Züğürt tesellisi

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Gelişmiş ekonomiler 2008 krizinden beri bir türlü eski büyüme oranlarına kavuşabilmiş değiller. Bu olguyla ilgili çok çeşitli tezler ileri sürülüyor. Nüfus artış hızının yavaşlamış olması, teknolojik yeniliklerin toplam faktör verimliliğini artırmakta yetersiz kalması, gelir eşitsizliğindeki artışlar, orta sınıfl arın gelir kayıpları, eritilemeyen yüksek kamu ve/veya özel kesim borçluluk oranları, hayali bir enfl asyon korkusu nedeniyle yeteri kadar genişleyici tedbirler alınamamış olması, (özellikle AB bağlamında) fiskal birliğin sağlanamamış olması, bankacılığın devam eden sermaye ve kaldıraç problemleri vs. vs. 

Son olarak da, bilindiği gibi ABD’den şok bir 1. çeyrek büyüme verisi geldi (% -2.9). Her ne kadar ekonomistler bunun ağır geçen kış şartlarından kaynaklandığını ve önümüzdeki çeyreklerde daha iyi büyüme verileri geleceğini düşünüyorlarsa da, 6 ay önce % 2.9 olan 2014 yılı ABD büyüme beklentisi % 2.1’e kadar geri çekilmiş durumda. Ayrıca, benzer şekilde, 2011 1. çeyreği ve 2012 4. çeyreğindeki zayıf büyüme oranlarının da ağır kış şartlarına atfedildiğini, ancak sonraki dönemlerdeki büyüme oranlarının hayal kırıklığı yarattığını da unutmayalım. 

Şu ya da bu şekilde, sonuçta bir gerçek var ki, o da top yekün bakıldığında, gelişmiş ülkelerin büyüme oranlarının zayıf kalmaya devam ettiği. Gelişmiş ülkelerdeki bu ivme kaybı büyüme açısından ihracatın elzem bir yeri olan bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından kötü haber açıkçası. Maalesef biz ise hep olaylara kısa vadeli neredeyse miyopik denilecek bir perspektiften bakarak, “gelişmiş ülkelerin yavaş büyümesinin bu ülkelerde para musluklarının öngörülenden daha fazla açık kalacağı, faiz oranlarında artışların ileriye atılacağı ve sonuçta da devam eden küresel parasal bolluk nedeniyle kronik problemimiz olan cari açığın finansmanı konusunda problem yaşamayacağımız” beklentisi altında bir nevi “züğürt tesellisi” içindeyiz. Halbuki, gelişmiş ülkelerin büyümemesi demek, biz de dahil dünyanın geri kalanının da daha düşük bir hızla büyümesi demek. 
Nitekim, uzun yıllardır % 10 civarlarında büyüyen Çin bile büyüme beklentilerini % 7’lere düşürmüş vaziyette. Ki, Çin devasa döviz rezervleriyle (= yüksek tasarruf oranları) böyle bir duruma çok daha hazırlıklı. Buna rağmen, son yıllarda Çin bile ister istemez büyümesini önemli ölçüde iç talep ve arza kaydırmış durumda ve bu nedenle bugünlerde bankacılık (ve gölge bankacılık) kesimindeki riskleri de ciddi biçimde artmış bulunuyor. Benzer bir şekilde biz de aslında bir süredir büyümemizi iç talebi canlı tutarak (tüketim harcamaları ve kamunun yatırım harcamaları kanalıyla) sağlamaya çalışıyoruz. Yalnız Çin’le aramızda minik bir nüans söz konusu: Bizim döviz birikimimiz çok düşük ve tasarruf oranımız da eksi! 

Gelişmiş ülkelerdeki düşük büyüme oranları bizi sadece ihracat kanalıyla etkilemiyor. Global şirketlerin reel sektöre yatırım iştahı da oldukça düşük. Bugünkü konjonktürde uzun vadeli planlama yapmakta zorlanıyorlar. Ayrıca, pek çoğunun halihazırdaki kapasite kullanım oranları da zaten düşük seviyelerde. 
Bu şartlarda yeni yatırım yapmak için fazla bir motivasyonları da yok. (Bizim de kamu şeff afl ığı, kurumsal yönetişim, evrensel hukuk normları, fikri haklar, kayıtdışılıkla savaş, adil vergi uygulamaları vs. gibi konularda yabancı yatırımcılara yeşil ışık yaktığımızı söylemek zor.) 

Bu menfi şartlar altında enerji fakiri olan bizi özellikle ilgilendiren bir başka olguyu da akıldan çıkarmamak gerekiyor: Yüksek seyreden enerji fiyatları. Evet, bugünlerde gelişen Irak-Suriye olayları ekseninde petrol fiyatları inip çıkmakta. Ancak, herkesin üzerinde mutabık olduğu nokta orta vadede petrol fiyatlarının 100-110 dolar seviyesinin altına düşmeyeceği. Peki, bu bizi ihya edecek bir seviye mi ki? (Unutmayalım bundan sadece 10 yıl önce petrol fiyatları 30 dolarlar mertebesinde idi.) 

Peki, bu en kibar tabiriyle “elverişsiz” şartlar altında “bizim yapabileceklerimiz yok mu?” diye sorarsak cevap “tabii ki var.” Peki biz bunları yapıyor muyuz? Cevap maalesef “Nein!”.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019