Zayıflayan dolar üzerine....

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

UZMAN GÖRÜŞÜ / Zeynel A. Balcı /Acar Yatırım Menkul Değerler

Krizler sonrası bazı sonuçlar ortaya çıkar. Bunlardan  öncelikli olanları ağırlaşan borçlar ve enflasyondur. Devletler,  şirketler ve bireysel borçlarda ciddi artış söz konusu. ABD olmak üzere Türkiye ve birçok ülkede borç kalemlerinde son yıllarda ciddi yükselişler herkesin bilgisi dahilinde. Bazı küçük Doğu Avrupa ülkeleri batma noktasına geldi. Avrupa'nın önemli ülkelerinin ve ABD'nin borç/milli gelir oranı yüzde 100 yaklaştı veya bazılarında yüz 100'ün üzerinde çıktı. Şirketler ve bireysel borçlarda benzer görünüm var. ABD'de mortgage kredilerinden sonra tüketici ve kredi kartlarıyla ticari kredilerde geri ödemelerde sorunların arttığına dair haberlere daha çok rastlanır oldu. Türkiye'de de bankacılık kredilerinde benzer sorunların yaşandığı açıklanan verilerde görülüyor. Rakam ve oranlara bakıldığında artış trendindeki kredi geri dönüşlerinde yaşanan sorunlar bankacılık sektörü için risk oluşturmaya başlamış durumda. Borç sorunu uzunca bir süre daha devam edecek ve risk olarak varlığını sürdürecek gibi duruyor.     

Kriz sonrası yaşanan diğer önemli sorun enflasyon. Piyasaya çıkan trilyon bazında dolar ve Euro'nun bir süre sonra enflasyona neden olması zaten beklenen bir sonuçtu. Ancak talep yetersizliği nedeniyle bu tür enflasyon sorunu bu aşamada çok büyük risk olarak görülmüyor. Bu noktada ABD Doları'nın değerindeki dalgalanmaların önemi ortaya çıkıyor. Bilindiği üzere altın ve petrol başta olmak üzere demir-çelikten tarım ürünlerine kadar birçok metanın değeri dış piyasalarda dolar üzerinden fiyatlanıyor. Dolar değer kaybettikçe metaların fiyatları artıyor. Altının son dönemdeki yükselişinin ardında altının güvenli liman olmasından çok doların değer kaybetmesinin etkisi var. Şimdi global ekonomi korkulan talep enflasyonundan daha çok maliyet enflasyonu tehlikesiyle karşı karşıya. Bu aşamada talep yetersizliğinin etkisiyle bir risk ihmal ediliyor. Ama yetersiz talebin enflasyon üzerindeki baskısı azalırsa maliyet enflasyonu kendisini hissettirecektir. Avrupa Merkez Bankası Başkanı'nın geçtiğimiz günlerde ABD Doları'nın değer kazanmasının çok önemli olduğu hatta hayati önem taşıdığını söylemesinin altında bu endişe var zaten. ABD Doları'nın değer kaybetmesi nedenlerine bakıldığında; ABD Merkez Bankası'nın (FED) faiz oranını yüzde 0.25 seviyesine kadar çekmesi ve ikiz açıklar (bütçe ve cari açık) sorunlarının devam etmesiyle ekonomilerdeki toparlanmanın yetersiz kalması nedenler görülecektir. Faiz artımı için ise en erken tarih 2010 yılı martı veya yıl ortaları tahminleri yapılıyor. ABD'de son iki ayda açıklanan özellikle konut ve istihdam verileri başta olmak üzere ekonomik veriler beklentilerin altında gelmeye başladı. Bu durum ekonomik toparlanmanın zayıflamaya başladığı yorumlarını da beraberinde getirdi. Dolara değer kaybettiren bir diğer neden de ülke rezervlerinde doların henüz hakimiyeti (yaklaşık yüzde 60-65) devam etmekle birlikte dolar tutma oranları azalmaya başladı. Daha önce trilyon dolar bazında rezerve sahip Çin'in dolar tutma oranının azalacağını ve çeşitliliğe gideceği yönünde açıklamalar yapılmıştı. Geçtiğimiz günlerde İran'ın dolardan Euro'ya döndüğüne dair haberler yer aldı. Bu gelişmeler de dolara satış olarak yansırken değer kaybını biraz daha artırdı. Geçtiğimiz aylarda kurtarma paketleriyle piyasaya yapılan yüksek tutardaki dolar enjeksiyonu ve arz bollaşmasının etkisiyle güç kaybeden dolar şimdi de yukarıda sayılan gerekçelerin etkisine girmiş görülüyor Bu gelişmelerin ışığında zayıf doların devam edebileceği varsayımı her halde yanlış olmayacaktır.

Krizden çıkış tartışmaları devam ederken küresel ekonomiler borç ve enflasyonla birlikte zayıflayan doların etkilerini tartışmaya başladı. Sorunun ciddiyetiyle birlikte çözümü noktasında gerek ABD Hazine Bakanı ve  Merkez Bankası Başkanı Bernanke gerekse geçtiğimiz günlerde toplanan G-20 zirvesinden doyurucu açılımlar gelmedi. Geçtiğimiz aylarda en kötü görüldü ve toparlanma devam edecek söylemleri azalırken başta IMF Başkanı olmak üzere yerini çok daha temkinli ifadelere bıraktı. Sonbaharı zirvelere yakın borsa endeksleriyle birlikte dip seviyelerdeki faiz oranları ve yatay seyreden döviz kurlarıyla karşılayan piyasaların seyri biraz da bu kilitlenmenin sonucuna bağlı olacak. Çözüm üretilemediği takdirde önümüzdeki süreç daha zor ve seçici olabilir.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017