Zor zamanlarda kadın olmak…

Prof. Dr. Çisil SOHODOL
Prof. Dr. Çisil SOHODOL [email protected]

Kadın olmak zor; ba­zı zamanlarda ve ba­zı coğrafyalarda da­ha da zor. Eşitsizlik, kapsayı­cılıkla ilgili sorunlar, eğitime başlayabilme ya da devam edebilmekle ilgili engeller, önyargılar, iş hayatında kar­şılaşılan cinsiyete dayalı ay­rımcılık ve maalesef şiddet. Bu kara liste böyle uzayıp gi­diyor…

“Normal” zamanlarda böy­lesi sorunlarla mücadele eden kadınlar, iş afetlere ve afet dönemlerine geldiğinde daha da acı sonuçlarla karşı karşıya kalıyorlar. İstatistik­lere göre bir felaket olduğun­da kadınların ölüm oranı er­keklere göre 10 kattan daha fazla! Yani bırakın geri kalan hakları, afetler söz konusu ol­duğunda yaşama-ölme den­gesi bile kadınların aleyhine.

Dünya çapında kadınlar ve kız çocukları, erkeklere ve er­kek çocuklarına göre afet ris­kine daha fazla maruz kalıyor, daha yüksek ölüm oranları­na sahipler, afetin neden ola­bildiği hastalıklara daha fazla maruz kalıyorlar.

Her yıl, 100 milyondan faz­la kadın ve kız çocuğu, sos­yo-ekonomik ve kültürel ge­leneklerle bağlantılı cinsiyet eşitsizlikleri ve bilgiye sınır­lı erişimleri nedeniyle afetle­rin yarattığı sonuçlardan er­keklere oranla çok daha derin etkileniyorlar.

Birleşmiş Milletler ‘in (BM) afetlerle ilgili raporla­rına göre kadınlar, çocukluktan itiba­ren daha eve bağlı ve kapalı ortamlar­da yetiştirilmeleri nedeniyle hızlı ha­reket etme, koşma, tırmanma, yüzme gibi becerileri er­keklere oranla da­ha az geliştiği için sel, tsuna­mi ya da farklı bir afet anında canlarını kurtarabilme yet­kinliği geliştiremiyor. Ya da teknolojiyi kullanma, çeşitli teknolojik uygulamalar ara­cılığıyla afet risk anonslarını takip etme oranları daha dü­şük olduğu için afetten kaç­ma şansları azalıyor.

Gerçek bir örnek vereyim geri kalan örnekleri siz dü­şünün; 2004 Hint Okyanusu Tsunamisinde hayatını kay­beden 230.000 kişinin %70'i kadındı.

Hayat kaybetme oranla­rının yüksekliği ile birlik­te kadınların afetler sonra­sında fiziksel ve cinsel sal­dırıya uğrama, ekonomik olarak hayatlarını devam et­tirme, hamilelik, doğum gi­bi konularda büyük zorluk­larla mücadele etme sorun­ları da büyüyor. Uzun lafın kısası, hayatta kalmayı ba­şarmış olanları cinsiyet bazlı başka sıkıntılar bir kez daha vuruyor.

Dirençli Toplumlar İn­şa Etmeye Yardımcı Olma­ya İlişkin BM Ortak Rehberi, toplumun tüm sektörlerinde mevcut olan cinsiyet eşitsiz­liğinin kadınların afet riski­ne maruz kalma oranını ar­tırdığını ve böylece bir bütün olarak toplulukların daya­nıklılığını zayıflattığını or­taya koyuyor. Yani kadınları afetler konusunda bilinçlen­dirmediğimizde, yetkinlikle­rini geliştirmediğimizde, mü­cadele yöntemlerini öğretme­diğimizde sadece kadınlara zarar vermiyor genel anlamda tüm toplulukların dayanıklı­lığını zayıflatıyoruz.

Kadınlar afet dönemlerinin iyileştiricisi

Bununla birlikte yine BM raporlarına göre kadın­lar ve kız çocukları afet ris­kini azaltmak ve toplum di­renci oluşturmak için büyük potansiyele sahipler. Afetle­rin ardından kendilerine ve toplumdaki diğer insanla­ra bakma konusunda olduk­ça yetenekliler. Yaraları sarıp sarmalama, yeniden ayağa kalkma, ailelerini ve çevrele­rini ayağa kaldırma konusun­da müthiş bir potansiyelleri var. Kadınların afet riskinin azaltılmasına aktif katılımı­nın, özellikle liderlik oluştur­mada, yerel bilgi ve gelenekleri paylaş­manın yanı sıra risk azaltma kapasitesi geliştirmede de et­kili olduğu kanıt­lanmış durumda.

Tüm bu neden­lerle, kadınları bi­linçlendirmeden, eğitmeden, kapasitelerini ge­liştirmeden, özel ihtiyaçları­na yönelik çalışmalar sürdür­meden gerçek anlamda bir afet hazırlığı ve yönetimi ger­çekleştirmek mümkün değil.

Afet riskinin azaltılması ve kadınlar

Afet riskinin azaltılması bağlamında kadınların ve kız çocuklarının rolünün güç­lendirilmesini vurgulayan bir eylem hedefinin bulun­mamasına rağmen, bunun toplumsal cinsiyet eşitliği ve güçlendirme hedefine ulaşıl­ması ve toplulukların afet di­rencinin oluşturulması için kritik olduğu açık.

Afet riskini ve bireylerin, işletmelerin, toplulukların ve ülkelerin afet nedeniy­le can, geçim kaynağı, sağlık ve ekonomik, fiziksel, sos­yal, kültürel ve çevresel var­lık kayıplarını azaltma ama­cıyla hazırlanan Sendai Çer­çevesi, afet riskini etkili bir şekilde yönetmek ve toplum­sal cinsiyete duyarlı afet riski azaltma politikaları, planla­rı ve programları tasarlamak, kaynak sağlamak ve uygula­mak için kadınların katılımı­nın kritik olduğunun altını çiziyor. Afet sonrası durum­larda alternatif geçim kay­nakları için kapasitelerini geliştirmenin yanı sıra hazır­lıklı olma konusunda kadın­ları güçlendirmek için yeterli kapasite geliştirme önlemle­rine ihtiyaç olduğuna vurgu yapıyor.

“Kadınlar Günü” yaklaşırken afetler ve kadın konusunu düşünmeliyiz

Anlattığım karanlık tablo sadece içimizi karartmak­la kalırsa hiçbir anlamı yok. 8 Mart Dünya Kadınlar Gü­nü yaklaşırken içi dolduru­lamayan, gelip geçici ve bir etki yaratmayan mesaj ya da kutlamalar yerine deprem felaketi ile birlikte yaşadı­ğımız süreci göz önünde bu­lundurmak ve benzer afet sü­reçlerinde kadın ve kız ço­cuklarının aleyhine işleyen bu döngüyü kıracak çalışma­ları gündemimize almak zo­rundayız.

Herkesin elini taşın altına koyması gereken bir zaman­dan geçiyoruz. Bu nedenle kurumlar ve markalar olarak da afetlere yönelik hazırlık süreçlerinde cinsiyete du­yarlı ve kapsayıcı planlama ve uygulamalara destek ver­mek ve bunları sürdürebilir kılmak bu kadınlar gününün en önemli önceliği olmak zo­runda.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar