Mega Krizde buzdağının görünmeyen yüzü ve Türkiye
Bekir Kavruk, uluslararası piyasalardaki gelişmeleri Dünya Online için değerlendirdi.
Geçen yüzyılın ünlü psikolog ve düşünürü Erich Fromm'un eserlerinde derinliğine incelediği " sahip olma " egosundan insanoğlunun ders çıkarması gerekiyorsa sınırsız sahip olma egosunun kontrolden çıkması durumunda yıkıma yol açacağı ve böyle bir sürecin yaşanmasının kendi bindiği dalı kesmesi anlamına geleceği sonucuna varılmaktadır.
Gerçekten de bu sonucu yüzyıllardır kafalarında bir türlü özümseyemeyen insanoğlunun düşünce tarz ve ego kültürü 20.yüzyıl içersinde ve ikinci dünya savaşı sonrası "new economy" adı altında hayata geçirilen Neo-Liberal / Borç - tüketim ekonomisinin dünyada siyaset ve bürokrasilerde baş gösteren ve insanlık tarihine geçecek ciddi zaafları sonucu kontrolden çıkarak "kontrolsüz Kapitalizm " adı altında 2008 den itibaren patlak veren Mega Kriz ile zirve yaparak yıkıma doğru yol almaktadır. Erich Fromm'un toplumsal psikanalizlerden haraketle "dahice" daha o zamanlardan bu süreci öngördüğü ortaya çıkmaktadır.
Mega Kriz öyle derin boyutlara varmıştır ki 1929 buhranı dahil eskiden firmaların batmaları konuşulurken bu krizde artık ülkelerin batmaları konuşulur duruma gelmiştir. AB de patlak veren borç krizinde en büyük korku domino taşı etkisi gösterme riskidir.
Gerçekten de Yunanistan'dan başlayıp PİİGS ülkelerine doğru yayılacak domino etkisinin başta Almanya , Fransa ve İngiliz Finans sistemleri olmak üzere AB 'de yaratacagı zararlar trilyonlarca doları bulacağı tahmin edilmekte ve EU birliğini tehdit altında bulunmaktadır. ABD gibi para basma lüksüne sahip olmayan olmayan AB'de öngörülen kurtarma paketleri ( QE ) buzdağının maalesef sadece görünen yüzünü teşkil ettiğini özellikle belirtmekte yarar vardır.
1929 'daki Büyük Buhran öncesi o zaman FED başkanı Andrew Mellon krizlerde piyasaların doğal olarak ayrışıp dengesine tekrar oturacağını öne süren F.Hayek felsefesi ile sıkı para politikası uygulamış ve piyasalara müdahale etmemiştir. Sonuç tam bir felakete yol açtığından dolayı yaşanmakta olan bu krizde FED başkanı Bernanke bu kez J.M.Keynes felsefesini takip ederek piyasalara müdahale yolunu seçmiş, basılıp piyasalara sürülen trilyonlarca dolarlık likit para ve düşük faiz politikası bir türlü yangını söndürmeye yetmemiş bulunmaktadır.
Mega Kriz süresince yaşanmakta olan en büyük sorun " hastalığın tam teşhis " edilmesi hususunda olup , piyasalar umutsuzca standart – akademik makro ekonomik kalıplar içersinde anlaşılmaya ve açıklanmaya çalışılmakta ve Mega Krizin çözümleri tam anlamıyla Keynes ve Hayek teorileri arasında sıkışıp kalmış bulunmaktadır.
2008 Ekimde başlayan krizinden bu yana aradan koca 3 yıl geçmiş olmasına rağmen dünyadaki sayısız düşünce kuruluşları ( Think Thank'ler ) ve sayısız Üniversite'lerde onca uzman ve ekonomistlerin hala ne araştırdıkları ve hala hangi kriz stratejileri geliştirdikleri tam bir muamma olup , Ders , Ekonomik Forum ya da programlarda ortaya konulan ve olayları önceden tanımlanmış klasik - akademik mantık , kalıp ve formatlar içersine sokmaya çalışarak gösterdikleri sunum performansları gerçekten hiç de iç açıcı bir durum arz etmemektir.
Ülke iflaslarında muhtemelen "ilk domino taşı" olma özelliği taşıyan Yunanistan'ın sadece kamu borcu neredeyse GSMH'sının iki misline yaklaşırken "devletler hangi sistem ve mekanizma ile nasıl bu kadar borçlanarak sonunda ortaya çıkan batağın yine nasıl koca AB ve Euro sistemininin geleceğini tehdit eden basit domino taşına dönüştüğünü.. " sorgulayacak araştırma konuları Yunanistan örneğinde dahi Mega Krizin " tam teşhisi" hususunda belkide ip uçlarını verecektir.
ABD 'den Japonya'ya İsrail'den İrlanda ve Güney Kıbrıs'a kadar tüm ülkelerin ( GOP ülkeleri hariç ) sadece kamu borçlarının GSMH'ya oranları %100 ve üzerinde batağa saplanmışken " Bilanço Gereği " alacaklıların kim olduğu hususunda kamuoyunda hiçbir makul açıklama ortaya çıkmaması gerçekten çok ilginç bir durum arz etmektedir.
2.Dünya savaşı sonrası hayata geçirilen Neo-Liberal / Borç – tüketim ekonomi politikaları neticesi başlangıçta hızlı ekonomik büyümeler sağlanırken bu süreç ana hatlarıyla kısa , öz ve anlaşılır dilde şu aşamalardan geçmiş bulunmaktadır :
- Finans Piyasaları Reel Ekonomilere haksız ve ezici üstünlük sağlamıştır.
- İnsanlar ürettiklerinin çok üstünde sınırsız tüketime teşvik edilmişler ve hak ettiklerinin çok üstünde olan hayat standartlarında yaşamaya başlayıp üstelik değirmenin suyunun nereden geldiğini hiç sorgulamamışlardır.
- Dünya'da hakimiyeti ellerine geçiren finans piyasaları 90'lı yılların sonlarına doğru mühendislik harikası yeni "High – Tech" finans ürünlerini ortaya çıkarmış ve bu finans ürünleri kaldıraçlı Online Türev + FX piyasaları ile tüm dünyada zirveye tırmanmıştır.
- Piyasalarda Deregulasyon kararları sonrası siyaset ve bürokrasilerde baş gösteren dünya tarihine geçecek çok ciddi zaaflar sonucu büyüme endeksli Global Ekonomi "Kontrolsüz Kapitalizme " dönüşmüş 400 misline kadar kaldıraçların mümkün olduğu finans piyasalarında büyük Hadge Fonlar "kartopu misali" kısa zamanda büyüyerek global piyasaları dikte eden başrol oyuncularına dönüşmüştür.
- Piyasa Derecelendirme ( Rating ) kuruluşları ABD 'de subprime Mortgage bonoları ( CDO'lar ... Bak. 13.2.2008 tarihli " Adım adım global krize giden süreç " ) ve Avrupa'da yaşam felsefeleri çalışmama üzerine kurulu olan PİİGS ülkelerinin çıkarmış olduğu yüksek riskli ya da karşılıksız Bonoları da yine nasıl olduysa " AAA" gibi yüksek notlardan derecelendirilince CDS 'ler tarafından sigortalanarak güvenceye alınması sonucu durumdan vazife çıkaran başta ABD olmak üzere "uyanık" Alman , Fransız , İngiliz , Japon vs.. bankalarınca kapışılmış ve bu yetmiyormuş gibi bu bonolar kaldıraçlı türev piyasa sistemleri kullanan Hadge Fonlar 'ın da kapsamına girmiştir.
SONUÇ :
Dünya iki Ekonomi Tipi ortaya çıkmış bulunmaktadır :
1 ) Ayakları yere basan , alın teri ve sistemi "bal arısı misali" temsil eden 60 Trilyon dolarlık üniversitelerde makro + mikro isimleri altında akademik olarak formatlanmış ve devletler tarafından da yasalar çerçevesinde düzenlenmiş "Reel Ekonomi".
2 ) Bilgisayar üzerinde kaldıraçlı türev ürünler dahil tüm finans ürünlerinin Online işlemleri neticesi ortaya çıkan ve para piyasası fonları, aracı kurumlar, bankalar, Rating şirketleri, CDS 'ler, piyasa yatırımcıları, diğer şirketler, bireysel yatırımcılar, Borsalar vs…kısacası zincirleme tüm piyasaları "çekim gücü" kapsamına alan yıllık 600 Trilyon dolarlık "Sanal Ekonomi"....
Online Sanal Ekonomi Piyasalarında rol alan Oyuncular Buğday'dan Altın'a , hisse senetlerinden Borsa Index'lerine kadar üstelik kaldıraçlı " açığa satış , çıplak satış , Kontratlar dan Carry Trade'lere kadar ne varsa "Play Station" misali her oyun alanı içersinde üstelik "kayda geçmeyen" işlemler zinciri kapsamında inanılmaz boyutlarda yıllık 600 Trilyon dolarlık Online - işlem hacimlerine ulaşmaktadırlar. Bu Sanal Piyasalar yasal çerçeveler içersinde henüz ya kontrol altına alınamamış ya da alınmak istenmemiş ama sonuçta tüm dünya tabiri caiz ise " Kumarhaneye" dönmüş bulunmaktadır.
