Zimem Defteri...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

Osmanlı’da, ramazan ayı gelince zenginler esnafları dolaşır, ‘zimem defteri’ denilen borç defterinin bir kısmını veya tamamını satın alırlardı. Ne zengin kime yardım ettiğini, ne de fakir kimin yardım ettiğini bilirdi. 

Bu güzel adetle zenginin mağrur olmadan vermesi, fakirin mahcup olmadan alması sağlanırdı…” 

★ ★ ★ 

Bu sözler, MÜSİAD Başkanı Nail Olpak’ın. Bir grup ekonomi gazetecisi geçen cuma günü daveti üzerine MÜSİAD’ın Sütlüce’deki Genel Merkezi’nde sohbet ettik. 

Kimler vardı derseniz, Bloomberg HT’den Ali Çağatay, Hürriyet’ten Jale Özgentürk ve Vahap Munyar, Habertürk’ten Serpil Yılmaz, Karar gazetesinden İbrahim Kahveci ve DÜNYA'dan ben… Sohbetimizin konusu da ‘zimem defteri’... 

★ ★ ★ 

‘Zimem’, zimmet kelimesinin çoğulu… ‘Borç’ anlamına geliyor. Zimem defteri de, Osmanlı esnafının kullandığı borç defteri. Aslında ‘veresiye’ defteri demek daha doğru… 

Pek çoğumuz mahallemizde bakkal amcanın daha sonra tahsil etmek için tuttuğu ‘veresiye defteri’ni hatırlarız. Hatırlarız hatırlamasına da, sanki o günler biraz geçmişte kalmadı mı? Artık her taraf, mega, hiper, süper ve sair adla anılan marketlerle dolu. Ve onlar da ‘veresiye’ filan yazmıyor. 

Olsa olsa, bugün ‘veresiye defterimizi’ daha çok bankalar tutuyor… Kredi kartları ile… 

★ ★ ★ 

“Bu gelenek” diyor MÜSİAD Başkanı Olpak, “Ancak paranın bir atan başka bir şey olmadığını kavramış bir idrakin başarabileceği bir zerafeti ortaya koyması bakımından da önemli…” Ve şöyle devam ediyor: 

“Bugün ortadan kaybolan bu geleneği hatırlamak ve hatırlatmak, belki veresiye uygulamasının ve veresiye uygulayan esnafın piyasadan çekilmesi nedeniyle çok yerinde bulunmayabilir. Fakat bu uygulamanın bir kavrayışın sonucu olduğunu… 

Buradaki özün, herhangi bir kaynağı Allah’ın rızasından başka maddi ya da manevi hiçbir karşılık gözetmeden bir başkasının ihtiyacı doğrultusunda tasarruf etmek olduğunu… 

Bu nedenle fikrin, zamanla değişen koşullara yeniden uyarlanabileceğini ihtar ettiğini de gözden kaçırmamak gerekir…” 

★ ★ ★ 

Olpak, zimem defteri adetini yeniden ihya etmeye çalışmanın ilham verebileceğine inanıyor… 

“Önemli ve öncelikli olan” diyor, “bu adeti sonuçlayan temel fikri yeniden dolaşıma sokabilmek. Bu başarıya ulaştığı zaman zimem defteri benzeri birçok yeni adet ortaya çıkacaktır. Su akar yatağını bulur. Nitekim, bu öz, yalnızca zimem defteri satın almayı değil, aynı fikirle çalışan ‘sadaka taşı’ gibi harikulade bir toplumsal dayanışma vesilesini de ortaya çıkarmıştır…” 

★ ★ ★ 

Sohbetin ardından, yakın bölgede üç bakkalla gittik. İsmi verilmeyen MÜSİAD üyeleri adına, ismini bilmedikleri borçluların borcunu sildirmek için… 

İlk durağımız, Eyüp’te 29 yıldır bakkal Bulut Gıda oldu. 

Bulut Gıda’nın kurucusu Abuzer Uğurlu hala gidip geliyor ama işleri oğlu Cebrail Uğurlu’ya devretmiş. Bulut Gıda’nın veresiye defterinden ödenme ihtimali hayli düşük olan, Cebrail Uğurlu’nun ifadesiyle ‘durumu olmadığından tahsilini isteyemedikleri’ borçlar hesaplandı, toplam 7 bin liralık borç ‘karalandı’, defterin o borçları gösteren sayfaları makasla kesilerek ‘satın’ alındı.. 

★ ★ ★ 

İkinci durak, yine Eyüp’te bu kez Topçular Mahallesi’ndeki Yılmaz Gıda’ydı. 

“40 yıldan fazla bir zamandır buradayız. Mahalle ile aile gibi olduk" diyor Zihni Yılmaz. Şimdi kendisi servis şoförlüğü yapıyor. Oğlu Cihan ise baba mesleğini sürdürüyor. Diğer oğlu Şükrü de şimdi daha çok babayla birlikte ‘servis çekiyor’. Nail Olpak ve MÜSİAD heyeti, üyeleri adına üzerinde ‘Yılmaz Gıda Borç Defteri – Şükrü Yılmaz’ yazan defterin içindeki 4100 liralık borcu üstleniyor ve defteri alıyorlar. 

