Zombiler
Eğer ayda yaşamıyorsanız mutlaka bir veya daha büyük bir olasılıkla birden fazla zombi filmi seyretmişinizdir. Kökeni Haiti Şamanist vudu ayinlerine dayanan, hala anlamadığım bir nedenden tüm dünyada korku filmlerinin en popüler konularından biri haline gelen dirileri yiyerek ortalarda dolaşan cesetler TV dizilerine, düzinelerle filme ve bilgisayar oyunlarına girdikten sonra şimdi de işletmecilik yazınına girdi. Ölmüş ama bir türlü ölmeyen ve dirilere zararlı şirketlere zombi işletmeler deniliyor.
Kendi kendine soluyamayan yaşam belirtisi göstermeyen birine yapay solunum makinaları bağlayarak akciğerlerine oksijen gitmesini sağlayıp ve bir başka cihazla da kan pompalamak yoluyla hayat kurtarmak amacına yönelik ilaçsız müdahalelere yaşam desteğe bağlamak deniliyor. Bu yöntemle bazı hastalar yıllarca makinelere bağlı olarak ‘yaşatılabiliyor’. Bu durum bazen yıllar boyu devam ediyor. Bazen de ümidi kesen hasta aileleri hastanın ‘fişini çektirip’ duruma son veriyor.
Yaşam desteğine bağlı olarak yaşatılan işletmelere zombi işletmeler deniliyor. Bu işletmeler teknik olarak ölmüşler ama biri oksijen pompalıyor, biri kan veriyor ve görünümde işletme yaşıyor. Bir türlü fişi çekilmiyor. Fortune dergisinin 2 Eylül tarihli yazısında bu şirketler irdelenmiş
13D Global Strategy & Research yöneticisi Trevor Noren zombi şirketleri “Borç yükümlülüklerini daha fazla borç almadan veya varlıklarını tasfiye etmeden (satmadan) karşılayamayan şirketler” olarak tanımlıyor. Noren “faiz hadleri düşük kaldığı sürece zombi şirketlerin sayısı da artacaktır” diyerek bir de tahminde bulunuyor.
Noren’in zombi işletme sorununu düşük faiz hadlerine bağlamasının mantıklı bir izahı var. İşletmelere yüklü miktarda borç veren finansman sektörü bu işletmeleri batıramıyor. Yani fişini çekemiyor. Nasıl çeksin. Çekse parasını hiç geri alamayacak. Yani şirket batacak ve alacaklı finansmancıların hiç ümidi kalmayacak. Para da ucuz olunca, yani faizler düşük olunca, bu işletmelere daha fazla para pompalayıp ümitlerini canlı tutmaya uğraşıyorlar. En azından Noren’in izahı bu yönde. Sonunda ortalığı zombi işletmeler sarıyor.
Fortune’ın İsviçredeki Bank for International Settlements’den (BIS) aldığı bir araştırma sonucuna göre on-dört kalkınmış ekonomide borsaya kote işletmelerin %12’si zombi şirketler. BIS’in Parasal ve Ekonomi bölümü başkanı Claudio Vorio bu rakamın 1980’lerde sadece %2 olduğuna dikkat çekiyor. Aynı derginin Bianco Research şirketinden aldığı bir başka araştırma sonucuna göre ABD’nin S&P 1500 şirketlerinden %14’ü zombi. Fortune bu durumun sadece kalkınmış ülke ekonomilerine has olmadığını, sorunun Çin dahil bir çok ülkede de var olduğunu söylüyor.
Durum bir vakıa. Ortalarda bir çok zombi şirket dolaşıyor çünkü bunların fişleri çekilemiyor. Bu bir gözlem. Otuz sene gibi kısa bir zaman içinde koskoca ekonomilerdeki şirketlerin %12’sinin zombiye dönüşmesi korkunç bir şey. Fazla bir analize gerek yok. 14 kalkınmış ülkedeki işletmelerin %12’sinin aramızda dolaşan yaşayan ölü olmasının ekonomilere maliyetini tahmin edemiyorum. Taylor ve Noren bu şirketlerin başka yerlerde, özellikle kanlı ve canlı rakiplerce çok daha verimli kullanılabilecek mali kaynakları israf ettikleri için ekonomilere büyük zararlar verdiklerini ve ülke genelinde verimliliğin düşmesine yol açtıklarını ve faiz hadlerini düşürmeye devam edersek bu şirketlerin sayılarının giderek artacağını ileri sürüyorlar. Bu gidişatın iyi olmadığını söylemelerine gerek yok. Yakın gelecekte global bir durgunluk konusunda da uyarılarda bulunuyorlar.
Yazarlar genelde doğru söylüyorlar. Gerçekten de mali piyasalarda “Aman ölmesinler. Belki paralarımızı geri alabiliriz. Sonra bunlar batarlarsa onca işçi, yönetici ne olacak?” endişesiyle kullanılan yaşam destek sistemleri zombi işletmeler yaratmanın ötesinde bir işe yaramıyor. Genelde doğru söylüyorlar ama ne yapılması gerektiğini söylemiyorlar. Söyleyemiyorlar çünkü analizleri önemli bir noktayı gözden kaçırıyor.
