Zuckerberg’in “dünya için faydalı" ama şirketlere külfet getiren kararı
Dünyanın en büyük ve güçlü sosyal ağı Facebook, çok önemli bir karar aldı: Dijital dev, kurucusu Mark Zuckerberg’in arzusuyla algoritmasını değiştiriyor; yayın akışından “ NewsFeed” yayın kuruluşları ile firmaları dışlıyor.
Böylece Zuckerberg bir anlamda aslına dönüyor: İnsanlar arasındaki etkileşimi daha etkin biçimde sağlayacağı gerekçesiyle; sayfalarında daha çok eş, akraba ve dostlara yer vermeye yöneliyor. Sonuçta onlara özel alan sağlamayı ve bu sayede insanların “iyi yaşamına katkıda bulunmayı” hedeflediğini belirtiyor.
Facebook’a göre, tüketicilerin paylaşımlarla pasif olarak bilgi ve haberlere erişmesi,onları
mutlu etmiyor. Bugünün tüketicisi yakın dostlarıyla, akrabalarıyla aktif şekilde etkileşim içinde bulunmak istiyor. Her ne kadar tüketicilerin Facebook sayfalarında geçirecekleri süreler azalacaksa da, Zuckerberg uzun vadede bunun hem toplum, hem firma için daha yararlı olacağı kanaatinde.
Yayıncı ve reklam verenler zor durumda
Ne var ki, Facebook’un bu yeni algoritması yayıncı ve reklam verenlerin işine gelmiyor.
Zuckerberg’in radikal girişimi, yayıncılar için alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Çünkü şirketlerin ödeme yapmadan, viral içeriklerle arttırdıkları erişim, böylelikle engellenmiş olacak.
Bu durum karşısında Facebook ‘un yeni girişimi “tüketiciler lehine özveri” sloganıyla lanse ediliyor.
Facebook’un algoritması şimdiye kadar, yayıncıların içeriklerine odaklanmıştı. Sürpriz tabloda ise yayıncıların yeni düzene uyum sağlamak için kolları sıvayıp bir dizi köklü önlem almaları, öncelikle platformlarını yenilemeleri ve platform ortamında gruplar kurmaya yönelmeleri gerekiyor.
Bu kadarla da bitmiyor... Diğer önemli bir gelişme de Facebook’un artık yayıncıların kısa videolarını sübvanse etmeme kararı... Bu açığı kapatmak için de yayıncıların üç dakikayı geçen ve reklamlarla kesilen videoları tercih etmeleri gerekecek.
Yayıncılar, karşı stratejiler geliştirecek
Amerika Birleşik Devletleri’nde tüketicilerin yarısı haberleri halen Facebook aracılığıyla ediniyor. Tüketici, bundan sonra Facebook ortamında genellikle arkadaşlarının paylaştığı ve yorumladığı makaleleri görecek. Yayıncıların sayfaları artık ön planda olmayacak. Profesyonel sayfalardan uzaklaşılması, kanımca “kötü mal sahibi, kiracıyı ev sahibi yapar” mantığı çerçevesinde uzun vadede yayıncıları yeni iş planlarına yöneltecek. Facebook’daki kişisel paylaşımlara öncelik tanıma stratejisine karşılık, yayıncılar da şimdiden kendilerini bir karşı strateji üretmek durumunda hissediyor.
Tüketiciyi kollarken iki kızını düşünüyor
33 yaşındaki Mark Zuckerberg, bu yöneliminin ardında “idealist” bir gerekçe de yattığı mesajını veriyor:
Bu olağanüstü başarılı genç girişimci, iki kızının ileride “babalarının herkese eşit imkanlar sağlayarak dünya için çok faydalı bir iş yaptığına” inanmasını istiyor.
Dünyanın sayılı zenginleri arasında bulunan Zuckerberg’e göre, Internet’ten yeni faydalanmaya başlayan on kişiden biri, yeni imkanlar sayesinde iş bularak fakirlikten kurtulacak.
