Zenginler kulübü, fakirler güruhunun kaç katı olmalı?
Ağaç demiş ki baltaya: “Sen beni kesemezdin, ne yapayım ki sapın benden. Bak şu ağacın bilincine sen! Ölen ben öldüren benden.” Anekdot şu gerçeği ifade ediyor: Gelir dağılımı adaletsizliği eşitsizlikleri besledikçe birbirini yok eden süreçler ortaya çıkar. Gelir dağılımındaki en üst yüzde 20’lik katman zenginler kulübüdür. En alttaki yüzde 20’likse fakirler güruhudur. Oysa en yüksek yüzde 20, en düşük yüzde 20 olmadan mevcudiyetini sürdüremez. Bunu ancak ekonominin temel prensiplerine gidersek anlayabiliriz. Milli gelir şu dört etmenden ibarettir: Ham madde, insan gücü, sermaye, doğal kaynak. Büyük sermayedar yatırımı hammaddeyi işleyecek şekilde inşa eder. Sonra sıra, girdilerle ürün elde etmeye geldiğinde; insan gücü olmadan bu asla başarılamaz. İnsan gücü de gelir dağılımında ortalamaya ve onun alt katmanlarına karşılık gelir.
Bu güç vasıflı insan gücüyse ortalamadadır. Vasıfsız insan gücüyse de, en fakir yüzde 20’lik segmentti oluşturur. Yani “en zengin yüzde 20 / en fakir yüzde 20” oranı artıyorsa gelir dağımı da hızla bozuluyor demektir. Gelir dağılımının en bozuk olduğu; ABD, Brezilya, Meksika gibi ülkelerde en zengin yüzde 20ler en fakir yüzde 20lerin 7 katı ve üstünde seyrederler. Türkiye’de 2004- 2016 dönemi ortalaması 8.05’dir. 2005 ve 2009 yılları bu ortalamanın sert biçimde üstüne çıktığımız dönemlerdir. 2005’li yıllar tüm dünyada büyük durgunluk öncesi balonlar dönemiydi. 2009’a gelince; onu da Lehman kriziyle çöken küresel ekonomilerin toparlanma girişimi yılları olarak tanımlarız. Ekonomilerdeki aşırı büyüme dönemleri gelir adaletsizliğini körüklüyor. Fakirlerin toplamdaki payını artırıcı nitelikteki tutarlı gelişmeler, sürdürülebilir büyümelerin olduğu dönemlerde gelişir. Öyleyse gelir adaletsizliğini durdurmak için şunlar gereklidir:
1. Vasıfsız insan gücünü işe yönelik vasıflı eğitiminden geçirip, gelirlerini ortalamaya yakınlaştırmak.
2. Enflasyondaki katılığımız kırılmalıdır. Tarla – raf fiyatı arasındaki fark olabildiğince aşağılara çekebilirse, enflasyonun en oynak kalemi de kontrol altına alınmış olacaktır.
3. Sermayenin bir hedefte buluşmasını sağlayan sistemler kurulmalıdır. Kümelenme, milli gelir artırıcı en temel prensip olarak yaygınlaştırılmalıdır. KOBİ’lerdeki kümelenme sanayiyi, etkili çalışan kooperatiflerle de tarımda hareketlendirebiliriz. Montaigne bir özdeyişinde insanları başaklara benzetiyor. Oysa ekonomiler de başaklara benzerler: İçleri boşken başları havada, doldukça kendini oluşturan güçlerin önünde eğilirler. Zenginler kulübü, fakirler güruhunun sadece birkaç katı büyüklüğe erişebilmelidir; yedi sekiz katı değil…