'Veresiye yazdıranlar çoğaldı mı' diye soruyoruz Cihan Yılmaz’a… 

“Çok kötü değil ama iyi de değil” diye yanıtlıyor, “Biz de eskisi gibi veresiye vermek istemiyoruz, doğrusu. Ama çocuk elinde bir lira ile gelip, ‘5 tane ekmek istiyorum’ deyince, ya da 2 ekmek alıp, ‘yazar mısın’ diye sorana ne yapacaksınız?” 

★ ★ ★ 

‘Zimem defteri’ peşinde cuma günkü son durağımız Balat oldu. 

‘Balat Aile Kileri’ 60 yıldır Türkyılmaz ailesi tarafından işletiliyor. 

10 yıl önce babası Hüseyin Türkyılmaz’ı kaybedince Necibe Batmaz üstlenmiş işi. Mahallenin de ‘Necibe Abla’sı olmuş. Eşi de yardımcı oluyor. Gittiğimizde kızları babanın kucağındaydı. 

Nail Olpak, ‘zimem defteri’ geleneğini yaşatmak için bu uygulamayı başlattıklarını anlattı. Daha önceden bilgilendirilmiş olmasına rağmen, hala tam inanamamış olmalı ki, “Kamera şakası filan mı bu” diye sordu Necibe Abla… 

★ ★ ★ 

Olayın bir kamera şakası olmadığına iyice emin olduktan sonra, sevinç içinde, ödeyemeyenlerin, durumları iyi olmayanların borçlarını hesaplamaya koyuldu. Bir yandan hesap makinesine borç tutarlarını girerken, bir yandan da sayfaları çevirdikçe karşısına çıkan borçluların hikayelerinden kesitler verdi: 

-Ahh, Neriman Teyze… Ne kadar sevinecek. 40 yıllık müşterimiz. 80 yaşında, yalnız yaşıyor. 510 liralık borcu var. Geçen gün, ‘kusura bakma kızım, doğalgaz geldi’ diyordu… 

-Ya, Fikriye Abla… 3 aylık alıyor maaşını. İki senedir biraz korka korka alışveriş yapıyor. Sürekli, ‘ne kadar oldu borcum’ diye soruyor. 

-Zübeyde Abla da çok sevinecek. Kızı tıp fakültesinde okuyor. Kendisi hasta haliyle konfeksiyonda… 

-Ömür Abla, ‘Kıza nişan yapacağız. Önümüzdeki ay öderim’ diyordu. İyi ki, ‘tamam’ deyip veresiye yazmışım. Mübarek günde karşıma siz çıktınız. Böyle iyi insanlar da var mıymış? 

★ ★ ★ 

Olpak defteri alıp bakıyor, 2014 tarihli… 2013’ten devretmiş borçlar var. Toplam 8 bin liranın üzerinde tutuyor. Necibe Abla, hemen atılıyor: "9 bin lira verin, diğer defterde düzenli ödeme yapamayan başka müşterilerimiz de var. Onları da silmiş olalım…” 

Necibe Abla, parayı sayarken, Nail Olpak, ‘Peki’ diyor biraz sıkılarak, ‘Biz bu üyemiz adına satın aldığımız defterdeki borçludan tekrar istenmeyeceğinden eminiz…” 

“Öyle bir şey yapabilir miyiz” diyor Necibe Abla, “Allah bizi çarpar!” 

★ ★ ★ 

Zihni Yılmaz’ın dediği gibi, bir anlamda ‘bakkal mahallenin kasası’… 

Eskiden daha yaygındı bu durum ama şimdi de İstanbul’un belirli bölgelerinde, Anadolu’nun önemli bir kısmında, büyük sermayenin hala uzanamadığı ya da tercih etmediği… 

Büyük marketlerin cirit atmadığı ‘ücra’ köşelerde ‘, özellikle de mahalle bakkallarında veresiye uygulaması sürüyor… 

Ama öte yandan, ‘borç sildirme’ adedi çoktan unutuldu. Ramazan ayında zenginlerin tebdil-i kıyafet gezerek farklı yerlerdeki esnafları dolaşıp, veresiye defterlerindeki yoksulların borcunu kapatmasına rastlanmıyor artık. 

MÜSİAD bu geleneği hatırlatmak amacıyla üyelerine, bu adetin yaşandığı dönemde hayırsever zenginler tarafından satın alınmış bir ‘zimem defteri’nin bir sayfasını göndermiş… Bayram hediyesi olarak… 

‘Bu güzel geleneği sadece Ramazan ayı ile sınırlamak da gerekmez” diyor MÜSİAD Başkanı, “ Her zaman uygulanabilir!”

★ ★ ★ 

Üretmek kadar bölüşmeyi de bilmek gerek… Daha üzerine söylenecek çok şey var ama şimdilik hepinize iyi bayramlar...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar