Zayıflayan büyümeyi canlandırmak zor gözüküyor

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

 

 

Yılın ilk çeyreğine ilişkin %3.2'lik büyüme oranı %2.8 olan piyasa beklentilerinin üzerinde geldi. Ancak detaylara baktığımızda pozitif yönde çok fazla bir sürpriz olduğunu söylemek pek mümkün değil. Üretim tarafından baktığımızda %3.2'lik büyümeye en fazla katkıyı %0.71 ile ulaştırma-haberleşme ve %0.70 ile imalat sanayisinin yapmış olduğu görülüyor. Harcamalar tarafında ise hanehalkı harcamalarının yerinde saymış olduğu, buna karşılık kamunun tüketim harcamaların reel bazda %5.5 oranında artmış olduğu görülüyor. (Kamu harcamalarının milli hasıla içindeki payı %9.8 olması nedeniyle, bu dönem kamunun büyümeye katkısı da %0.5 olmuş.)  2011'in 1. çeyreğinde %40 artış göstererek milli hasılaya 9.3 puan gibi çok yüksek bir katkı yapan özel sektörün yatırım harcamaları ise bu dönem sadece %1.6 büyüyerek 0.4 puan katkı sağlamış bulunuyor. Önceki 2 çeyrekte olduğu gibi, bu çeyrekte de dış ticaret milli hasıla büyümesine önemli bir etki yapmış. İhracat %13.2 büyürken, ithalatın %5 oranında gerilemesi sonucunda, net dış ticaretin milli hasılaya katkısı 1.9 puan olmuş. Ancak önümüzdeki dönemlerde bu katkının giderek azalması söz konusu olacak. (Gerek Haziran verileri, gerekse de reel kesimin ileriye dönük beklentileri, ihracatta fazla bir ivmelenme beklenmesinin doğru olmayacağını gösteriyor.)

Öte yandan, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH serisinde yapılan son dakika düzeltmesi de çok yabana atılır boyutlarda değil doğrusu. İlk açıklanan seride önceki çeyreğe göre az da olsa (%0.2) büyüme olduğu ifade edilirken, düzeltilmiş seride daha büyük bir oranda (%-0.4) bir daralma olduğu ortaya çıkıyor. %0.6 olan iki seri arasındaki fark hiç de az değil. Bundan öte, 11 çeyrek peşpeşe büyüme göstermiş olan ekonominin ilk defa bir daralma içine girdiği görülüyor. (Bilindiği gibi, gelişmiş ekonomilerde milli gelir rakamlarının 2 çeyrek üst üste daralma göstermesi, "resesyon" olarak adlandırılmakta.)

Buradan, 2. çeyrek ile ilgili tahminlere gelirsek: Nisan ayında mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış üretim endeksi  %1 artarak az da olsa bir umut vermişti. Ancak bir öncü gösterge olarak kapasite kullanım oranına bakarsak, üretim ile çok yüksek bir korelasyonu olan bu oranın geçen senenin aynı aylarına göre Mayıs'ta 0.5 puan ve özellikle Haziran ayında 2.1 puan gerilediğini not etmemiz gerekiyor. (Keza, mevsimsellikten arındırılmış endeks de 2. çeyreğin tamamında gerileme içerisinde.) Bu rakamlar 2. çeyrekte üretim tarafında pozitif bir büyüme olmadığını ortaya koymakta.

Öte yandan MB'nın Haziran PPK karar metninde Haziran ayının sonu olmasına rağmen hâlâ yılın 2. çeyreğinde ılımlı bir toparlanmadan söz etmesi, yılın geri kalanı ile ilgili net bir ifade kullanmaması, buna karşın geçen karardan farklı olarak küresel büyüme koşullarındaki zayıflamaya atıfta bulunması, bence Merkez'in giderek büyüme ile ilgili kaygıları ön plana çıkarmaya başladığını göstermekte. Aynı metindeki "toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüşü destekleyeceği" şeklindeki ifadesi de büyümenin zayıf kalacağı beklentilerini ortaya koymakta.

Nitekim, Merkez son gelen beklentilerin altındaki enflasyon oranlarına ve de döviz girişlerindeki göreceli ılımlı ortama da güvenerek, son dönemde para politikasında bir miktar gevşeme sağlamış bulunuyor. Fonlama miktarını artırmamasına karşın rekabetçi ihale ile fonlamayı azaltarak ve zorunlu karşılıkların döviz ve altın cinsinden tutulma imkanlarını artırmak suretiyle piyasaya TL likidite vererek, Merkez piyasa faizlerinde bir miktar gerileme sağlamış durumda. Ancak, bunun henüz kredilerde herhangi bir ivme sağlamış olduğunu söylemek zor. TL kredilerin artış hızı yıllık bazda gerilemeye devam ediyor.

Her ne kadar yılın geri kalanında Merkez Bankası "imkanları dahilinde" büyümeyi destekleyecek gibi gözüküyorsa da, gelişmiş ülkelerdeki en ufak bir canlanma emaresiyle artma eğiliminde olan emtia fiyatlarının bu amacı kısıtlayacak olması, maliye politikasında fazla genişleme imkanının olmaması ve ihracat piyasalarının muhtemel zayıf seyri, bu sene büyüme oranının %3'lerin üzerinde gerçekleşmesine pek izin vermeyecek gibi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019