Adaların tarihine keyifli bir bakış

Adanın İnsanları kitabı, Türk’ü, Ermeni’si, Rum’u ile bir zamanlar çok kültürlülüğün beşiği olan Adalar’da çocukluğuna ve gençliğine dair izler kalanları ve o dönemin hoşgörü içinde yaşanan hayatı kaleme alıyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Zühre KURT

İstanbullu bir Rum olan yazar Meri Çevik Simyonidis tarafından kaleme alınan Adanın İnsanları, Rumların henüz evlerini terk etmek zorunda kalmadığı zamanları, Adalar’ın gerçek sahiplerini anlatıyor. İnkılâp Kitabevi imzasıyla raflardaki yerini alan Adanın İnsanları, Adalar Metropoliti Dimitrios'un sunumu ve Ekrem İmamoğlu ile yapılan bir röportajla başlıyor ve yaşamının büyük bir kısmını Adalar’da geçirmiş insanların söyleşileriyle devam ediyor. Yazar okuru, Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’ya doğru adeta nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor.

Adanın İnsanları’nda Türk’ü, Ermeni’si, Rum’u ile bir zamanlar çok kültürlülüğün beşiği olan Adalarda yaşayanlar anlattıklarıyla o dönemin hoşgörü içinde yaşanan hayatını resmediyor. Öğretmen Vasiliki Ksida’dan emekli büyükelçi Yalım Eralp’e; Doktor Akilas Milas’tan, Büyükada’nın en eski sakinlerinden ev hanımı Madam Eleni Burgazlı' ya, Hebeliada’nın tarihi eczacısı Andonaki’nin kızı Keti Proku' ya ve Burgazadalı tiyatrocu, yazar Bercuhi Berberyan'a kadar ve daha birçok Adalı ile de yaptığı sohbetlerle okura yaşanmışlıklarla dolu bir geçmiş sunuyor. Bu kitapta eski zamanların dokusu satır aralarına işlerken verilen tarif ve reçetelerle Adalara özgü yemekler, ada balıkçılığı ve adada yetişen meyvelerle yapılan reçel ve tatlılar hakkındaki bilgilerle adanın güncel yemek kültürünün yanı sıra adanın lezzet tarihine de ışık tutuyor. Meri Çevik Simyonidis'in diğer kitapları gibi bu çalışması da mutfak penceresinden ada tarihini, adanın sosyokültürel dokusunu, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerini, etnik zenginliğini ve bunların birbiriyle etkileşimlerini, ada gastronomisini ve ada geleneklerini, anılar ve hatıralar içinden gün yüzüne çıkarıyor. Simyonidis, kitap ile ilgili sorularımızı yanıtladı:

Adaların hafızasına tanıklık eden bir kitap kaleme aldınız. Fikir nasıl doğdu?

2012’de ilk kitabım İstanbulum Tadım Tuzum Hayatım ile başlayan ve günümüze kadar uzanan bu araştırma, dinleme ve tüm bu bilgileri kitap haline getirme sürecinin ortak amacı, geniş bir mutfak penceresinden, çok kültürlü İstanbul’un tarihine ait gastronomik bir yolculuk ve bu yolculukta kendi kültürüm olan Rum mutfak, yemek & eğlence kültürüne ait her ne varsa gün yüzüne çıkarmak, hatırlamak ve bir kültür hafızası arşivi oluşturmaktı, öyle de oldu. Tüm bu araştırma ve çalışmalar şu anda 9 kitaplık bir arşiv.

İstanbul’un dört bir köşesinde bu anlamda imzasını atmış birçok eski-yeni İstanbullu, marka, işletmeci, usta, şefle çok uzun yıllar sürdürülebilmiş ve günümüze kadar yaşayan nerdeyse 100 yıllık belki daha fazla, müesseselerin ayakta kalma başarılarını, ayrıca gastronomik söyleşiler yaptığım ve bilgi alabileceğimi düşündüğüm herkesin kapısını çalarak, hem yurt içi hem de yurtdışında yaşayan eski İstanbulluları bularak ciddi ve değerli bir arşiv oluşturdum. İstanbul’un çok kültürlü yaşamına büyük rolü ve katkıları olan çok önemli bir lokasyon da Adalarımızdır. Ben de Adalarda çocukluktan bu yana yaşamış biri olarak Adaların bu anlamdaki değerine dikkat çekmek istedim. Pandemi öncesine dayanan ve 4 yıl süren çalışmayı gerçekleştirmiş oldum.

