Zoraki ortak

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

IMF Başkanı Christine Lagarde, IMF ve Dünya Bankası'nın yıllık ortak toplantısında yaptığı konuşmada, problemlerin ekonomik olmakla birlikte çözümlerinin büyük ölçüde siyasi kararlara bağlı olduğunu söyledi. IMF Başkanı, sorunlardan ABD ve AB'nin sorumlu olduğunu; ABD'nin bütçe açıklarına ve işsizliğe, AB'nin ise kamu sektörü ve bankalardaki borçluluğa çözüm bulmadan dünya ekonomisinin düze çıkamayacağı görüşünde. Ekonomik krizin çıktığı ülke ABD. Bunda herkes hemfikir.

Ancak, AB'nin uzunca bir süreden beri kriz ortamının sürdürülmesinde ABD'nin yerini aldığı da bir gerçek. AB ülkelerinde borç krizinin neden olduğu ekonomik ve siyasi sorunlar sadece AB'nin değil, dünya ekonomisinin de geleceğini tehdit ediyor. ABD, Çin ve Rusya dışında uluslararası kuruluşların AB'yi uyarması bu yüzden, dünya yeniden bir resesyon içine yuvarlanırsa, bunun öncekinden daha ağır sonuçları olacağı açık. Şimdiye kadar büyümelerini sürdüren Türkiye'nin de aralarında yer aldığı gelişmekte olan ülkelerin böyle bir krizden bu defa teğet geçmeleri düşünülemez.

AB içinde süregelen borç krizinde Yunanistan'ın payı küçümsenemez. 2001'in başında Parasal Birliğe katılan bu ülkenin geçen on bir yılda ekonomik yönden yetersiz kaldığı açık. Aslında, Yunanistan'ın Parasal Birlik üyesi olmaya elverişli olup olmadığı o zamanlardan beri kafalarda bir soru işareti. Avrupa Birliği İstatistik Dairesi (EUROSTAT) tarafından 2004'de hazırlanan rapor, Yunanistan'ın mali göstergelerinin gerçeği yansıtmadığını ortaya koymuştu. Yani, Yunanistan Parasal Birlik üyesi olacak ülkelerden istenen Maastricht kriterlerine uyum sağlama koşulunu yerine getirmek için temel ekonomik göstergeleri tahrif etmişti. Geçen zaman, Yunanlı politikacıların akıllanmadığını gösterdi. 2010'da iktidara gelen Pan-Hellenistik Sosyalist Parti (PASOK), bütçe açığının önceki hükümet tarafından açıklandığı gibi yüzde 6 olmadığını, gerçek rakamın yüzde 12 olduğunu duyurarak dünyayı bir kere daha şoke etti.

Peki, kapağı Parasal Birliğe atmak için bilanço makyajı yaptığı tespit edilen Yunanistan'a o zaman niçin karşı çıkılmadı? Siyasi hesapların ekonomik olanların önüne geçmesi bunun nedenidir dense, herhalde yanlış olmaz. Parasal Birlik özünde ekonomik bir oluşum olsa da, AB'li yetkililer tarafından hep siyasi yapıların bir araya gelmesini sağlayacak bir tutkal olarak görülmüştür. Kohl, Schmidt, Delors, Schröder, Gonzalez ve Merkel gibi siyasetçilerin Parasal Birliğe destek vermesi, bunun Avrupa'ya, ABD ve Uzakdoğu'nun güçlenen ülkelerine karşı etkin bir ekonomik ve siyasi güç sağladığı düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Fakat bugün gelinen noktada, bu düşüncenin yavaş yavaş değiştiği görülüyor. AB, yine on yıl öncekine benzer bir durumla karşı karşıya. Yine siyasi kararların ekonomik olanların önüne geçtiği bir ortamda bulunuyor.

Ancak, bu defa farklı yönde. AB'nin büyük ülkeleri Almanya ve FransaParasal Birliğin zayıf ülkelerinin öncelikle de Yunanistan'ın üyeliğinin devam etmeyebileceği gerçeğine kendilerini hazırlıyorlar. Zira AB, görece zayıf ekonomileri Parasal Birlik içinde tutmaya çalışmakla kendi geleceğini tehlikeye atmakla kalmıyor, dünya ekonomisinin istikrarını da tehlikeye sokuyor.

Washington'daki toplantıda ABD tarafı, Avrupalı liderlere 440 milyar euro olarak öngörülen yardım fonunun yatırımcılar tarafından yeterli görülmemesi olasılığının yüksek olduğunu belirterek, bu miktarın trilyon euro mertebesine çıkarılması konusunda tavsiyede bulundu.

ABD'ye göre yardım yeterli görülmezse, şu anda Yunanistan'ın karşı karşıya bulunduğu iflas riskinin, İtalya, İspanya, Portekiz ve İrlanda'ya doğru genişlemesinin önünde kimse duramaz. Bu tavsiyenin AB tarafından pek kabul gördüğü söylenemez. AB, bilinen kararsızlığıyla durumu ağırdan almaya devam ederken, zaman borçlu ülkeler aleyhine işliyor. Bundan sonra bu miktar arttırılsa da bunun beklenen etkiyi göstermesi, yani piyasaları sakinleştirmesi şüpheli.

Uluslararası alanda rekabeti belirleyen faktörler arasında ücretlerin yeri büyük. Verimlilik artışlarından kaynaklanmayan ücret artışları maliyet artışlarına yol açarak rekabet gücünü zayıflatıyor. Ülkelerin kaybolan rekabet güçlerini yeniden kazanmaları ise ulusal paralarının yabancı paralar karşısında değer kaybetmesine, yani devalüasyona bağlı. Ancak, ortak para ve döviz politikasının uygulandığı parasal birlik üyesi ülkeler için böyle bir seçenek yok. AB'nin ekonomileri nispi olarak zayıf Güney ülkelerinde yaşanan sorunların temelinde de büyük ölçüde bu yatıyor.

Geçenlerde, Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, AB'nin ayakta kalmasının mali birliğin gerçekleşmesine bağlı olduğunu söyledi. Fakat bunun da sorunu çözmesi zor. Mali birlik tek başına büyümenin yolunu açmaz. Para politikasından yoksun ülkelerın ellerinden bir de maliye politikaları alınırsa ekonomik dengesizliklerle savaşmak iyice güçleşir. Gelişmeler arzu edilmese de, Yunanistan'ın süratle iflasa yaklaştığını göstermektedir. İflasın, Yunanistan dışında AB üzerindeki etkileri de ağır olacaktır. Yapılması gereken, bu ülkenin Parasal Birlik'ten çıkışının kontrollü olarak asgari maliyetle gerçekleştirilmesidir. AB ve Yunan hükümetinin bu konuda insiyatifi ele alması şarttır. Zira, bunun kararı piyasalara kalırsa sonuçları daha da ağır olur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016