Zirvedekiler

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

UZMAN GÖRÜŞÜ / Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım

Piyasalarda algılamaların ve psikolojinin, ekonomilerin temel görünümlerinden ayrışabildiğinin ve uç noktalara gidebildiğinin ilginç örneklerinden biri geçen senenin ilk aylarında yaşanmıştı. Hatırlanacak olursa, kötümser yorumların tepe yaptığı Şubat sonu-Mart başı döneminde ekonomilerin kötüleşme hızındaki yavaşlama sinyalleriyle birlikte küresel piyasalarda ciddi bir yükselişin başlayabileceğini öne sürmüştük.

Piyasalarda hangi küresel makro temaların kabul gördüğünü, daha önemlisi bir sonraki temanın ne olabileceğini kestirmek oldukça önemli. Örnek vermek gerekirse, 2008'in ilk yarısında gördüğümüz dünyada emtia kıtlığı yaşanabilir görüşleriyle, tüm emtialar ve özellikle petrol inanılması güç yükselişler yaşamıştı ve (aralarında bizim de bulunduğumuz) bazı kişilere göre bir köpük durumunu almıştı. 2008'in ikinci yarısında ise bu tema yerini deflasyon korkusuna bıraktı ve petrol fiyatları 180 dolar civarından 30 seviyelerine kadar geriledi. Bu fiyat hareketlerinin küresel ekonominin uzun vadeli temellerindeki aynı oranda değişimlerle açıklanması bizce zor gözüküyor.

2009 için ana tema reflasyondu, maalesef 2010 ve sonrası için bu temanın deflasyon olma riski yüksek. Yaygın ve genel kabul gören enflasyon riski yerine biz deflasyon riskini oldukça ciddiye alıyoruz.

Bu bağlamda 2009 sonlarında ülke borç dinamikleri konusunun hem 2010 hem de önümüzdeki senelerin önemli bir teması olacak diye tahmin ettiğimizi belirtmek istiyoruz.

Öte yandan, geçen hafta da belirttiğimiz gibi Avrupa'daki borç sorunlarına 2009 sonlarında dikkat çekmeye başlamıştık, dolayısıyla konuyu oldukça önemsiyoruz. Bununla birlikte, Avrupa'da yaşanan sıkıntıların 2008 yılındaki gibi ciddi bir kriz ile sonuçlanmasının kaçınılmaz olduğu şeklinde moda olmaya başlamış görüşlere de kesinlikle katılmıyoruz.

Bunun yanında, artan borç oranları ve bütçe açıkları piyasadaki risk primlerini arttırarak bu ülkeler için borçlanma maliyetlerini daha da arttırdığını, bu şekilde fasit bir daire oluşturma potansiyeli oluşturduğunu görüyoruz ve bunun dikkat edilmesi gereken bir nokta olduğunu düşünüyoruz. Bu fasit daire ve kendi kendini besleyen olumsuz süreçlerin, konumu daha sağlam olan ülkeleri de etkileme riski olduğunu da atlamamak gerekiyor.

Borç sürdürülebilirliği endişelerini ortadan kaldırmak adına mali tedbirlerin alınmasının bütçe fetişizmine kadar ulaşan talepler karşısında devam eden toparlanma eğilimini zayıflatıp zayıflatmayacağı gözönüne alınması gereken bir diğer unsur. Şüphesiz burada alınan tedbirlerin niceliği kadar niteliği de önem taşıyor. Fakat yine de  özellikle birçok gelişmiş ülke ekonomisinin şoklara karşı hala kırılgan bir yapıda olduğu göz önüne alındığında kamu sektörünün tasarrufunu arttırmasının etkisi özel sektör tarafından karşılanmaz ise bu durum toparlanma üzerinde aşağı yönlü baskı yaratabilir.

Bu bağlamda, küresel büyüme ve borsalar açısından tarihsel olarak daha iyi öncü gösterge niteliğine sahip bazı verilerin (örneğin öncü ECRI endeksi son 47 haftanın en düşük düzeyine geriledi) zirve yapıyormuş gibi bir görüntü oluşturması bizce önemli. Bu potansiyel zirve belli bir zaman (genelde aylar süren) farkıyla piyasalar açısından da bir zirve haline gelmesi olası. Varlıkların ve yatırımların bu bakış açısıyla yönetilmesi önümüzdeki dönem daha fazla önem kazanabilir diye düşünüyoruz.

Önümüzdeki aylarda, maalesef bazı eski ekonomik ve yatırım tartışmalarının tekrar canlanacağını düşünüyoruz. Ne yazık ki bu konuların, genelde günlük bazda değerlendirme yapılan bu düşünce ortamında, yeterli hazırlık yapılmadan ve tedbir alma vakti azalmışken gündeme gelme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017