Zengin ile yoksul ligler arasındaki uçurum artıyor

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Avrupa futbolunda ticarileşmeye dayalı parasallaşma hızla büyüyor. Bu büyümenin ulaştığı boyutu Deloitte’un, yirmi sekizincisini yayınladığı Yıllık Avrupa Futbol Finans Raporu’nda görebiliyoruz. Bu rapora göre, Avrupa futbol pazarının toplam gelirleri bir önceki yıla göre %11.3 artarak, 25.5 milyar eurodan 28.4 milyar euroya ulaştı.[1] Buna ilişkin karşılaştırmalı gelişim tablo:1’den görülebilmektedir.


Avrupa futbol gelirlerden aslan payını 15.6 milyar euro ile Beş Büyük Lig, yani İngiliz Premier Lig, Alman Bundesliga, İspanyol La Liga, İtalyan Serie-A ve Fransız Lig 1 alıyor. Beş Büyük Lig ya da diğer ifadeyle Merkez Ligler, toplam gelirin %54.93’ünü kendi aralarında paylaşırken, çevre liglerin toplam futbol pastasından aldığı pay ise %18.66. Bir önceki sezona göre Merkez Ligler’in payı %6.12’lik bir artış kaydetmiş durumda. Çevre Liglerin paylarındaki artış ise %8,16 düzeyinde.

Merkez liglerin gelirleri alt liglerin gelirleriyle konsolide edildiğinde, merkez liglerin toplam gelirleri 18.2 milyar euroya ulaşırken, toplam içindeki payları da %64.08’e yükseliyor. Çevre liglerin toplam gelirleri ise 10.2 milyar euro düzeyinde gerçekleşirken, Çevre Liglerin payı da %35,92 olarak gerçekleşti. Konsolide gelir artışına bakıldığında ise, Merkez Liglerin bir önceki sezona göre gelir artışları % 4, Çevre Liglerin artış oranıysa %27.5 görünüyor.

Son beş yılda beş büyük lig arayı çok açtı!

Son beş yılda Avrupa futbolunda Merkez Ligler’in sahip olduğu finansal üstünlük giderek arttı ve bugün öyle bir noktaya geldi ki, var olan egemenliği yıkmak mümkün değil. Finansal üstünlük beraberinde sportif egemenliği de getirdi. Nitekim, UEFA organizasyonlarında Beş Büyük Ligin, Çevre Ligler’e karşı açık ara sportif üstünlüğünü Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nde açıkça görebiliyoruz. Son beş sezonda Merkez Ligler’in gelirleri 13.4 milyar eurodan 17.9 milyar euroya gelirken, Premier Lig’in Merkez Ligler içinde engellenemez bir finansal üstünlüğe sahip bulunuyor.

Premier Lig yayın hakları gelirindeki artışla, arayı açıyor

Merkez Liglerin 2017-18 gelirleri ve bu gelirlerin bileşimi Tablo: 3’te yer alıyor. Tablodan da görüldüğü üzere, 2017-18 sezonunda İngiliz Premier Lig 5 milyar 440 milyon euro gelire sahip. Premier Lig’i 3 milyar 168 milyon euro ile Bundesliga takip ederken, üçüncü sırada 3 milyar 73 milyon euroluk geliriyle İspanyol La Liga’yı görüyoruz. İtalyan Serie-A 2 milyar 217 milyon euro ile Merkez Ligler içinde dördüncü sırada kendisine yer bulurken, Fransız Lig 1 ise 1 milyar 692 milyon euroluk geliriyle beşinci sırada.

İngiliz Premier Lig yıllık 3 milyar 210 milyon euroluk yayın geliriyle, Merkez Ligler içinde kendisine önemli bir finansal üstünlük sağlıyor. Bu üstünlük, aynı zamanda sportif alana da yansımış durumda. Nitekim, 2018-19 sezonunda hem Şampiyonlar Ligi’nde, hem de Avrupa Ligi’nde 4 İngiliz kulübü kendi aralarında oynadılar ve adeta Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’ni Premier Lig’e çevirdiler. Şampiyonlar Ligi Finalini Liverpool- Tottenham oynarken, Avrupa Ligi finalini ise Chelsea ile Arsenal oynadılar. 14 Ağustos 2019’da İstanbul’daki Süper Kupa finalini de Liverpool ile Chelsea oynadılar.

Premier Lig’in toplam 5.4 milyar euroya ulaşan gelirinin %59’u naklen yayın haklarının satışından geliyor. Bu bağlamda Premier Lig’in 3 milyar 210 milyon euroya ulaşan naklen yayın gelirleri, Fransız Lig 1’in 3, Alman Bundesliga ve İtalyan Serie-A’nın 1,5 ve İspanyol La Liga’nın da 1 katı kadardır.

İngiliz kulüpleri diğer Merkez Lig takımlarından daha fazla kazanıyor

İngiliz kulüpleri kulüp başına 272 milyon euro ortalama gelirle, Bundesliga takımlarından %54.5, La Liga ekiplerinden %76.6, Serie-A takımlarından %145 ve Lig 1 takımlarından da %220 fazla gelir kazanıyorlar.

Para harcamada da İngilizler önde gidiyor

İngilizler sadece para kazanmada değil, para harcamada da Merkez Ligler içinde ilk sırada yer alıyorlar. Premier Lig kazandığı 5 milyar 440 milyon euro gelirin yaklaşık %59’unu oyunculara ücret olarak dağıtırken, kulüp başına ortalama 272 milyon euro gelir elde edebiliyorlar. Bu da, doğal olarak en iyi oyuncu ve teknik adamın İngiltere’ye gitmesine neden oluyor.

En kârlı kulüpler Premier Lig’de yer alıyor

Gelirleri istikrarlı bir şekilde artırmada Premier Lig liderliği kimseye bırakmıyor.
İngiliz kulüplerinin karlılıklarını özellikle 2012-2013 sezonundan itibaren geometrik bir biçimde ancak, istikrarlı bir şekilde artırdıkları görülüyor. Premier Lig kulüpleri 2016-17 sezonunda 1 milyar 297 milyon euro kâr yaratırken, bu tutar 2017-18 sezonunda 1 milyar euronun altına, 979 milyon euroya düştü.

İngiliz kulüpleri son on yılda faaliyet karlarını tam 9.5 kat arttırarak 979 milyon euroya yükselttiler. Bu gerçekten de çok büyük bir başarı. Premier Lig’de faaliyet karında yaşanılan bu artış performansını diğer liglerde gözlemleyemesek te, yine de Alman kulüplerinin 373, İspanyol kulüplerinin 226, İtalyanların da 54 milyon euro kâr yaratabiliyorlar. Merkez Ligler içinde sadece Fransız lig 1 faaliyetlerinden zarar eder durumda. Fransızlar 2017-18 sezonu itibariyle 298 milyon euro zarar etmiş görünüyor.
UEFA Finansal Fair Play (FFP) uygulamasının, kulüp ve lig karlılığına en olumlu etkisini Merkez ligler içinde sadece Premier Lig’de görüyoruz. 2013-14 sezonundan itibaren uygulamaya alınan UEFA FFP uygulaması ile Premier Lig’in sıkı bir mali disipline girdiğini de yukarıdaki tablo bize gösteriyor. Bu gelişimi sadece gelir artışı ile de açıklamak çok mümkün görünmüyor. Doğal olarak, gelirlerdeki artışa karşın, futbol ekonomisinde giderler ve buna bağlı zararlar daha hızlı artar. Premier Lig’in gelir artışını, finansal anlamda kulüpleri karlılığa ulaştırmada çok iyi kullandığını/yönettiğini gözlemliyoruz.

Çevre liglerde Rusya arayı açıyor

Çevre Liglerde Rusya sahip olduğu 813 milyon euroluk geliriyle, ekonomik ve finansal anlamda liderliği son yıllarda elinde tutuyor. Rus liginin en önemli gelir kaynağını sponsorluk gelirleri (% 61) oluştururken, çevre ligler içinde en yüksek yayın geliri 376 Milyon Euro’ya ulaşan tutarla Süper Lig’de bulunuyor.

Süper Lig’de toplam gelirlerin %51,4’ü yayın gelirlerinden oluşurken, sponsorluk ve ticari gelirlerinin payı %33, Maç günü gelirlerinin payı da %11 düzeyinde. Bu haliyle, Rus liginden sonra yedinci sırada kendisine yer bulan Süper Lig’de kulüp başına ortalama gelir ise 41 milyon euro seviyesinde. Süper Lig %76’lık ücret-maaş/gelir oranıyla da Çevre Ligler içinde en olumsuz rasyoya sahip lig olarak görünüyor.

Tablo: 4) Çevre Ligler’de gelirler ve gelirlerin gelişimi

Gelecek haftaki yazımızda ise, merkez ligler ile çevre ligler arasındaki bu aranın açılmasının Avrupa ve dünya futbolunu nasıl etkilediği üzerinde duracağız.

DENGESİZ VE HAKSIZ REKABET ÇEVRE LİGLERİN ALEYHİNE KALICILAŞTI!

Çevre Ligler’in rekabette Merkez Ligler’in gerisine düşmesi esas itibariyle, UEFA’nın yıllardır izlediği bilinçli bir politikanın sonucu…UEFA her ne kadar, Finansal Fair Play uygulamasıyla ‘’Küçük ligleri, büyük liglere karşı koruma’’yı hedeflediğini beyan etse de, uygulama sonuçları göstermiştir ki, bu amaç gerçekleşmediği gibi, aksine Çevre Ligler rekabette oldukça geride kalmışlar, Ligler arasındaki dengesiz ve haksız rekabet, Merkez Ligler lehine daha da artmıştır. Bu gelişimi ekonomik ve mali alanda gördüğümüz gibi, sportif alanda da gözlemliyoruz. Avrupa futbolunun bir numaralı kupası Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finalden itibaren neredeyse hiç Çevre Lig takımının olmaması (bu sezon- 2018-19 Ajax örneği bir istisnadır), dengede rekabetin kaybolduğunu bize gösteriyor. Bu haliyle, Avrupa futbolunun geleceği ciddi risk altındadır. Ligler arasındaki uçurumun daha da artırılması, orta ve uzun vadede futbolun ölümü anlamına geliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar