Danny Dorling: “Yavaşlama, yaygın kapitalizmin sonu demektir”
Danny Dorling, Yavaşlamak adlı kitabında hız çağının sonunu ele alıyor. İlerlemenin büyüsü altında kalan dünyada gitgide artan nüfus, iş gücü ve sermayesi karşısında “daha yavaş ilerleme” olgusunu farklı disiplinler içerisinde irdelerken gelecekten beklentiler doğrultusunda atılabilecek sürdürülebilir çözüm adımlarına dikkat çekiyor.
Günay DEMİRBAĞ
Hızla büyüyen dünyanın tükenmişlik sınırlarında seyretmesi nedeniyle uzun süredir konuşulan yavaşlama ve sürdürülebilirlik kavramlarını daha da gündeme taşıdı. Küresel çapta yaşanan ‘Yavaşlama’ konusunda sorularımızı İngiliz yazar Danny Dorling’e yönelttik.
Yavaşlamak derken neyi kastediyorsunuz ve dünyada ilk kez ne zaman yavaşlamak gerektiği düşünüldü açıklar mısınız?
Bugün yavaşlama (ilk olarak 1890'larda kullanılan, daha yavaş ilerlemek anlamında gelen bir kelime) birçok şeyi etkiliyor. Küresel olarak ilk kez 1968 civarında yavaşlamaya başlayan ve o zamandan beri yavaşlayan insan nüfusu artışı bağlamında görüldü. İnsan sayısındaki artış her yıl bir öncekine kıyasla daha küçük bir yüzdeye denk geliyor. Yakında daha küçük bir mutlak sayı olacak. BM projeksiyonlarına göre 2086’ya geldiğimizde sayımız her yıl düşmeye başlayacak ki bu da insanlık tarihinde bir ilk olacak. En azından bildiğimiz kadarıyla.
Yavaşlama her alanı etkiliyor
Nüfusumuzun yanı sıra küresel ekonomik büyümemiz ve inovasyon hızımız da düşüyor. Yavaşlama artık nüfus büyüme oranından çok daha fazlasını etkiliyor. Hayatımızın neredeyse her alanını etkiliyor. Mevcut yavaşlamamız, hızlanma beklentisine yönelik büyük bir meydan okumayı ve bilinmeyene doğru bir adımı temsil ediyor.
Hali hazırdaki inanç sistemlerimiz (ekonomik, politik ve diğerleri) ne ölçüde gelecekteki hızlı teknolojik değişim ve sürekli ekonomik büyüme varsayımları üzerine inşa edilmiştir? Bizi bekleyen yavaşlamayı kabul etmek zor. Henüz yavaşlamayan alanlar şunlar: karbon kirliliği, sıcaklık artışları ve üniversitede okuyan küresel öğrenci sayısı. Ancak bunlar da yakında yavaşlamaya başlayacak, bazıları diğerlerinden daha erken yavaşlayacak.
Bizi bekleyen yavaşlamayı kabul etmek salt fayda olarak gördüğümüz değişime, inovasyona ve keşfe ilişkin temel görüşümüzü değiştirmemizi gerektirecek. Bitmek bilmeyen teknolojik devrimler beklemeyi bırakmamız gerektiğini kabul edebilecek miyiz? Bunu makul bir şekilde yapamama ihtimalimiz başlı başına korkutucu. Yavaşlamanın olası olmadığını ve yeni büyük değişimlerin hemen köşede olduğunu varsayarsak hangi hataları yapacağız? Değişim hızı yavaşlarken her şey şu anda olduğu gibi kalırsa ne olacak?
Yavaşlayan dünya daha iyi bir yer mi olacak?
Evet, muhtemelen. Duygusal açıdan hayat, 20. yüzyıldaki atalarımızın hayatlarındansa avcı toplayıcı atalarımızınkine daha yakın hale gelebilir. Ne olacağını bilmiyoruz ama daha iyi bir geleceğe ulaşmak için önce onu hayal etmeliyiz. Yavaşlama, yaygın kapitalizmin sonu demektir. Kapitalizm, sürekli genişleyen pazarlar ve doyumsuz talep beklentisine dayalı olduğu ve servet kavramına demokrasiyi gülünç duruma düşürecek denli tuhaf bir yoğunlaşma yarattığı için asla sonsuza kadar süremezdi.
