleşmeden” diyor bu çok çalışılmış, alkışların dakikalarca susmadığı oyunun final şarkısı... Haksız mı?  

Yetenek deposu “Tersine Dünya”

Nilüfer Belediyesi Tiyatro prodüksiyonunda “Tersine Dünya”nın “Bitirim Leyla”sını Tuba Erdem oynuyor. “Bitirim Leyla”, bir anlamda oyundaki kelebek etkisini başlatan kişi. Erdem; güçsüze bıçkın ama kuvvetlinin karşısında suspus olan milyonlardan sadece biri olan Leyla'nın gerçeğine seyirciyi inandırmayı başarıyor. Sarhoş sahneleri dengeli, namus takıntısını vermekte başarılı. “Bitirim Leyla”nın çilekeş kocası “Süleyman”da Çağdaş Tekin var. Tekin, kadınların topluluk içerisindeki hallerini çok iyi gözlemlemiş, oturuşundan çıngar çıkarışına hepsini karikatüre düşmemeyi başararak oynuyor. Fakat bence en etkili; en çok alkışı hak ettiği sahneler, taciz karşısında hissedilen parçalanmışlığı cinsiyet faktörünü filan bir tarafa bırakarak seyirciye geçirdiği anlar. Yılların oyuncusu Feyha Çelenk, genç ekibin arasında mihenk taşı gibi, “Patron” kompozisyonu durmuş, oturmuş. “Tersine Dünya”nın sürprizi ise gencecik bir aktris: Cansu Ecem Karabulut. Hem “Bakkal Nuriye”de, hem de “Kes Ayşe”de harika! Uzun zamandır özlenen kadın komedyen olabilir. Aslında ismini sayamadığım bütün genç oyuncuları, yakın zamanlarda çok iyi yerlerde göreceğimize eminim, gerçek bir yetenek deposu “Tersine Dünya.”