Afrika'da 2 milyon dolar para için binlerce insan açlıktan can çekiştirirken Fransa'da Societe General'de sanal ortamda "Play Station " oynadığını zanneden bir Broker'in tek tuşta 7,3 milyar dolar ya da İsviçre UBS 'de ise bir başka Broker ' in 2,3 milyar dolar olarak dünya da birçok ülkenin bir yılda ürettiği GSMH' sından fazla para kaybetmesinin nedenlerini "akademik mantık , format ve kalıplarda" ne anlamanın ne de açıklamanın bundan ötürü imkanı bulunmamaktadır.
Teorik olarak dünya da 600 Trilyon dolarlık Sanal Ekonominin 60 trilyon dolarlık Reel karşılığı vardır ve bilanço 540 Trilyon dolarlık dolarlık "Sanal Açık" vermektedir. Yine teorik olarak 600 Trilyon dolarlık Online işlem hacmini kapsayan " Sanal Paranın " %1 'i dahi nakte çevrilmek istense ortaya 6 Trilyon dolarlık devasa likit para ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bir türlü doymak bilmeyen piyasalara "parasal genişleme adı altında" sürülen önlem paketleri (QE'ler ) sorunu kısa vadeli ertelelemekten öteye gidememekte ve sonuçta piyasalar adeta adım adım " Titanik " misali bir sürece doğru yol almaktadır.
Diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerde ekonomik göstergeler şimdilik ( ! ) olumlu olmakla birlikte bu ülkeler arasında yer alan Türkiye'nin konjonktüre uygun konumu itibarıyle çok özel bir yeri vardır.
Derinleşen Global Mega Krizin baskısıyla uluslararası platformlarda ülkeler bazında gittikçe daralan oyun alanları içersinde ülke lehine "satranç misali" başarı çizgileri yakalamak gerçekten artık diplomasinin çok ötesinde keskin zeka , tecrübe , esneklik , çok yönlülük , kıvraklık ve özelikle "doğru bilgi ve strateji" gerektiren bir durum arz etmektedir.
Türkiye " Arap baharını da kapsamına alan" bu oyun alanları içersinde Erdoğan'ın üstün kişisel yeteneklerinden de yararlanarak başlangıç için inanılmaz ve tarihi bir performans sergilemiş bulunmaktadır.
Ancak 2023 'de dünyanın ilk 10 ekonomisine girme vizyonu ile hareket eden ve bu potansiyeli taşıyan Türkiye'nin uluslararası platformlarda Mega kriz şartlarında bundan sonraki aşamalarda yapacağı yarış aynen " Off Road Rally" yarışlarına benzemekte ve 21.yüzyıl içersinde yarışacağı bu yol güzergahı içersinde birçok zor engel , bataklık ve özellikle kurnazca düzenlenmiş "tuzaklar" bulunmaktadır.
Türkiye'nin bu "Off Road" yarışı içersinde tarihinden ciddi dersler alarak bu kez başkalarının oyun ve gazına gelip özellikle " sistem ağalarıyla" hiç ama hiç takışmadan izleyeceği "Ana Strateji" tam bir birlik ve ekip çalışması içersinde yarış sonunda elde edeceği dereceyi hiç dert edip düşünmeden, hiç acele etmeden engel ve tuzakları soğukkanlılıkla teker teker aşarak yarı yolda kalmadan selametle sadece bitiş noktasına varıp yarışı "başarıyla bitirmek" olmalıdır.
Çünkü Mega krizde Buzdağının görünmeyen yüzü burada kısaca analiz ettiğimiz üzere o kadar derindirki "Titanik misali " şu an önümüzde bulunan birçok ülke siyasi basiretsizlikleri yüzünden zaten zamanla bu yarışta saf dışı kalarak 21.yüzyıl içersinde dünya tarihi yeniden şekillenecektir.
"Off Road Rally" yarışını selametle bitirip hedefine varan Türkiye ya da başka bir ifade ile "Titanik" sonrası Mega denizde kendisini kurtarma başarısını gösterecek Türkiye böylelikle cankurtaran misali içersinde barındırdığı Türk , Laz , Kürt , Musevi vs.. tüm etnik gurupların " tek gerçek hayati güvencesi" olarak sağ salim yoluna devam edecektir.
Bekir Kavruk Hakkında Bilgi ve Eski Yazıları