Adalarda yaşayan onlarca farklı etnik rengin tarih boyunca bir arada yaşanmışlıklarına, tarihine, komşuluk ilişkilerine, esnafına, tarihi lezzet noktalarına, bunları yaşatan emektarlarına, adalıların kişisel anı ve hatıralarına yer verdim. İBB Başkanımız ile konuşup Adalar için hazırladığı projeleri hakkında bilgi aldım... Adalar metropoliti ile Adaların ruhaniyetine, kiliseler, ayazmalar ve tüm dinlere ait ibadethanelerine hepsinin iç içe binlerce yıl yaşanmışlığına dikkat çekmek istedim. Adalardaki lezzet noktalarını yazdım, farklı mutfak geleneklerine ait tarif ve reçetelerle zenginleşen oldukça kıymetli bir arşiv oluştu.

Tarihe kayıt düşmek ister gibisiniz. Siz ne dersiniz?

Elbette bir anlamda tarihe bir kayıt demek çok doğru olur. Yazılmamış, kaydedilmemiş ne varsa hafızalarda saklı ama bir o kadar da gerçek, yaşanmış ve konuşularak anlatılan, dilden dile dolaşan, çok değerli "sözlü tarih" anlatıları ve hatıratlar var Adalarda da öyle... Bunları dinleyerek, yazıya dökmek bir çeşit tarihe kayıt düşmek oluyor elbette.

Kaç kişiyle görüştünüz? Süreç nasıl gelişti?

Bu çalışmayı hazırlarken 50’ye yakın kişi ile görüştüm. Bunlar adalarda yaşayan her din ve mezhepten, her meslek gurubundan kişilerle oldu. Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyükada olmak üzere 4 adayı içine alan söyleşiler halinde gerçekleşti... İçlerinde adalı balıkçı, kuaför, pastane sahibi, öğretmen, gazeteci, din adamları, ev hanımları, lokanta sahipleri vb. birçok meslekten adalılarla sohbetler yaptım. Bunun sonucunda tüm ada halkını kucaklayan ortak bir hafıza çalışması meydana geldi. Ancak daha konuşmak istediğim birçok adalı var diyebilirim ve bu da demek oluyor ki sanırım devamı da gelecek bu çalışmanın...

'Adalı insanların hikayeleri beni derinden etkiledi'

Büyükadalı bir Rum ailenin kızı olarak kitaptaki kişilerden en çok hangisi sizi etkiledi?

Benim çocukluk ve genç kızlık dönemim Heybeliada’da geçti... Sonradan Büyükadalı oldum ben. Kızım 5 yaşındaydı ben Büyükada’ya taşınma kararı aldığımda. Ama bu da bir fark yaratmıyor bu sorunun cevabı için. Tüm hikayeler çok önemli ve hepsi de beni çok etkiledi diyebilirim. Adanın öğretmeni Madam Vaso’nun adanın esnafı hakkında anlattıkları, Madam Julliyet’in Ada denizleri ve balıkların bolluğu hakkındaki söylemleri, Koço Kalfa’nın oğlu Kuaför Niko Katakuzinos’un anlattığı adadaki sabahlara kadar süren gece hayatı, Yazar Adil Bali’nin Horoz Reis gibi bir insan ile çocukluğunda ki yaşanmışlıkları, Balıkçı Yanni’nin teknesi Patatuka ile gece ada açıklarında ki denizde yaşadığı maceralar. Hangi birini anlatsam, hepsi çok değerli, hepsi beni çok derinden etkiledi diyebilirim.

Kariyer yolculuğunuz ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Aristoteles Üniversitesi felsefe bölümü mezunuyum. Uzun yıllar Yunanistan Başkonsolosluğu’nda kurumsal memuriyet hayatından sonra 2012’de ilk kitabım İstanbulum Tadım Tuzum Hayatım yayınlandı. 2013’te Mezedaki adında bir Meze Markası kurarak Bebek de bir Meze satış noktası açtım. Ardından 2. kitabım: "Bir Varmış bir Yokmuş" çıktı. 2015 Dünya Kitap yılın Gastronomi Kitabı Ödülü’nü aldı. 9 kitap yazdım. Haliç Üniversitesi’nde İstanbul Meze Kültürü teorik ve uygulama dersleri vermekteyim.