“ Bozkır’ın Sesi’ni seslendirirken tarif edilemez bir duygu yaşıyorum”

Soprano Burcu Hancı, Los Angeles’ta Türkiye ve Kore: Dostluk ve Uyum Konseri’nde Muammer Sun’un Cumhuriyet filmi için bestelediği “Bozkırın sesi” eserini sahnede orkestra eşliğinde seslendirdi. Hancı: Bu topraklarda yetişmiş bir Türk bestecinin eserini seslendirmem istendiğinde aklıma ilk gelen isim Muammer Sun ve eşsiz eseri Bozkırın Sesi oldu.

Haber Merkezi
YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Necmi ÇELİK

Los Angeles’ta Walt Disney Konser Salonu çok önemli ve duygu yüklü bir senfonik konsere ev sahipliği yaptı.  Ağustos ayının ilk günlerinde  Los Angeles'taki prestijli Walt Disney Konser Salonu’nda “Türkiye ve Kore: Dostluk ve Uyum Konseri” (Friendship and Harmony Concert: Korea and Türkiye) başlıklı bir konser gerçekleştirildi.

Konserde Im Sang Yoon yönetiminde Lakma Philharmonic Orchestra & Chorale ile birlikte Soprano Burcu Hancı, Bas bariton Burak Bilgili, Tenor Wi Young Oh ve Mezzo Soprano Julia Metzler tarafından Verdi’nin Messa da Requiem’i  seslendirildi. Ünlü piyanist Ayşe Deniz Gökçin de kendi bestesi ve Türk ezgileriyle performans sergiledi. Soprano Burcu Hancı ise Muammer Sun’un Cumhuriyet filmi için bestelediği “Bozkırın sesi” eserini sahnede orkestra eşliğinde seslendirdi. 

Türkiye’nin önemli soprano sanatçılarından Burcu Hancı, aynı zamanda, Denizbank kuruluşu olan Deniz Kültür’ün de yöneticiliğini yapıyor. Burcu Hancı konserle ilgili Dünya’nın sorularını cevapladı.

“Kendimi şanslı hissediyorum”

Türkiye’den binlerce kilometre uzakta Türkiye’den senfonik bir rüzgâr estirmek nasıl bir duygu? 

Öncelikle benim için unutulmaz bir an olduğunu söylemek isterim. Muammer Sun hocamızın yaratmış olduğu bu eşsiz eseri dünyanın en güzel sahnelerinden birinde Los Angeles Walt Disney Concert Hall’da seslendirmek inanılmaz bir deneyimdi. Her sanatçıya nasip olmaz. Bu bakımdan kendimi çok şanslı hissediyorum. 

Muammer Sun’un eserini seslendirdi

Eser seçiminde neler etkili oldu, gerek solo performansta gerekse ortak seslendirmelerde?

 Bu topraklarda yetişmiş bir Türk bestecinin eserini seslendirmem istendiğinde aklıma ilk gelen isim Muammer Sun ve eşsiz eseri Bozkırın Sesi oldu. Ben de Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı mezunuyum. Muammer Sun hocamızın eğitim anlayışı ve besteleriyle yetiştik. Bozkırın Sesi çok özel bir eser ve bu eserin Walt Disney Concert Hall’da uluslararası bir konserde büyük bir etki bırakacağını düşündüm. Nitekim eseri dinlemeleri için gönderdiğimde çok etkilendiler ve hemen konser programlarına aldılar. Ayrıca altı Şubat Kahramanmaraş depreminde hayatını kaybetmiş yurttaşlarımızın anısına koro, orkestra ve dört solist olarak G.Verdi’nin Messa da Requiem eserini seslendirdik. Bu kadar kısa sürede ve az provayla bu kadar zor bir eseri seslendirebilmek için herkes üstün çaba gösterdi. 

Müziğin evrensel gücü  

Konserin ana mesajları nelerdi? Sizce bu amaç ne ölçüde gerçekleşti?

