Zile ve Turhal'da ne anlatırsınız?

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Osman S. Aralot ve Gazi Erçel ile ülkemizin çok değişik yörelerindeki insanlarla bildiklerimizi paylaşıyoruz. Geride bıraktığımız cuma ve cumartesi günü Zile ve Turhal'da bizi merakla dinleyen, sorularıyla konuların ayrıntılarına inmeye çalışan, ne yapması gerektiği konusunda ipuçları yakalamaya uğraşan dostlarla birlikte idik.

Zile Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hüseyin Berberoğlu ile Turhal Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ömer Çenesiz her zamanki sıcak dostlukları, mütevazı kişilikleri, iyi düzenlenmiş toplantı örgütlemesi ile zamanı çok iyi değerlendirdiğimiz bir geziye önayak oldular.

Bir ara Osman S. Arolat takıldı: "….bu gidişle geziler ilçelerden köylere doğru kayacak". Yanıtımı verdim: "…bu yaştan sonra başka ne işe yararız? Nasıl olsa çok şey öğreniyoruz; birinde öğrendiğimizi ötekine aktararak geçinip gidiyoruz!"

Farklı pencereden bakalım

Zile ve Turhal'da anlattıklarımı, kriz sonrasına doğru hazırlık için neler yapmamız gerektiğini özetleyerek paylaşmak istiyorum:

1. Evren sürekli genişliyor; "…akan suyun aynı yerinde insan iki kez yıkanamaz" diyen antik filozofun dediği gibi, bugünümüz dünden farklı oluyor; yarınımız da bugünden farklı olacak. Bu değişme bilim ve teknolojideki gelişmeler nedeniyle daha da hızlanıyor. Hayatın bu öz gerçeği hepimizi, yaşadığımız anı iyi anlamaya, doğru kavramaya ve uyum yeteneğini geliştiren refleksler vermeye zorluyor.

2. Bu bölgede, özellikle "tarım işletmelerimizde", ta Hititler döneminden beri aynı yöntemler kullanılıyor. Mülkiyet yasalarımız nedeniyle giderek küçülen "aile işletmeleri", rekabet edebilir ölçekten çok uzak.

Teknolojinin getirdiği makine-donanım, ilaçlama ve gübreleme gibi girdiler akılcı kullanılamıyor.

Güçlü örgütler yaratılamadığı için "fiyat istikrarı" sağlanamıyor.

Küçük tarım işletmelerinin yapısı değiştirilmeden yapılan "destekler" asla yerini bulmuyor.

Bütün bunları çok geniş kapsamı ile konuşmalı, ortak değerlerimizi ortak iradeye dönüştürmeli ve siyasi iradeyi zorlamalıyız.

"Günahsız din, krizsiz kapitalizm olmayacağına" göre, kriz sürecinde ve kriz sonrasında "tarımsal işletmelerde ciddi dönüşüm" yaratmak gerekecek.

Örneğin Kazova'da geçen yıl yaşanan "virüs sorununu" kökünden çözmek, ihracatta "gıda güvenliği" açısından önümüze konan engelleri aşmak için "örtülü tarımın" bir çözüm olduğunu ileri sürenler var. Virüsten, örtülü tarıma, jeotermal modern seralardan, örgütlü hayvan işletmeciliğine kadar kriz sürecinde ve kriz sonrasında ne yapıyoruz? Bu sorunun yanıtı, gelecekte krizleri daha az maliyetle geçirebilmenin de yanıtı olacaktır. Eğer kısa zamanda gerçek anlamda bir "çiftçi kayıt sistemi" yaratamıyorsak; bugünkü gibi gerçekle ilgisi çok kuşkulu olan "tarımsal yapı istatistikleri" ile öngörü yapılamaz, risk alanı belirlenemez, belirsizliklerin olumsuz etkileri azaltılamaz.

3. Küçük ve orta ölçek işletmelerimizin en güçsüz yönü; rekabet edebilir ölçekte olmamalarıdır. Rekabet edebilir ölçekte olmayan, rekabet edebilir teknolojilerle donanmayan, rekabet edebilir yönetim tarzını geliştiremeyen küçük işletmeler, içinde yaşadığımız krizi atlatmada zorlanacak. O nedenle, krizin yarattığı "sorgulama fırsatından" yararlanarak, organik büyüme, işbirlikleri ile ölçek yaratma ve ortaklıklar ile rekabet gücüne ulaşma konularını kısa zamanda netleştirmemiz gerek. O zaman, kriz döneminde söylediğimiz, "öz kaynak/borç dengesi", "alacakların yapılandırılması", "borçlanmanın orta ve uzun vadeli yapıya dönüştürülmesi", "faktör maliyetlerini düşüren projelerin geliştirilmesi", "talep koşullarının gözden geçirilmesi", "karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinin" geleceği inşa edecek biçimde geliştirilmesi mümkün olabilir...

4. Büyük ölçekli işletmelerimizin de ciddi dönüşümlere ihtiyacı var: Örneğin, ürettikleri mallarda biriminin kaç dolara ihraç edildiği geleceklerini belirleyecek. Kişi başına GSMH ile işgücüne ödenen giydirilmiş ücret maliyetlerinin oranı rakip ülkelerle karşılaştırılması rekabet gücünün çok önemli göstergesi.

Kalifiye işgücü arzının kolektif boyutu kadar, firma ölçeğinde alınan önlemlerle işgücü profilinin değiştirilmesi gerçekleşmeden rekabet şansı yaratılamaz. Karşılaştırmalı üstünlüğünü yitiren alanlarda uygun yere göç etme projeleri ellerinde olmayanların zorlanacağı çok açık değil mi?

Hizmet örgütlenmelerini unutmayalım

5. Hizmet örgütlenmesi ve kalitesinin yükseltilmesi de gündemde. Türk Ticaret Konunu değişince, iç ve dış denetimde profesyonel firmaların iş hayatındaki önemi artacak. Hukuku sadece ihtilafları çözme aracı olarak görmeyen, fırsatlar değerlendirme aracı olarak algılayan firmaların "dışa açık gelişme" yaratmalarında profesyonel hukuk danışmanları çok önemli hale gelecek. Daha onlarca alanda değişim ve dönüşüm yaşanacak…

Ben krize böyle bir açıdan bakıyorum. Krizi sadece gerçekliği çok da net olmayan rakamlarla, oluşturulan serilerinin gerçekliği tartışmalı gösterişli grafiklerle anlatmak elbet ki güzel. Ama asıl güzel olan "temeldeki dinamiklerle" açıklama. Krizi aşmak ne kadar önemli ise, kriz sonrasında iyi bir ekonomi inşa etmek ondan da önemli.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar