Zeytincilik politikasının yanlışları

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN [email protected]

Dünya zeytinciliğinde önemli ülkeler arasında yer alan Türkiye'nin zeytinyağı ihracatında zor bir dönem yaşanıyor. Yeterli üretim olmaması ve buna bağlı olarak fiyatın yükselmesi ihracatı zorlaştırıyor. 

Yaşanan zorluklar nedeniyle Ege Zeytin ve Zeytinyağı ihracatçı Birlikleri'ne üye 600 firmadan sadece 200'ü faal. Bu firmaların da büyük bölümü ihracat yapmakta zorlanıyor.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçı Birlikleri verileri incelediğinde ihracatta hep dalgalı bir seyir var. 2006-2007 sezonunda  42 bin ton zeytinyağı ihraç edilirken  ertesi sezon ihracat 15 bin 832 tona geriledi. 2010-2011 sezonunda 11 bin 727 tona düştü. 2012-2013 sezonunda ise rekor sayılacak bir düzeye 92 bin tona sıçradı. Sonra tekrar düşüş trendine girdi ve  2013-2014 sezonunda 26 bin tona, geçen sezon ise 14 bin tona geriledi. Bu sezonda ise ihracat 1 Kasım 2015'ten 31 Temmuz 2016'ya kadar 7 bin 160 ton olarak gerçekleşti. 

İhracat hızla düşerken bir yandan da ihracatın yapısı değişti. Dökme zeytinyağı ihracatı yerini markalı ve ambalajlı ihracata bıraktı. Bunda devletin markalı ve ambalajlı ihracata verdiği desteğin rolü büyük.

Daha önce dolar bazında verilen ihracat desteği dolardaki artış nedeniyle Türk Lirası'na çevrildi. 2016 yılı için verilen desteklere bakıldığında, 1 kilograma kadar olan ambalajlı ve markalı ihracatta ton başına 1400 lira, 1-2 kilogramlık ambalajlarda ton başına 725 lira, 2 kilogramdan 5 kilograma kadar olan ambalajlı ihracata ise ton başına 386 lira destek sağlanıyor. Bu destek ambalajlı ve markalı ihracatı artırdı. 

İhracatta bu değişim olumlu ve ülkeye daha büyük katma değer sağlıyor. Ancak, ihracat miktarındaki düşüşün nedenleri çok iyi analiz edilmeli.Yaşanan süreçten dersler çıkarılmalı. 

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, Başkan Yardımcısı Emre Uygun, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi Başkanı Kadri Gündeş ortaklaşa basın toplantısı düzenleyerek ihracatta yaşanan sıkıntılara dikkat çekti.

Toplantıda zeytin ağacı sayısı,verimlilik, prim desteği ve fiyat konusu öne çıktı. Özellikle yüksek fiyat nedeniyle ihracat yapılamadığı dile getirildi.

Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi birçok üründe olduğu gibi zeytinyağında da fiyat sadece sonuçtur. Fiyat üzerinden yapılacak tartışma yanıltıcı olur. Uygulanan politika, üretim maliyeti, verimlilik gibi önemli konulardaki sorunları çözmeden sadece fiyat odaklı yapılan değerlendirme yanıltıcı olur. Çünkü fiyatı belirleyen üretim maliyeti ve miktarıdır, verimliliktir, kalitedir.

Zeytinciliğe genel olarak bakıldığında büyük bir çelişki ile karşı karşıyayız. Türkiye, son 10 yıllarda zeytinde ağaç varlığını 90 milyondan 170 milyona çıkardı. Ağaç varlığındaki bu artış üretime yansımadı. Zeytinyağı üretimi 10 yıl öncesi ile aynı seviyede, bazı yıllar daha da geride. O zaman bunun sorgulanması gerekiyor. Gerçekte Türkiye'nin 170 milyon zeytin ağacı var mı?

Diyelim ki 170 milyon zeytin ağacı var. O zaman ağaç seçiminde yanlışlıklar var. Her bölgenin kendi özgün çeşidi yerine devletin verdiği yanlış teşvikle ülkenin her yerine Gemlik tipi zeytin fidanı dikildiği için bu ağaçlardan istenen verim alınamıyor. Çünkü Gemlik zeytini her bölgeye uygun değil, adaptasyon sorunu yaşanıyor. Nizip-Kilis çeşidi varken siz bu bölgeye Gemlik zeytini dikerseniz ağaç sayınız artsa da verim alamazsınız. Nitekim bazı bölgelerde yanlış dikilen zeytin ağaçları şimdi sökülüyor. Para kazanırım umuduyla sektör dışından bu işe girenler şimdi çekiliyor.

Yine verilen teşvikle bozuk orman alanları kiralama yoluyla yatırımcılara verildi. Bu alanlara zeytin dikilecekti. Bazıları hiç dikmedi. Bazıları ise zeytin dikti. Devlet desteği ile etrafını çitle çevirdi. Ama zeytine bakmadı. Bu alanlardan da verim alınamıyor. Hazineden, Orman Bakanlığı'ndan arazi kiralayanların mutlaka denetlenerek amacına uygun kullanmayanların elinden bu araziler geri alınmalı.

Geleneksel üretim bölgelerindeki zeytin ağaçları çok yaşlı ve verimi düşük. Bu alanlarda gençleştirme yapılması için bu yıl devlet destek vermeye başladı. Bu desteğin de mutlaka amacına uygun kullanılarak gençleştirme yapılmalı.

Üretim maliyetleri dikkate alınarak zeytinyağı primi en azından rakip üretici ülkelerle yani Avrupa Birliği ile aynı seviyeye çıkarılmalı. Avrupa Birliği'nde zeytinyağı desteği litre başına 1 euronun üzerinde. Ayrıca 10 yılı aşkın bir süreden beri sektörün talep ettiği zeytin danesine de prim verilmeli. Bu primle sektör büyük oranda kayıt altına alınarak devletin vergi geliri de artırılmış olur.

Üretime yönelik bu önlemler verimliliği ve kaliteyi artırarak üretimi ve dolayısıyla ihracatı artıracaktır. 

Fiyat konusuna gelince, uzun yıllar üretici maliyetinin altında litresini 3 liraya 5 liraya zeytinyağı satmak zorunda kaldı. Yapılan tanıtım çalışmaları ile iç piyasada zeytinyağı tüketimi arttı. Kişi başına tüketim 1 litrenin altındayken 2 litreye çıkarıldı. Üretici iç piyasada zeytinyağını daha kolay ve daha yüksek fiyatla satmaya başladı. Fakat, üreticinin sattığı fiyatın çok üstünde bir fiyatla marketlerde satılmaya başlanınca tüketici başka yağlara yönelmeye başladı. Yüksek fiyatın cazibesi ile zeytinyağında tağşiş arttı. Tüketici aldatıldı. Bunda üreticinin suçu yok. Yine denetim eksikliği var. Önlem alınmazsa tüketim yine 1 litre seviyelerine düşebilir.

Özetle, zeytincilikte Türkiye, sahip olduğu potansiyeli akılcı politikalarla değerlendirebilse iç piyasaya da ihracata da yetecek düzeyde üretim olur. Uygun fiyatla hem tüketilir hem de ihraç edilir.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar