Zorunluluklar ve ağırlaşan sorunlar
2009 yılı ilk yarısı sonu itibarı ile Türkiye'nin makro ekonomik görünümü geleceğe yönelik belirsizlik ve kırılganlıkların arttığına işaret ediyor. Ekonomi daralıyor, işsizlik artıyor ve enflasyonda yaşanan gerileme geleceğe umutla bakılmasına izin vermiyor; gerek ağırlaşmış yapısal sorunlar, gerekse mevcut küresel konjoktürden çok olumsuz etkilenmesi nerede ise kesin olan ekonomik yapı ve salt günü kurtarmaya yönelik yaklaşımlarda ısrar edilmesi bu sonuçta belirleyici oluyor. Gelir dağılımındaki aşırı bozukluk nedeniyle parasal genişlemenin talep artışı yerine spekülatif eğilimleri artırması kısa vadede olumsuzluğu kamufle etse de sistemik risk dalgalı bir şekilde büyümeye devam ediyor. Finansal piyasaların fiyatladığı temennilere dayalı ekonomik görünüm gerçeklerle uyuşmuyor.
Türkiye ekonomisi dış açığını daratarak, ihracat ve dış ticaret hacmini artırmayı başaramaz ise ekonomideki daralma ve işsizlikteki artışı kontrol altına alıp, etikili ve yetkili çevrelerin görmek istediği yörüngeye oturtamaz. Devamında ise büyüyen kamu finansman ve bütçe açıkları ile sorunlu kredilerin tırmanması sorunları ve istikrarsızlığı beslemeye devam eder. 2009 yılı ilk yarısına ilişkin ihracat rakamımız bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde 35'e yakın bir oranda geriledi, dış ticaret açığı ve hacmi anormal bir hızla daraldı; söz konusu eğilimlerde küresel gelişmeler belirleyici oldu ve böyle olmaya devam edecek. Başka bir deyişle ülkemizdeki politik tercihler küresel koşullar düzelinceye kadar idare edelim yönünde şekillendi ve aksi ihtimal hiç hesaba katılmadı, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı gerçeği ısrarla görmezden gelindi.
Son birkaç yılın verilerine baktığımızda ihracatımızın yüzde 80'i aşan kısmının sinai ürün olduğu ve üretim artışı olduğu dönemlerde bile uygulanan politikalar nedeniyle yaratılan katma değerin, başka bir deyişle faaliyet gelirlerinin eridiği dikkat çekiyor. Ayrıca zorunlu ihtiyaç malları konusunda ithalatçı olduğumuz gerçeğini de hesaba katmak gerekiyor. 2000'li yıllarda küresel düzeyde yaşanan bir eğilim değişikliğini ve yarattığı sonuçları hiç unutmamamız ve bu eğilimlerin devam edeceğini, küresel kırılganlıkların artacağını mutlaka hesaba katmamız gerekiyor; küresel düzeyde fiyat hadleri zorunlu ihtiyaç maddeleri lehine ve diğerleri aleyhine değişiyor. Bu durum zorunlu ihtiyaç maddesi ihracatçıları lehine ve diğerleri aleyhine bir durum yaratıyor, kredi krizi örneğinde görüldüğü gibi bu durumu görmezden gelenler çarpılıyor!
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında fiyat hadleri sinai ürünler lehine geliştikçe bu alanda uzmanlaşmış ekonomiler gelişmiş, etkili düzenlemeler sayesinde gelir dağılımı bozulmamış, artan şeffaflıkla birlikte serbest piyasa anlayışı daha etkin çalışabilmiş; küresel ekonomi dalga dalga genişlemişti. Bu süreçteki eğilimler 2000'li yıllarda terse döndü; eğilimlerin sürdürülemezliği nedeniyle kısa vadeye hapsolundu, orta ve uzun vadeli kavramların içi boşalırken beklenti yönetimi abartıldı. Toplam gelir azalışını engellemek adına faaliyet gelirlerinin erimesi önlenemeyince faaliyet dışı gelirler için balonlar yaratıldı... Bugün çözüm, iyileşme diye öne sürülen yaklaşımlar varlık değerlerini yükselterek günü kurtarmaya çalışıyor ve sorunları ağırlaştırıyor. Bu küresel konjonktürde Türkiye ekonomisinin daralmasını ve işsizlik artışını eski politik tercihlerle engellemek mümkün değildir.
Ülkemizde bazı olumlu eğilimleri abartıp, olumsuz olan ve sorunları ağırlaştıranları göremezden gelenler bugünkü sıkıntıların ve de gelecekte yaşanacakların sorumluları olacaktır. Sınai üretimin kan kaybetmeye devam etmesi kaçınılmazdır ve boşluğu işaat gibi sektörlerin doldurarak daralmayı geciktirmesi mümkün değildir. Bütçedeki yapısal sorunlar nedeniyle maliye politikası uygulaması da yaratacağı faydadan daha büyük yan tesirler nedeniyle sorunu çözemez. Diğerlerini değiştirmeden tek bir politika uygulamasını değiştirerek geniş kitleleri bir süre için aldatabilirsiniz, fakat sorunların ağırlaşmasını önleyemezsiniz.
Faaliyet gelirleri azalıyor ise, bu durumun her boyutta ve her şeyi orta ve uzun vadede etkilemesi kaçınılmazdır. Faaliyet gelirleri erimeye devam eder iken bazı uygulamalar sayesinde menkul ve gayrimenkul fiyatları bir süre için ters yönde gidebilir, fakat düzeltmesi muhteşem yıkıcı olur. Son bir yılda yaşadığımız kredi krizi bunun örneğidir. Türkiye dışa tek yönlü ve aşırı düzeyde bağımlı bir ekonomidir ve küresel koşullar sorunlarını daha hızlı bir şekilde ağırlaştırmaktadır. Lafla bu durum böyle değilmiş gibi gösterilebilir, fakat gerçekler değiştirilemez.
Ekonomide faaliyet gelirlerinin seyri belirleyicidir, finansal piyasalar buradaki eğilimleri buradaki gelişmeleri ve olumsuzlukları düzeltmek adına yetkililerin devreye sokacağı değişiklikleri fiyatlamak zorundadır. Politik tercihler finansal piyasalara değil, faaliyet gelirlerindeki seyre odaklanmak durumundadır. Bugün olduğu gibi ilişkiler ters yüz edildiğinde yapının çok hastalıklı olduğunu gözlemek durumu düzeltmez. Tercih kalıcı çözüm yerine günü kurtarmak lehine kullanıldı ise bundan sonra düzenli olarak olumsuzlar arasında daha az olumsuzu seçme mecburiyeti vardır ve sonu yoktur...