Müziğin evrensel gücünü hissettiğimiz müthiş bir organizasyondu. Konserin ana amacı, Los Angeles ve civarında kalabalık nüfusa sahip olan Kore toplumuyla, burada yaşayan Türk toplumunun bir araya gelmesi ve tarihten gelen ilişkilerimizi güçlendirilmesiydi. Uluslararası sanatçıların katılımıyla müthiş bir uyum ve dostluk ortamı yaratıldı.

Duygulandıran yorumlar aldı

Konserde bir Türk bestecinin Muammer Sun’un bozkırın sesi eserini siz seslendirdiniz. Bu eserin sizde yarattığı etki ve duyguyu öğrenmek isteriz?

 Bu topraklara saygım ve sevgim sonsuz. Bozkırın Sesi’ni her seslendirdiğimde içimde tarif edilemez bir duygu yaşıyorum. Muammer Sun hocamız ülkesini çok seven biriydi. Bu eseri yaratırken yaşadığı her duyguyu, dinlerken de hissedebiliyorsunuz; tam olarak bu toprakların konusu. Konser sonrası insanlardan “çok ağlattın bizi” gibi beni de çok duygulandıran yorumlar duydum. 

Konser sonrası bırakılan etki konusunda ne tür gözlemleriniz oldu, izleyicilerden ve orda yaşayan Türk nüfusundan?

 Öncelikle Türk Sanatçılara çok tatlı bir ilgi ve övgü vardı. Daha çok gelin, daha fazla konserler olsun, orkestra eşliğiyle birlikte bizim ezgilerimiz ne kadar güzel oluyor, bu müziği daha fazla duymak istiyoruz gibi yorumlar yaptılar. Çok sıcak, güzel bir yaklaşımları oldu. Genel olarak yabancı müzisyenler de Türk müziğinin güzelliğinden yana yorumlar yaptılar. 

Konserde ünlü bas bariton sanatçısı Burak Bilgili ile de aynı sahneyi paylaştınız.

Opera sanatçısı Burak Bilgili hocamdır. Bir gün bana bu konserden bahsetti ve Requiem Soprano Solo bölümü hemen hazırlayıp seçici kurula göndermemi istedi. Ben de hızlıca çalışıp eseri kaydettim ve gönderdim. Çok güzel bir dönüş ile konsere davet edildim. Hocam Burak Bilgili ile aynı sahnede olmak ve deneyimlerini paylaşmak benim için çok güzeldi. Ayrıca bu eser için seçildikten sonra bir de programa dâhil etmek için Türk eser rica ettiler; ben de hemen Muammer Sun eseri olan “Bozkırın Sesi”ni seslendirmek istediğimi söyledim. Muhteşem bir konser salonunda Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğraflarıyla bu eşsiz eseri seslendirmek benim için unutulmaz bir deneyim oldu.

Devlet Senfoni Orkestrası ile 20 yıla yaklaşan birliktelik

DenizBank bünyesinde Deniz Kültür’ün başındasınız? Bir müzisyen ve soprano olarak bu görevde olmanız kültür ve sanat faaliyetlerine katkı açısından ne tür avantajlar sağlıyor.

DenizBank gibi kültür ve sanatı bu kadar benimsemiş bir kurumda çalışmaktan gurur duyuyorum. Çalıştığınız kurumu sevmek ve orada anlaşılabildiğinizi hissetmek çok önemli; sanatçı olarak anlaşılmaktan bahsediyorum. Çoğu zaman bir sanat kurumunda bile bu mümkün olamayabiliyor. Genel Müdürümüz Sayın Hakan Ateş kültür ve sanata büyük önem veriyor. DenizBank klasik müziği ve sanatın her dalını tüm içtenliğiyle sahiplenen ve bu alandaki desteklerinin uzun soluklu olmasını önemseyen bir kurum. En somut örneklerinden biri de İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ile 20 yıla yaklaşan birlikteliğimiz. Benim de bir sanatçı olarak DenizKültür’de görevli olmamın kültür ve sanat projelerine mutlaka olumlu etkisi oldu. Bir sanatçının sanatçıya ve projelerine yaklaşımı mutlaka daha farklı oluyor. Ama hep söylüyorum, ben kendimi bir sanat kurumunda çalışıyor gibi hissediyorum.