Soros, zuckerberg’e karşı: “bu, bir bela”
Ancak, iş dünyasında Zuckerberg’in bu “ulvi” gerekçelerini paylaşmayanların homurtuları yükselmeye başladı bile... O kadar ki, George Soros geçtiğimiz günlerde Davos’ta yaptığı konuşmada Google ile birlikte Facebook’u insanlığın başına “bela” ilan etti. Soros’a göre, bu platformlar “özellikle gençlerin beyinlerini esir alarak zihinsel özgürlüğü öldürüyor ve bu korkunç manipülasyonlar demokrasinin dibine dinamit koyuyor”. Soros, bu “bela”dan bir an önce kurtulmak gerektiğini ve günlerinin sayılı olduğunu da öne sürdü.
Dataya hakim olan, insanlığı yönetecek
Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda, ünlü “Sapiens” kitabının yazarı Prof. Yuval Noah Harari’nin şu tezi gündeme getirmesi de, aynı çerçevedeki bir başka çarpıcı gelişme oldu: “20 yıllık denilebilecek yakın gelecekte, dünyanın hakimiyeti verilere/ datalara sahip olan ve bunları yöneten bir grubun eline geçecek. Bu küçük elit grup; tüm insanlığı yönetecek, beyin dalgalarıyla iletişim kuran biyolojik sensörler aracılığıyla beyinleri ele geçirecek. Bağımsız, özgür düşünce diye bir kavram kalmayacak.
İnsanlar, datalara hükmeden bir avuç insana bağımlı olacak. Bu yöndeki adımlar atılmaya başlandı bile”.
Ne dersiniz, alttan alta bir yeni ve belki de tarihin en büyük egemenlik savaşı, başladı mı yoksa?!
Bütün piyasa en tepede üç devin kontrolünde
Bu son gelişmelerden açıkça anlaşıldığı üzere, önlerine gelen neredeyse herşeyi yutmaya hazır üç "teknolojik dev", tüm global sistem için giderek devleşen bir sorun oluşturuyor. Günümüzün cevap aranan en temel sorusu şu: Google, Amazon ve Facebook gibi toplamda muazzam bir güce ulaşan teknoloji tröstleri nasıl "ehlileştirilecek"? Bu soruya henüz en hızlı tröst karşıtları da makul bir karşılık getirebilmiş değil. ABD'de geçmişte de benzer durumlarla karşılaşılmıştı. Örneğin taa 1924 yılında meşhur John Rockefeller'in Standart Oil şirketi ülkedeki petrol pazarının yüzde 87'sini kontrol altında tutuyordu. 1939 yılında ise ABD telekomünikasyon pazarının yüzde 93'ü AT&T'nin elindeydi. Sonuçta her iki tröst de Amerikan devletinin ısrarlı baskılarıyla parçalandı ve rekabete açık hale getirildi.
Günümüze gelirsek....
- İnternet aramalarının yüzde 80'ini Google kontrol ediyor.
- Ayda 2 milyar kullanıcısı olan Facebook, gençlerin yüzde 95'ini çatısı
altında bulunduruyor.
- Elektronik kitap piyasasının yüzde 75'i Amazon'un elinde.
- Google ve Facebook, online (çevrim içi) reklam pazarının
yüzde 63'üne sahipler.
- Google ve Apple, mobil işletim sistemlerinde yüzde 99'luk pazar
payını ellerinde bulunduruyorlar.
- Apple ve Mikrosoft, masa üstü işletim programlarının yüzde 95'lik
pazar payına sahipler.
Toplumsal gündemdeki ürkütücü sorular
Bütün bunlardan belki daha dikkat çekici olan ise şu gerçek: Google ve Facebook, tüketicilere ait neredeyse tüm verileri ellerinde tutuyor ve gerektiğinde bu verilerle toplumu yönlendirebiliyorlar.
Birileri de soruyor tabii
- Rekabet, bu tablonun neresinde? Günümüzde dünyanın egemenleri kim? Ve teknolojinin böylesine "mutlak" hakimiyetinde bu gidiş nereye?