TV dizileri ve filmlerde gördüğünüz gibi zombileri öldürmekten başka bir çözüm yoktur. Yoksa bu yaşayan ölüler gelip canlıları yiyorlar. Bu nedenle film kahramanları zombileri onları öldürmenin tek yolu olan kafalarını dağıtmakla uğraşırlar. Konu zombi işletmeler olunca iş o kadar basit değil. İşletmeleri öldürmesi kolay. Yaşam destek sisteminin fişini çekersin, yani bu şirketlere para pompalamayı durdurursun mesele hallolur. Ama değindiğim nedenlerden bunun yapılması istenmiyor. İstenmiyor ama zombilerde faydadan çok zarar getiriyor. Sizin anlayacağınız dostlar durum tam bir aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık durumu.
Bizde bu konuda bir araştırma yok. Yani Türkiye’de kaç zombi işletme var, en azından ben bilmiyorum. Ancak siyasilerin, odaların falan zırt vırt can suyu, destek, yardım, canlandırma, kanlandırma demeçlerini dinleyerek ve değişik ‘paket’ isimleriyle zırt vırt yapılan mali desteklere bakarak bu sorunun bizde de bulunduğunu söylemek büyük kehanet olmayacak. Özellikle son senelerde çıkmadık canda ümit vardır felsefesiyle açılan mali destek paketleri! Gazete sayfalarını doldurduğundan bu konuda fazla bir yoruma gerek yok. Düşük faizlerin cazibesine kapılan bir çok firma zombiye dönüşmüş durumda. Anlaşılan bir sürü işletme borç yükümlülüklerini daha fazla borç almadan veya varlıklarını tasfiye etmeden (satmadan) karşılayamayacak durumda.
Önce bir noktayı iyi anlamamız gerekiyor. Zombi işletmeleri finansman sorunu olan işletmeler olarak tanımlamak her zaman değindiğim bir yanılgıdan kaynaklanıyor. Bu yanılgı kısaca mali kaynakların doğrudan ve kolayca diğer kaynaklara çevrilebileceği yanlış inanışından kaynaklanır. İşletmeler üreten ve ürettiklerini pazarlayan örgütlerdir. Bunu yapabilmek için en ufağından en büyüğüne her işletme şu veya bu karışım ve miktarda kaynak tüketir. İşletmenin amacı en azından tükettiği kaynakları yerine koyabilecek getiri sağlamaktır. Yanılgı işletmelerin tükettikleri (kullandıkları) insan kaynakları, fiziki tesisler ve altyapı, enformasyon ve know-how, stratejik işbirlikleri ve ilişkilerin yeterli mali kaynaklar bulunursa kolayca ikmal edebilecekleri varsayımından kaynaklanır. Para saadet getirmeyeceği gibi bir işletmeye en iyi insan kaynaklarını, fiziki tesisleri ve altyapıyı, enformasyon ve know-how’u, stratejik işbirlikleri ve ilişkileri getirecek diye de bir garanti yoktur. Nitekim de ne kadar para pompalarsanız pompalayın zombi işletmeler parasızlıktan değil yönetimin kaynak kararlarındaki hatalardan zombileştikleri için düzelemezler. Hani zombi filmlerinde zombi ne kadar kanlı et yerse yesin bir türlü dirilip düzelemez ya işte öyle. Peki ne yapmak gerekir. Genellikle doğru olduğu gibi doğru çözümü bulmak kolay değildir. Mali kaynaklar ucuzken işini düzeltemeyen işletmelerin pahalılaşan ve/veya kıtlaşan mali kaynakları ucuzlatıp bollaştırarak işlerini düzeltmelerini beklemek en azından kendini kandırmaktır ve normal şartlar altında da sadece günü, o da belki, kurtarmaktır. Çözüm zombi işletmelerin neden zombileştiklerini bulup onu tedavi etmektir. İşletmelerin zombileşme nedenleri arasında, belki size garip gelecek ama, finansman sıkıntısı listenin sonunda gelir. Başında değil. İşletmelerin neden zombileştiğini bulmak sanıldığı kadar zor değildir ama düzeltilmesi zordur. İşletmeler neresinden bakarsanız bakın nadiren kötü kader yüzünden zombileşirler. Çoğu kez sebep kötü kader falan değil yönetim hatasıdır. Yani işletme ya stratejik hata yapmış ve bu hatasında ısrar etmiştir (Strateji ve stratejik hata nedir konusunu daha önceki sohbetlerimde defalarca işledim. Hatırlamayanlar için strateji işletmenin kim için neyi üreteceğinin kararı, stratejik hata ise bunların birinde veya her ikisinde yanlış seçimler yapılmasıdır) ya da yönetim hatası yapmıştır. Yani, insan kaynakları, fiziki tesisler ve altyapı, enformasyon ve know-how, stratejik işbirlikleri ve ilişkiler ve mali kaynakları ya yanlış planlamıştır, ya temin ve tahsis edememiştir ya da kullanımlarını denetleyememiştir. Bunlar düzeltilmeden de ölüyü diriltemezsiniz.
Sağlıcakla kalın.