Küçülen ve yaşlanan nüfusun para kazanması zor
Büyük ekonomik eşitsizlikleri yavaşlama sırasında ve sonrasında sürdürmek epey zor olacak. Her şey daha az değişir hale geldikçe, daha sezgili ve “yeni”nin cazibesine kolay kolay kanmayan, gitgide küçülen ve yaşlanan bir nüfustan para kazanmak çok daha zor hale gelecek.
Çoğu reklam, bizi ihtiyacımız olmayan şeyleri istediğimize ikna etmeyi amaçlar; onu satın almalı ya da en azından ona göz dikmeli ve ona sahip olmayı hayal bile edemiyorsak umutsuzluğa düşmeliyiz. Bununla birlikte, gitgide daha fazla insan psikoloji ve sosyal bilimler okuduğu, ayrıca daha ileri aritmetik beceriye sahip olduğu için çoğunluğu kandırmak daha zor hale gelecektir.
Daha yavaş bir gelecekte, el çabukluğu ve psikolojik hileler işe yaramayacak, çünkü artık yeni olmayacaklar, bilhassa teknolojik inovasyondaki yavaşlamadan dolayı “yeni” olan gitgide azalıyorsa. Yavaşlama, kurumlarımızın (üniversiteler, okullar, hastaneler) ve evlerimizin (mutfaklar ve banyolar) eskisi kadar değişmeyeceği, ancak tutumlarımızın aksine daha hızlı değişebileceği anlamına gelir.
Yavaşlama, büyükanne ve büyükbabalarımızın yeni olan pek çok şeyle uğraştıkları için asla sorgulamaya zaman bulamadıklarını sorgulamak için daha fazla zaman demektir. Yavaşlama; daha uzun süre dayanan ürünler, daha az atık demektir. Şu anda toplumsal ve çevresel açıdan büyük sorunlar olarak gördüğümüz pek çok şeyin gelecekte sorun teşkil etmeyeceği anlamına gelir.
Elbette yeni sorunlarımız olacak ki bunların çoğunu şu anda hayal bile edemiyoruz. Ve tabii ki her zaman; hız çağı başlamadan önce, hız çağı boyunca ve sonrasında yaptığımız şeyleri yapmaya devam edeceğiz -arkadaşlarımızla, ailemizle keyifli vakitler geçirip eğleneceğiz.
Yavaşlamak ve sürdürülebilirlik bağlantıları nelerdir? Bu iki oluşum birbirlerini nasıl destekliyor?
İnsanlar elbette gelecekte de hareket edecek, yer değiştirecekler. Daha sakin ve daha mantıklı bir dünyada bunu yapmak için çok daha fazla vakitleri olmalı. Ama artık işlerinin olduğu yere taşınmak ya da verimsiz hale gelen bir yerden uzağa gitmek zorunda kalmayacaklar.
Sık sık yazıldığı gibi, gerçek değeri neredeyse olmayan bu kadar çok şey üretmek için bu kadar zaman harcamak zorunda kalmayacağız. Kendimize ayıracak daha çok zamanımız olacak, ama bu zamanı sürdürülebilir şekilde kullanmamız gerekecek -dolayısıyla bir ekoturizm patlaması yaşanacak.
Gelecekte turizm çoğunlukla ekoturizm şeklinde gerçekleşecek, tıpkı çoğu ülkede boyaların artık çoğunlukla kurşunsuz boya olması gibi. Mevcut küresel ekonomiyi düşünmenin yollarından biri, onu köklerini 1492’de yaşananlardan alan bir şey olarak görmektir. O zamandan beri, gitgide daha fazla insan içine çekilse de küreselleşmenin gerçekte ne olduğunu bilmiyoruz.
Zaman zaman, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra onu yönetmeye çalıştık. Bazı yönlerden ekonomi ve kaynaklarımız, ilk tarım yaptığınızda toprağa olana benzer. Toprak hızla tükenir ve mahsul yetiştiremezsiniz. Azalan getiriler elde edersiniz. Kapitalizm, nihai durumdan ziyade, böyle bir öğrenme süreci olmuş gibi görünüyor. Sırada ne var? Bilmiyoruz; söyleyemeyiz. Ama her ne ise sürdürülebilir olması gerekecek. Bu bir yalvarış değil, sadece bir gözlem.
Yavaşlama bir devlet politikası mı olmalı ve yavaşlamaya geçiş kararı ne zaman verilmeli?
