Birgie Art in Time’ı dünya vitrinlerine hazırlıyoruz

Murat Uçar, gönlünü, yaşamını mikro sanat üzerine yaptığı çalışmalara adamış önemli bir sanatçı. Sanatını ifade ederken “Benim hayatım mikro resimde iki kalp atışın arası kadar.” diyen Uçar, dünya liderleri dahil olmak üzere birçok kişiye özel saatler yaptığı çalışmaların yanı sıra, Türk geleneksel sanatlarını da saat kadranlarına ve aksesuarlara uygulamasıyla dikkat çekiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Günay DEMİRBAĞ

 

Sayın Murat Uçar kendinizden ve sanatla yolunuzun kesişmesinden bahseder misiniz?

1995 ve 1999 yılları arasında sanat eğitimime Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne devam ettim. Mezun olduktan sonra eğitim ortamından ayrılmak istemedim ve 14 Şubat 2000 yılından beri yine aynı fakültede öğretim görevlisi olarak devam ediyorum. Okuduğum süre içerinde birçok ödül aldım. 1996 yılında ülkemizde iki bin tasarımcının katıldığı tasarım yarışmasında ödül kazandım. 1997 yılında dünya çapında gerçekleştirilen Gold Trends Takı Tasarım Yarışması’nda mansiyon ödülü aldım. 1999 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Rektörlüğü tarafından, üniversitenin tanıtımına katkıda bulunduğum için Üniversite Rektörlük özel ödülünü alarak mezun oldum. Daha sonra 2016 yılında Amerika’da hayatını sürdüren bir müşterim için bir mücevher tasarlamıştım. O da mücevheri bir yarışmaya soktu ve ödül aldı.

Mikro heykel, mikro resim yapıyor, rölyef, karakalem, mine gibi ince işçilik gerektiren sanatları büyük bir başarıyla gerçekleştiren Uçar, kol saati ve kutusunu da kedisi tasarlayarak, sanatın birçok dalında kendi yetkinliğine ulaşıp sınırları zorlamayı seven bir sanatçı. Atölyesinde gerekli kalıplar dahil olmak üzere her şeyi kendi hazırlayıp yapmayı tercih ediyor.

Saat markasını nasıl oluşturdunuz?

2004 yılından itibaren saat ve mücevher konusunda araştırma ve tasarımlar yapıyorum. 2009 yılında markayı Almanya merkezli olarak yarattık. Son yıllarda özellikle 3 senedir üzerinde çok yoğun çalışmalarımın olduğu Birgie Art in Time markasını oluşturduk. Hayalime destek olan çok önemli bir ortağım var. Beraber yürüyoruz bu yolculukta. Birgie Art in Time markası, Almanya Dortmund’da bulunan bir şirketimiz var ve buradan ilerleyen bir marka. Birgie en iyi saatlerin benzer özelliklerine sahip ve sanatsal olarak da onlara yakın yetkinliklerde olan bir saat markası. Hem kadın hem erkeğe uygun olabilecek ve sanatsal alan oluşturabilecek bir saat tasarladım. Tasarım işleminin tamamlanmasının ardından üretim aşamasına geçtik. Üretimin birçok parçası burada yapılıyor. Üretim aşaması bittikten sonra İsviçre’den camları ve makinaları geliyor. Tüm saatlerimiz kendinden kurum otomatik. Onlar yapıldıktan sonra ben sanatsal olarak çalışmaya başlıyorum. Kadran ve dış kasa yani 360 derece etrafında çalışma yapıyorum.

Tüm saatlerin kasası altın kaplama

Saatlerin kasası gümüş üzerinde 10 mikron altın kaplama var. Bazıları altın. Taş kullandığımızda pırlantayı uyguluyoruz. Kasa yapımını özellikle yanlarında resim yapacak alanların olacağı şekilde tasarladım.

Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümünde Öğretim Görevlisiyim. 23 senelik hocalık yapıyorum. Bu yetkinliğimi kullanarak dünyaya bizim sanatlarımızla da ilgili ne kadar yetkin olduğumuzu anlatabilmek, bilinir olmak amaçlarımdan biri. Bizde ki bir tarihi yapının kalem işini saate uyguladığım özel bir çalışmam var.

“Hücrede ne varsa vücutta da o vardır”

Saatlerin üretim aşaması olarak her şey bitmiş durumda. Koleksiyonda yaklaşık 60 model var. Son akşam yemeği tablosunun kadranı 1,5 ay sürdü. Kurma kolu içerisinde 4 mm lik gibi küçük bir alanda Mona Lisa’nın resmi var. Tepe denilen kısmı saatçilikte biz hücre olarak anıyoruz. Saatin hücresi, yani hücrede ne varsa vücutta da o vardır. Saatlerimizin en büyük özellikleri saatimizin hücresine yani kurma tepesinin içerisine baktığımızda saatin genelinde ne göreceğimizi anlatıyor. Mona Lisa’nın tablosunu gördüğünüzde içeride DA Vinci’nin başka bir tablosu ile içeride karşılaşacağınızı anlarsınız.

