Zor dönemin harcama hafızası fakire külfet zengine ülfet getiriyor
Tarih, dağın zirvesinden kopmuş sudur. Ulaştığı yere hayat da verir, yıkabilir de. Hem var olanları öldürür, hem de yeni hayatların başlangıcı olur. Bundan 60 yıl önce, 1959'da düzenlenen yarışmada Mesut Manioğlu tasarladığı logoyla, thy için anlam yönünden güçlü bir simge kazandırmıştı. Bugün Hong Kong Merkezli Cathay Dragon Airlines, Türk Hava Yolları logosunu açıkça taklit ediyor. İyimser bakarsak, “ancak başarılar taklit edilebilir” diye düşünebiliriz. Mesut Manioğlu yaban kazının yüksekten, uzun süreli uçma özelliklerini THY’nin hedefleriyle örtüştürerek, bir kademe yukarı taşımıştı.
Bugün tarih, Türkler’le göçmen kuşları yine karşı karşıya getiriyor. Bu kez, 3. havalimanı projesinde. Blog’larda köşe yazılarında, mesajlarda “uçaklar mı göçmen kuşlara, göçmen kuşlar mı uçaklara çarpar?” sorusuna yanıt bulmaya çalışan beyin fırtınalarının arasında buluyoruz kendimizi; leylekler, gökgüvercinler, guguklar, kırlangıçlar, kara sağanlar, yaban ördekler, kelaynaklar. Türkler, bu kez göçmen kuşların yaşamına tasarım incelikleriyle girmiyorlar. Tabiatın hafızasına; aşırı tüketim, kontrolsüz harcama, yapılabilirliği çok tartışmalı yatırımlarla kazınıyorlar. Gelecek nesillerin tasarruflarını bugün için kullanıyoruz. Oysa sanayi, eğitim, teknoloji tasarım yerinde sayıyor. Tahminler, 10 yıldan önce vatandaşın havalimanına rahatça ulaşamayacağını işaret ediyor.
Göçmen kuşlar uçaklara neler yapabilir? Fakirler, zenginlere ne yapabilirse onları yaparlar. Toplumda zenginle fakir, etle tırnak gibi iç içe yaşar. Kadim Anadolu kültürü fakir zengin birlikteliğini, “fakir, fakirliğini bilmeli; zengin, zenginliğini” özdeyişinde özetler. Ben de, 2017-2018 yıllarında vatandaşların dönemsel harcama ortalamalarını analiz ettiğimde; zenginin harcamalarındaki inceliklerle, fakirin tüketimindeki derinliklere dalıp, özdeyişimize benzer sonuçlara ulaşıyorum. Gelire göre en fakirin oluşturduğu %20’lik grup, tüm harcamalarını (2017-2018 ortalama harcamalarındaki en yüksek artışlarla) şu 3 temel grupta topluyor:
1. Gıda ve alkolsüz içecekler.
2. Konut ve kira.
3. Sigara ve alkol.
En zengin %20’lik grubun vazgeçemediği harcama kalemleri, çeşitlilik açısından fakirlerin zorunlu kalemlerinin 2 katı daha fazla çeşitlilik içeriyor. En zengin harcamalarını, şu 6 farklı grup özelinde yoğunlaştırıyor:
i. Eğitim.
ii. Eğlence, kültür.
iii. Ulaştırma.
iv. Lokanta ve otel hizmetleri.
v. Sınıflandırılmamış çeşitli harcamalar.
vi. Giyim ve ayakkabı
Zengin ile fakirin ayrışamadığı tek kalemse sağlıktır. Her ikisinin de toplam harcamaların içinde (çok küçük sapmalar hariç) kayda değer değişimler elde edilemiyor. Ancak ve ancak zengini fakirle, fakiri de zenginle kıyaslarsak; işte o zaman gerçek resmi ortaya çıkartabiliyoruz. Fakirin sağlıktaki tercihi her zaman devlet oluyor, zengininkiyse her zaman özel sağlık kuruluşları. Devlet sağlık harcamalarında artan maliyetleri kendi sırtlanıyor. Özel sağlık kuruluşlarıysa artan sağlık maliyetlerini, olduğu gibi satış fiyatlarına yansıtıyor. En zenginin en fakire göre oranını gösteren tablo 2’de yer alan “5. %20’lik Grup/ 1. %20’lik Grup” denge, “4.34” gibi yüksek bir farkla zenginin yükünü ifade ediyor. Devlet burada fakiri destekleyip, sırtındaki ağır yükü alıyor. Zengin kendi zorunlu tercihindeki artışı sırtlamak zorunda kalıyor. Zengin harcamasında en yüksek payı eğitim alıyor. Bunu sırasıyla; ulaştırma, eğlence, otel, dışarıda yemek, giyim, ayakkabı, mobilya ile ev aletleri izliyor.
Zenginin krizdeki davranış profili, şu özdeyişimizi ve onun yaslandığı öyküyü hatırlatıyor. Değirmende öğütülmüş buğdayın unları dağıtılacaktır. Köylüler bu görevi, çok sevdikleri ayıya vermek istiyorlar. Ayı da kolları sıvayıp dağıtıma başladığında, hasattan biriken tüm un dağını, bir anda darmadağın ediyor ve “ayının un dağıttığı gibi” deyimi ortaya çıkıyor. Kriz karşısında zenginin harcamalarında ortaya çıkan çarpıklık olurken, fakirin krizdeki duruşu değişmiyor. Bir atımlık barutunu; karın tokluğunda, barınmada, sigarada ve içkide tüketiyor.