Evet, bazı politika belirleyiciler bunu yapmada diğerlerinden daha iyi. Aralık 2019'da varlıklı dünyanın en eşitsiz ülkeleri çoğunlukla aşırı sağcı erkekler tarafından yönetiliyordu: ABD'de Donald Trump, Rusya'da Vladimir Putin, Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan, Şili'de Sebastián Piñera ve Birleşik Krallık’ta Boris Johnson.
Bununla birlikte, eş zamanlı olarak gitgide daha fazla eşitliğin kazanıldığı ülkelerde kadınlar güç kazanıyordu: Finlandiya’da o ay göreve gelen yeni başbakan, Sosyal Demokrat Parti’den Sanna Marin bunun en kayda değer örneğiydi. Marin sonrasında ülkeyi Li Anderson (Sol İttifak), Katri Kulmuni (Merkez Parti), Maria Ohisalo (Yeşiller) ve Anna-Maja Henriksson (İsveç Halk Partisi) ile koalisyon halinde yönetti. Durup bu kadar kısa sürede ne kadar çok şeyin değiştiğini düşünün, böyle bakınca insan daha iyimser oluyor. Kısa zaman öncesine kadar kadınların temel eğitimi almasına bile izin verilmiyordu.
Birkaç erkek fizikçi ve matematikçi, kitapta kullanılan faz uzay diyagramlarını, yavaşlamanın en insani yönü olan daha az insanın doğmasını durdurmak için 1870’lerde ilk evrensel doğum hizmetinin getirilmesinden kısa bir süre önce geliştirdi. Bunu, insan yaşamının büyük bir bölümünün gerçekten hızlandığı bir zamanda yaptılar. Ölçülecek değişiklik olarak doğurganlığı seçen, toplumsal değişimin hızına ilişkin 21. yüzyılda yapılmış bir çalışmaya göre, “yorumcular, toplumsal değişim hızının 20. yüzyılda yükseldiğini sık sık gözlemliyorlar.”
Başka bir çalışma şöyle başlıyor: “Hayatta bir dereceye kadar kontrol ve planlamayı kolaylaştıran istikrar, görünüşte baltalanıyorsa ve bu nedenle sosyal hızlanma duygularına yol açıyorsa, bu durumun nedenini sorgulamadan önce doğasını ve bulunduğu yerde nasıl ortaya çıktığını araştırırm.” Ama hızlanmıyoruz.
“Öyle olduğumuzu hissediyorsak, bu duyguyu değiştirmenin zamanı gelmiştir.”
Hangi alanlarda yapılabilir ve sonuçları ne kadar süre sonra gerçekleşir?
Yavaşlama hali hazırda gerçekleşiyor, hatta bazı durumlarda epeydir devam ediyor. Geçtiğimiz 160 yıl boyunca nüfusumuz ikiye katlandı, tekrar ikiye katlandı ve sonra neredeyse tekrar ikiye katlandı. Bu denli az kuşak sayısı boyunca insan nüfusunda böylesi bir artışı daha önce görmemiştik. Bir daha da görmeyeceğiz. Bugün nüfus artış hızımız yavaşlıyor.
Charles Darwin 1859’da “doğal şartlarda, birbirini izleyen iki veya üç mevsimdeki koşullar uygun olduğunda, çeşitli hayvanların şaşırtıcı derecede hızlı artışına ilişkin sayısız kayıtlı vaka” hakkında yazmıştı. Küçücük fidelerden devasa fillere kadar uzanan örnekleri kullanarak, doğada nadiren görülen üstel nüfus artışının meydana geldiği durumları tartışmıştı. Esasen seçebileceği en iyi örnek, üstel artış sayısında örneğine rastlanmamış ve dünya çapındaki çoğalmasına yeni başlayan kendi türü, yani insanlar olabilirdi. 1968’ten beri, Darwin bu cümleleri yazdıktan 109 yıl sonra yavaşlamaya başladık ve sonuçlar çoktan gerçekleşiyor.
“Yapay zekâ halen oldukça yapay ve o kadar da zeki değil. “
Yapay zekânın bu denklemdeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bugün bize yapay zekânın geleceğimiz olduğu söyleniyor ve bilgisayarların yeterince hızlı olmaları, yeterince iyi programlanmaları veya kendilerini yeterince iyi programlamaları halinde hızla bizim gibi düşünebileceklerine dair yaygın iddialar var. Bizim yaptığımız gibi, bizim yaptığımız şekilde ve nihayetinde bizden daha iyi. 1970’lerde çocukken bir bilgisayarı ilk kez programladığımda bana bunun söylendiğini çok net hatırlıyorum. O zamandan beri yapay zekâdaki ilerleme hızı oldukça yavaş.
1980’lerde doktora tezimde ondan muzipçe bir deniz sümüklüböceği kadar yavaş diye bahsetmiştim, çünkü o zamanlar bilgisayar kullanılarak bir şekilde taklit edilen tek yaratık oydu. Henüz hiç kimse, bırakın yapay bir insanı, gerçekçi bir şekilde hakiki bir hayvan gibi davranan evcil bir hayvan robotu bile yaratmadı. 1970’lerden önceki teknolojik ilerleme oranı dikkate değer ölçüde hızlıydı. Ancak daha sonraki oran şaşırtıcı derecede yavaş.
“Makine ahlaki açıdan doğruları bilemez’’
İnsanların taklit edilmesinin bu kadar zor olmasının nedeni büyük düşünürler olmamız değil. Makine olmadığımız için yapay bir zihin yaratmak çok zor. Çok garip şekillerde düşünüyoruz. Mutlaka iyi, hızlı veya akıllıca yollar değil, sadece garip yollar… Böylece bir bilgisayar plakaları, ardından metni, sonra da kelimeleri tanıyacak şekilde programlanabilir. Bilhassa Avrupa Birliği ülkeleri için çalışan uzmanlar tarafından dikkatlice çevrilmiş yeterli kaynak metin verilirse (bu nedenle Google Çeviri, Avrupa dilleri için en iyi sonucu verir) diller arasında çeviri yapmayı “makine öğrenimi” yoluyla öğrenebilir.
Ancak bir bilgisayar, diğer insanların aç kalmasına izin vermenin neden yanlış olduğunu veya eylemlerinin uzun vadeli sonuçlarını umursamayı derinlemesine anlayacak şekilde inşa edilemez. Bir bilgisayar, 15 yaşında İsveçli bir kız gibi iklim değişikliği konusunda endişelenemez. William Armstrong’un Rothbury’deki kilise bahçesinde bulunan mezar taşında şu kitabe yer almaktadır: “Bilimsel kazanımları ona dünya çapında bir ün ve büyük hayırseverliği yoksulların minnetini kazandırdı.”
Gerçekte parasını silah üretimi ve satışı yoluyla kazandığından hiç söz edilmiyor. Ve yapay zekâ bugün, ilk icat edildiğinde olduğu gibi, bu tür ahlaksızlıklara yönelik insani ilgiyi taklit etmekten çok uzak. Bu sabah mutfağımdaki robot Alexa’ya sordum: “İnsanların aç kalması neden kötü?” “Hmm, onu bilmiyorum,” diye cevap verdi. Google’da arattığınızda, insanların aç kalmasına izin vermenin ekonomik açıdan mantıklı olup olmadığını söyleyen bir ekonomist bulabilirsiniz (ve ne yazık ki biri muhtemelen bu hesaplamaları yapmıştır).
Makine, bir şeyin ahlaki açıdan yanlış olup olmadığını sezgisel olarak bilemez. Bilmek için insan olmanız gerekir, diğer insanlara daha az insan muamelesi yapmak umursamamayı gerektirir –ki bazı insanlar bunu harikulade yapabiliyor. Tüm bunları bir yapay zekâ motoruna açıklayıp size kendi kelimelerinizi papağan gibi tekrar etmesi dışında bir karşılık almak epey zor olurdu. ChatGPT'nin size verdiği tek şey, internette mevcut olan hazır cevapları bir araya getiren, politik olarak dengeli cevapların en bayağısıdır. Hayal gücü? Hayır, buna sahip değil.
Gelecekte neler olacak?
Küresel insan nüfusunun onlarca yıldır düştüğü, ekonomik eşitliğin yüksek olduğu ve gezegenin artık ısınmadığı, hatta mevcut buzullar arası ısınmayla birlikte soğumaya başladığı 2222'de torunlarınızın ne için endişelenebileceğini hayal etmeye çalışın. O yıldan önce bir noktada, deniz seviyeleri şimdikinden çok daha yüksek olmasına rağmen bugünkünden daha istikrarlı hale gelecek.
Güç kaynakları güvenli olacak ve büyük ölçüde çevreyi kirletmeyecek. Yapay zekâ fayda sağlasa da hâlâ epey yapay olacak ve pek de zeki olacağını söyleyemeyiz. Bu gelecekte hepimiz oldukça iyi besleneceğiz ama çok azımız şişman olacak. Peki o zaman ne için endişeleneceğiz? Bu her ne ise, kesinlikle büyük bir endişe kaynağı olacak. İnsan olmak, hayal gücüyle endişelenmektir; daima bir ütopya arayışında olmak, felaketten korkmaktır.
Sayı artışı yakında duracak
Bilinmeyen bir geleceğe hızla savrulduğumuz inancı gitgide azalıyor; ama inişli çıkışlı geçmişimizin yoğun sisinden daha yeni çıkıyoruz ve şimdi, yolculuğumuz yavaşlarken bulutların aralandığını görmeye başlıyoruz. Görecek güzel mevsimler var ama bunlar, sayımızın, icatlarımızın ve toplam zenginliğimizin katlanarak arttığı verimli mevsimler değil. Çünkü sayımızın artışı çok yakında duracak. Son birkaç kuşak, ölümlerle soykırımlar açısından tüm savaşların en kötüsünü ve türümüzün kitlesel nükleer imhası için gerekli planlamalar ve inşaları da dahil olmak üzere tüm insan davranışlarının en aşağılık olanlarını içeren bir gidişat ve birçok acı verici olay gördü.
“Pandemi, bizi bekleyen yavaşlamayı daha açık hale getirdi”
Pandeminin başından beri, küresel çapta deneyimlediğimiz böyle bir olaydan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı vurgulanıyor. Artık pandemi bittiğine göre, sizce 2020’den beri dünya genelinde yaşanan en önemli değişiklikler neler?
Halen eskisi kadar uçakla seyahat etmiyoruz. Bu gezegende sadece çok küçük bir azınlığımız uçtu - çoğu insan asla uçağa binmedi ve bu yıl doğan çocukların neredeyse tamamı asla uçamayacak. Dünyadaki çoğu çocuk hiç uçağa binmedi ve binmeyecek. Ancak pandemi, uçuşta yavaşlamanın başlangıcı oldu – bu yavaşlama halen yükseliyor, ancak 2018 ve 2019'daki kadar hızlı değil. Pandemi, bizi bekleyen yavaşlamayı daha açık hale getirdi ve bu müteşekkir olunacak bir şey.
Alternatif -sürekli artan toplam insan nüfusu, ekonomik olarak her zamankinden daha fazla bölünmüş toplumlar, kişi başına her zamankinden daha fazla tüketim- bir felaket olabilirdi. Hem nüfus artışı hem de ekonomik büyüme olmadan, kapitalizm -sonunu düşünemeyeceğimiz kadar alıştığımız ekonomik sistem- başka bir şeye dönüşür.
Çok daha istikrarlı ve mantıklı bir şeye. İnsanların o gelecek dünyada daha mutlu olup olmayacağını bilmek imkânsız. Daha fazla mülk edinerek ve daha egzotik deneyimler yaşayarak mutluluğu bulamayacağımız gerçeğiyle daha sık yüz yüze gelebilirler. Bilemeyeceğimiz çok şey var. Ancak en azından yavaşlamanın üzerimizde olduğunu ve artık pek çok şaşırtıcı alanda gerçekleşebileceğini kabul etmeliyiz.
Daha az yikim daha az yoksulluk
Artık daha az keşif, daha az yeni gizem ve daha az “büyük adam” ile karşı karşıya olduğumuzu kabul etmemiz biraz zaman alabilir. Ama bu yutulması çok zor bir lokma mı? Hem daha az despotluk, daha az yıkım ve daha az yoksulluk göreceğiz. Yirminci yüzyıl iktisatçılarının büyük hızlanmanın zirvesinde aptalca övdüğü “yaratıcı yıkım”a bir daha asla körü körüne inanmayacağız mesela.
Firmalar battıkça her şeyin daha iyiye gittiğine dair tuhaf bir fikirdi bu çünkü sadece batmayı hak eden firmalar iflas etti. Bu nihilist retorik, şirket evriminin tuhaf (ama o zamanlar popüler olan) en güçlünün hayatta kalması teorisine göre mantıklıydı. Pandemi olsa olsa yavaşlama hızının artmasına yardımcı oldu. En temel düzeyde, hem pandemi sırasından hem de sonrasında tahmin edilenden daha az bebek doğdu.