Zihnimizdeki İrlandalı, Aksaray'ın gerçek esnafına karşı
Burada içerikle pazarlama konusuna zaman zaman örnekleriyle yer vermeye çalışıyoruz. Kullandığımız örnekler, bazen pazarlamayla doğrudan ilgili olurken bazen de olayla pazarlama arasındaki ilişkiyi biz kurup yorumluyoruz. Pazarlamayla doğrudan ilgisi olmasa da pazarlamacıların, özellikle de içerikle pazarlamayla ilgilenenlerin dikkatini az bulunur ölçüde çeken olaylardan biri de önceki hafta yaşandı.
Tahmin edebileceğiniz gibi “İrlandalı turist tek başına Aksaray esnafını dövdü” başlığıyla izlediğimiz, konuştuğumuz, yorum yaptığımız haberden söz ediyorum. Sakın yanlış anlaşılmasın, aslında gerçekte yaşanan olayı anlatan, açıklayan başlık bu değil. Ama kabul edelim ki, olayı hayatımıza sokan, bu kadar popülerleştiren, olağanüstü denebilecek bir hızla viralleştiren başlık bu…
Olayın hemen ardından, “O anda editör biz olsaydık gazeteci olarak bu başlığı atar mıydık” tartışmalarında sonuç, hep “hayır atmazdık”a vardı. Evet, aslında olayın doğru düzgün başlığı “İrlandalı turiste linç girişimi” veya biraz daha magazinleştirirsek “Esnaf sudan sebeple İrlandalı turisti linç etmek istedi” gibi bir şeyler olabilirdi. Ama muhtemelen hiç birimiz (magazin gazetecisi olmayanları kastediyorum) olayı “İrlandalı turist tek başına Aksaray esnafını dövdü” başlığıyla vermezdik, veremezdik. Çünkü bize göre yaşanan gerçeklik bu değildi.
Evet. Doğru, o zaman da olayın bu denli popüler ve viral hale gelmesi mümkün olmazdı.
Hiç şüphesiz, gördüğünüz veya sonradan öğrenip, ayrıntılarına vakıf olduğunuz bir olayı başkalarına anlatmaya başladığınız andan itibaren, gerçekliği yeniden kurgulamış olursunuz. Başkalarının sizden dinlediği olay artık gerçek olay değil, sizin zihninizde yeniden kurguladığınız olaydır. Bir hikayeci, bir romancı, bir şair, bir ressam veya bir karikatürist, aynı olayı çok değişik şekillerde anlatabilir. Haberciyi bunlardan ayıran ölçü, gerçeklikten kopmamak için evrensel olarak kabul görmüş bazı kriterlere bağlı kalmasıdır. İşin bu kısmını Bilgi’deki haber yazma derslerimizde bol bol anlatıyoruz zaten.
İşe haberci veya gazeteci gibi yaklaştığınızda, yani olayı gerçeğe en yakın haliyle ortaya koyduğunuzda büyükçe bir izleyici/okuyucu kitlesini kaçıracağınız ortada. Ancak gazeteci şapkamı çıkartıp pazarlamacı şapkamı taktığımda, olayın aktarılma biçiminin tam da viralleşmeye uygun olağanüstü bir hikaye temasını yansıttığını görüp şapka çıkarmamam da mümkün değil.
Olay tam da Ryan Mathiews ve Watts Wacker’ın hikaye anlatımı üzerine kaleme aldığı “Senin Hikayen Ne?” kitabında “Gerçek hikayeler doğru hikayelere karşı” vurgusunu yansıtır nitelikte. Yani olayın görüntüleri bire bir öyle olmadığı halde, doğru, gerçekliğin önüne geçiyor ve hikaye, başlığın bize verdiği bağlamla herkesin zihninde tekrar kurgulanıp gerçekliğin yerini alıyor. Yani tam da olması gerektiği gibi, haklı olan kazanıyor.
Bu kurgulanmış gerçekliği bu kadar benimseyip bu kadar paylaşmamız da boşuna değil elbette. Zira bize anlatılan öykü, insanlığın binlerce yıldır anlatageldiği klasik hikaye temalarının en az ikisiyle bire bir örtüşüyor. “İrlandalı turist tek başına 15 kişiyi dövdü” başlığıyla verilen görüntülere baktığımızda, burada hem bir kahramanın haksızlığa karşı savaşını, hem de bir intikam öyküsünü görüyoruz ki, bu iki temanın da neredeyse genetik olarak zihnimizde yeri var.
El Cezire Türk’ten Şükrü Oktay Kılıç’ın Medium’da “İrlandalı turist vakası ve viral içerik” başlığıyla yazdığı incelemede görüş aldığı sosyolog Yrd. Doç. Dr. Tuba Demirci de olayın mağduru olan İrlandalı turistin kahramanlaştırılmasında, esnafın Haziran 2013 sonrasında karıştığı şiddet, ve öldürme olaylarına duyulan tepkinin büyük rol oynadığını söylüyor: Demirci’ye göre Gezi olayları sırasında bazı dükkan ve zincir mağazaların tutumu, failleri arasında esnafların yer aldığı Ali İsmail Korkmaz olayı, geçen kış yaşadığımız gazeteci Nuh Köklü cinayeti, son onur yürüyüşü sırasında göstericilerin esnafın sözlü ve fiziksel saldırılarına maruz kalması gibi olaylara tepki duyan mağdurlar ve potansiyel kurbanlarda bu olay (daha doğrusu olayın yansıtılma biçimi) bir tür iç ferahlamasına neden oldu.
Evet, üzerine analiz yaptığımız bu haber, elbette bu kadar derin hesaplar sonucu yapılmadı. Ancak bu haberi bu başlıkla vermeyi tercih eden gazeteci arkadaşlar daha etkili bir sunum yöntemi seçtiklerinin -gazetecilik zanaatının sırrına vakıf olan herkes gibi- farkındaydılar.
Tam burada viral içeriğin sahip olması gereken özelliklere gelecektim, ama devamı haftaya kaldı...