Zor günlerde sakin kalabilmek

Prof. Dr. Aykut GÜL
Prof. Dr. Aykut GÜL STRATEJİK DÜŞÜNCE [email protected]

Son günlerde tarım daha çok gündem­de ve daha çok tartışılıyor. Ancak tartış­ma mecraları daha çok sosyal medya olunca, amaç doğruyu bulmaktan çok, suyu bulan­dırmak oluyor maalesef.

Bakan Yumaklı’nın son birkaç televizyon yayınını izledim. Geçmiş programlarında­ki mutedil tavrından farklı olarak, Sayın Ba­kan’ın kırgın, kızgın ve tepkili olduğunu göz­lemledim.

Önceki yazılarımda da vurguladığım üze­re, sakin ve derinden, tamamen işine odak­lanmış bir kişiliğe sahip Bakan Yumaklı.

Ancak son zamanlarda ülke çapında yaşa­nan olaylar, yoğun dezenformasyonla des­teklenince, Yumaklı’yı fazlasıyla yıprattı.

Tarım arazilerinin boş kalmaması kimi, neden rahatsız eder?

Bardağı taşıran son damla sanırım üst üste iki yıl kullanılmayan tarım arazilerinin kira­ya verilmesi konusuydu.

İlgili yönetmelik yayımlandığı andan iti­baren başta sosyal medya platformları ol­mak üzere bazı yazılı ve görsel basında yanıl­tıcı ve yönlendirici haber ve yorumlar yer al­maya başladı.

Devletin tarım arazilerine el koyacağın­dan rant söylemlerine, tekellere ve şirketle­re peşkeş çekileceğine kadar neler söylen­medi ki!

Bakan’ın tepkisi, “Burası muz cumhuriye­ti mi?” şeklinde, kendisinden pek bekleme­diğimiz sertlikte oldu.

Peki Bakan Yumaklı’yı bu derece çileden çıkaran sebepler nelerdi?

Gerçekten de anlamak mümkün değil… Tarım arazileri milli servetimizdir. Bir karı­şının bile boş bırakılması büyük israftır. Bu konuda herkes hemfikirken şimdi değişik senaryolar üretilmesi ve kamuoyunun yan­lış yönlendirilmesi anlaşılır gibi değil.

Yönetmeliğin hiçbir yerinde mülkiyete dair bir düzenleme yok iken, el koyma, rant, araziye çökme ifadeleri nasıl kullanılabilir?

Daha çok mirasa konu olan arazilerde, an­laşmazlıklar nedeni ile üretim yapılamaması nedeniyle boş kalmasının önlenmesi, üreti­me katkı sağlanması ve mülk sahiplerine ve­ya mirasçılarına da kira bedellerinin aktarıl­ması hepimizin hemfikir olması gereken bir uygulama değil midir? Bundan ötesi sadece niyet okuma ve varsayımlardan ibarettir.

Dahası bu tür arazilerin tespitini ve kime kiralanacağını, il ve ilçeler düzeyinde oluş­turulacak komisyonlar, şeffaf bir şekilde ka­rarlaştıracak.

Bakan Yumaklı’nın itiraz ettiği nokta, bir problemin herkes tarafından kabul edildiği halde, getirilen çözümlere sürekli itiraz edi­lerek alternatif çözüm önerilerinin asla or­taya konulmamasına... Oysaki bu düzenle­meler yapılırken ilgili paydaşlarla tartışıla­rak nihai şekli verilmekte.

Yönetmeliğin 9. maddesinin 8. bendinde, “Kiralama öncelikli olarak; kiraya verilecek tarım arazisinin bulunduğu yerleşim yerin­de ikamet edenlere, sivil toplum kuruluşla­rına ve meslek odalarına yapılır” denilmek­te. Sivil toplum kuruluşu ise tarımsal alanda faaliyet gösteren kooperatif, birlik, dernek ve vakıflar ile gönüllü kuruluşlar olarak tarif edilmekte. Bunun neresinde peşkeş çekme, rant sağlama, mala çökme olabilir ki!

Yönetmeliğin tamamı sadece 12 madde­den oluşuyor. Maalesef okumayan, sosyal medyanın kirli bilgilerine dayanarak hüküm veren bir toplum haline geldik.

Bakanlığın yükü ağır, destek olunmalı

Bir Bakan düşünün ki en büyük yangın fe­laketlerinin yaşandığı bölgelerden, uykusuz ve yorgun bir şekilde dönüyor ve yukarıda bahsettiğimiz, takdir edilmesi gereken bir konuda, topyekûn saldırılara maruz kalıyor.

Geçen yılın 1 Ocak-19 Ağustos dönemi­ne oranla bu yıl yüzde 78 daha fazla yangın çıkmış ülkemizde. Yine bu yıl 19 Ağustos’a kadar 439 orman yangını çıkmış (Anadolu Ajansı). Bunun başta gelen nedeni iklim de­ğişimine bağlı olarak yaşanan kuraklık.

Geçmiş yıllara göre çok daha güçlü uçak ve helikopter filosu ile yangınlara karşı başarılı bir mücadele veren Bakanlığa karşı her cep­hede sistematik bir saldırı var.

Üretim planlamasının fiilen başlayacağı 1 Eylül’e sayılı günler kalmışken derdimiz üzüm yemek olmalı, bağcıyı dövmek değil…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar