Zor zamanlarda şirketler nasıl ayakta kalır?
Zor zamanlar dediğimizde akla hemen 1994 ve 2001 seneleri geliyor ama aslında zor zamanlar dediğimiz zamanlar illa kriz zamanları olmak zorunda değil.
Artık zor zamanlar dediğimizde, ekonomik kriz dönemlerini değil, büyük ölçüde belirsizlik içeren, hızlı değişimin yaşandığı, pek çok makro riskin birlikte etki gösterdiği dönemleri kastediyorum. Son dönemdeki tüm olumlu gelişmelere rağmen, 2024 ve 2025 yılları, Türk şirketleri için birçok zorluk ve belirsizlikle dolu olacak gibi görünüyor.
Zor zamanlarda nereye odaklanmak lazım?
Kur, enflasyon, faiz üçgeninde sıkışan şirketler, üstüne bir de teknolojik dönüşüm ve artan rekabet ile baskı altındalar. Finansa erişim zorlukları, değerli TL, artan maliyetler ve operasyonel giderler derken firmalar için eski güzel günlerdeki gibi reel büyüme zorlaşıyor.
Firmaların bu dönem, iş hacmini reel bazda korurken, aşırı büyümeye değil, kurumsallaşma ve sistem oluşturma gibi verimlilik ve iyi yönetimi sağlayacak yapılanmalara gitmeleri gerekiyor. Normalde işler çok yoğun ve hacimliyken vakit bulamadığımız işleri 2024 ve 2025’te yapabilme fırsatımız olacak. Şirketiniz şişmanladı ise, fit hale getirme zamanı.
Yani bu zor dönem bize kurumsal hizalanma ve kalibrasyon fırsatı verecek. 2025’in üçüncü çeyreğine güçlü kurumsal yapı ile giren şirketler, yeniden yüksek büyüme oranlarını yakalayacaklar. Bu 1,5 senelik dönemde yapılacak çok iş var ancak ben iki konuya özellikle çok önem vermenizi öneririm.
Süreçleri iyi yöneteceğiz
İlk olarak süreç yönetimi. Verimlilik orada saklı. Süreçlerinizi basitleştirmeli ve dijitalleştirme yoluyla otomasyonu artırmalısınız. Özellikle verimsiz çalışan süreçlerin ve iş akışlarının tespit edilip, gereksiz iş adımlarının çıkarılması, maliyetleri önemli ölçüde azaltabilir.
Benim saha tecrübem şu: operasyonel süreçleri analiz edip, iyileştirip, dijitalleştirerek yıllık %15 verimlilik artışı sağlanabiliyor. Üretim hattına entegre edilen otomasyon sistemleri sayesinde, hata oranları minimuma indirilebiliyor ve üretim süresi kısaltılabiliyor. Bu değişiklikler, özellikle iş gücü ve zaman yönetimi açısından büyük tasarruflar sağlıyor.
Yani siparişten teslimata tüm süreç akışınızı risklerden arındırıp, daha çevik ve dijital hale getirmeniz gerekiyor. Burada süreç yönetimine entegre, risk yönetimi ve iç kontrol sistemlerini de muhakkak tesis etmek gerektiğini düşünüyorum. Süreç yönetimi tabanlı GRC otomasyon yazılımları hem süreçleri analiz edip iyileştirmenize hem de riskleri yönetmenize katkı sağlar. Hep söylerim, bu dönem risk yönetimi rekabet avantajıdır.
Nakit akışlarını iyi yöneteceğiz
Bu 1,5 senenin konusu bence ciro veya kar değildir, nakittir. EBITDA değil, operasyonel nakit akışları (OCF) sizin ana başarı göstergenizdir. Şirketinizi nakit yönetimi odaklı bir organizasyon hale getirmenizi öneririm.
Acil olmayan yatırımların bekletilmesi, borç ve alacak vadelerinin alacak lehine düzenlenmesi, müşteriye vade yerine indirimler sağlanarak nakit akışının hızlandırılması, bazı işlerin dışarıya outsource edilerek maliyet avantajları sağlanması, çıkılması gereken işlerden ve aktiflerden çıkış yapılması, üretim ve tahsilatta verimsiz müşteriler ile yolların ayrılması, dijital dönüşüm ile iş gücü tasarrufu sağlanması, müşteriye hızlı dönüş ve memnuniyetin sağlanması, gereksiz kalite maliyetlerinin (over quality) önlenmesi, stokların daha iyi yönetimi, gereksiz stok bulundurmamak, atıl veya hareket görmeyen stokların eritilmesi, daha uygun koşullar sağlayan alternatif tedarikçiler ile çalışılması ve şirket genelinde tasarruf kültürünün yaygınlaştırılması nakit akışınızı iyileştirecek iyi stratejilerdir.