Niçin böyle zor bir sanatı seçtiniz?

Büyük resimleri yapan var. Mikro çalışmak zor ve nadir yapılan bir sanat. Az görülen çalışmalar diğerlerinden ayrışıyor. Sıradanlaşmanın önüne geçip sanatsal olarak birileri farklı bir şeyler yapmalı.

Rönesans dönemindeki bir ressam günümüze gelip bu kadar gelişmiş bir teknoloji ile neler yaptınız deseydi, ben de onlara bakın bunları yaptım diyebilirdim.

“Doğa ve sanatı birleştirerek çalışmayı seviyorum”

Mücevher yaparken ağaç, mermer kullanıyorum. Örneğin üzerinde gezebileceğiniz granit gibi bir materyali neden takı olarak kullanmayalım. Bizde ki doğal taşları da kullanıyorum. Kum gibi minik deniz kabuklarına da çalışmalarımda yer veriyorum. Üzerlerini mine kaplıyorum çok güzel bir hale dönüşüyor.

Saatin tepesindeki bu ince işçiliği nasıl görüyoruz?

Saatlerin kuşunun içerisinde büyüteç var ve bununla bakıyorsunuz. Aslında sanatı olabildiğince mikro olarak nasıl daha değer katıp, anlam kazandırabilirim diye bu şekle dönüştürüyoruz. Sizin için çok kıymetli olan bir sanat eseri veya bir kişi vurgulanmak istenen ana konuyu hücre dediğim tepe içerisine uyguluyoruz ve kadran ile kasa etrafında bütün sanatın öyküsünü görüyorsunuz. Bileğinize taktığınızda sadece bir saat değil aslında sanatsal bir eseri, tablo gibi anlamlı ve değerli bir şeyi taşıyorsunuz. Bu sevdiğiniz insanlar olabiliyor veya çok sevdiğiniz bir an, bir eser de olabiliyor.

Kendi koleksiyonlarımızın içerisinde çok ciddi çalışarak temalarını oluşturduğumuz eserlerimiz de var. Hayvanlar, spiritüalizm ve benzeri birçok temalar var. Müşterilerimiz bunların içerisinden de kendilerine uygun olanları seçebiliyor.

Daha önce saat kadranına uygulanmamış teknikleri de kullanıyorsunuz. Bazıları Türk geleneksel sanatlarına ait, sizin de uzmanlık alanınız. Bizlere kullandığınız yöntemlerden bahseder misiniz?

Rölyef üstü mikro boyama, kâğıt kaplama ve üzerinde üç boyutlu kara kalem çalışması yer alıyor. Üç boyutlu olarak böyle bir çalışma hiç yapılmadı. Yeni sanat akımları da oluşturmaya çalışıyoruz. Mikro mozaik tekniklerini kullanarak yaptığımız çalışmalar bulunuyor. İki türlü farklı teknik kullandık dökme yapıştırma ve kesme olarak.

Aslında biz saat yapmıyoruz, sanat eseri yapıyoruz ve bu çalışmaları insanların vücuduna nasıl entegre edebiliriz duygusuyla emek harcıyoruz. Kadınlar için saat mücevher olabilir ama erkekler aksesuar olarak en çok saat kullanıyorlar. Giyilebilir sanat eseri yaratıyoruz.

Şu anda Michelangelo’nun Sistine Şapel’ ini çalışıyorum. Bu eseri saatin etrafına işliyorum. Michelangelo onu 9 tane resmi toplam 4 yılda yapmış, ben ise tam 1 yıldır çalışıyorum ve hala bitmedi. Çünkü normalde resim küçüldükçe detay azalır ama ben detayları azaltmak yerine aynısını yapmaya çalışıyorum.

2001 yılında yüzüklerin efendisi çıktığında dünyada yeni bir çalışma çıktı. Adına Bigatures dediler. Filmlerin ön prodüksiyonundan itibaren mekanları tamamen dijital hale getirmek yerine, yapıların küçük boyutlu modellerini en ince ayrıntısına kadar yaratmaya ve ardından bazı dijital çalışmalar eklemeye karar verildi. Minyatürün büyüğü olarak yapıldı ve sanat akımı olarak ilerliyor. Bunlar sanat adına güzel çalışmalar. Bizde uygulamalarımızla yeni akımlar çıkartabilir miyiz, öncülük edebilir miyiz diye düşünerek üretiyoruz. İdeallerimizden biri de sanata uygulanabilir yenilikler katabilmek.

“Benim hayatım mikro resimde iki kalp atışın arası kadar.”

Örneğin 1 mm büyüklükte bir yere Mona Lisa’nın gözünü yapacaksınız. Siz elinizin hiç titremediğini kalbinizin ve vücudunuzun vibrasyonundan elinizin hiç etkilenmediğini zannediyorsunuz. Oysa elinize fırçayı alıp göz yapmaya çalıştığınızda elinizin bu vibrasyonlardan dolayı ne kadar kalple birlikte hareketlendiğini hissedersiniz. Mikro cerrahi işlem gibi aslında.

Ben şöyle yapıyorum, nabzımı olabildiğince düşürüyorum. Çok sessiz ve sakin bir ortamda, fırçayı boyaya daldırıyorum, ucuna çok az boya alıyorum. Kalbim bir defa atıyor. Dilimle fırçanın ucunu çok az nemlendiriyorum. İkinci atışını atana kadar örneğin, Mona Lisa’nın gözlerinin üst kapağını yapıyorum. Bir sonraki kalp atışı arası alt kapağı… Her iki kalp atışının arasına bir çizgi yerleştiriyorum. Çok hassas bir çalışma.

Barack Obama’ya bir saat yaptınız. Bu süreçten bahseder misiniz?

Kişilere ve kurumlara yaptığım tasarımların yanı sıra dünyaca ünlü isimlere de çalışmalar yaptım. Barack Obama G 20 için Antalya’ya geldiğinde bir hediye verilmek istendi ve bana ulaşıldı. Obama çiftinin resimlerini saat kadranına çalıştım. Obama çok beğendi ve görevde kaldığı süre içerisinde kullanacağını söyledi. Görev sonrasında tüm hediyeleri teslim ettikleri için saat halen Beyaz Saray’da duruyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için daha önce çalışma yaptım. Ülkemizde ise Mustafa Koç’ a özel bir saat çalıştım. Hepsi çok memnun kaldı. Rahmi M. Koç Bey özel teşekkür mektubu yazarak ve bizzat arayarak teşekkür etti. Sn. Mustafa Koç’un portresinin yer aldığı saati Rahmi Bey Ankara Çengel Han’daki Müze’ye hediye etti ve orada sergileniyor. İsmini izin almadan veremeyeceğim birçok ünlü çalışmalarımı aldı.

"Portekiz prensinden sipariş aldım"

Portekiz prensine bir saat yaptık. Portekiz prensi ve eşi saatlerimizi ve çalışmalarımız duyunca çok ilgilendi. Kendisinin ve eşinin resmini talep etti bizden, istekleri doğrultusunda özel bir saat yaptık. İngiltere’de yaşayan bir iş insanının kraliçenin resminin olduğu bir saat istedi benden.

2023 ve gelecek hedefim, dünyada farklı fuarlara katılmak ve markayı orada fuarlarda tanıtma idealimiz var. Amerika’da ve İsviçre’de bir tane fuara katılacağız ve markayı artık vitrinlere çıkartmayı planlıyoruz.

Çok özel bir kutuda sunuyorsunuz saatlerinizi, nedir özelliği?

Kutularını özel yaptırıyoruz. Bir tarafında yedek kayış ve tüm yapım aşamalarını gösteren bellek diğer tarafında ise şık bir büyüteci bulunuyor. Bu büyüteç ile tüm detay işçiliği görebiliyorsunuz.

Gelecek planlarınızdan bahseder misiniz?

Türkiye’de yetenekli fakat ekonomik zorluklar nedeniyle, isteyip de sanatla uğraşamayan çocuklara ulaşıp, bunlarla ilgili gezici sanat tırı, gezici sanat arabaları gibi bazı projelerim var. Gerekirse köy köy gezip, aileleri ile konuşup o çocuklara ulaşmak istiyorum. Üniversitelerde ki gönüllü öğrenciler vasıtasıyla, çocukları sanatla ilişkilendirmek hedeflerim arasında. Kendi topraklarımdan yetişmiş çocukları seçerek, kendi markamın içerisinde onlara eğitim vermek istiyorum. Eğitim verirken de Birgie’nin veya başka bir sanat çalışması altında olabilir. Bir de özellikle devlet destekli bir sanat akademisi yapabilirsem sanat akademisi kurmak gibi fikrim var. Tır içerisine girip, resim, heykel, seramik yapsınlar. Böylece orada kendilerini görsünler. Yetenekli olanlara özel eğitimler ve destekler sağlayalım sonrasında bizim markamızla birlikte yürüsünler.