Zayıf TL, yüksek faiz, güçlü borsa üçlüsü devam edebilir mi?
Bir yanda güçlenen ABD ve Çin büyümesi, diğer yanda öne çekilen Fed faiz artırım beklentisi ve yükselen dolar. Bardağın dolu tarafına bakmayı tercih eden piyasalarda son zamanlardaki en güçlü yükselişlerden birisi yaşanıyor.
Geçmiş verinin incelenmesi ABD’nin büyümesindeki güçlenmenin Çin, Güney Kore, Japonya, Meksika, Kanada gibi dış ticaret ortaklarına yaradığını gösteriyor. Çin’in büyümesindeki güçlenmeden ise Japonya, Almanya gibi sermaye malı üreticileri, Brezilya, Avustralya, Orta Doğu ülkeleri gibi emtia üreticileri yararlanıyor.
Dış kaynakla büyümesini finanse eden ve/veya emtia ithal eden Türkiye gibi ülkeleri ABD ekonomisinin ısınması Fed kanalıyla, Çin’in büyümesi ise emtia fiyatlarındaki artış yoluyla vuruyor. Diğer bir deyişle küresel piyasalarca fiyatlanan mevcut konjonktür Türkiye’nin lehine değil.
Bu defa farklı mı olacak? Finans piyasalarında çok sık sorulan ve genelde cevabı “hayır” olan malum soruyla karşı karşıyayız. Küresel konjonktür ve ekonomik veriler bu defa da farklı olmayacağını ve Türkiye varlıklarındaki yükselişin uzun soluklu olmayacağını gösteriyor. 15 Mart FOMC toplantısı öncesi sessiz döneme girerken Fed başkanlarının verdiği şahin sinyaller ABD dolarının güçleneceği ve faizlerin yükseleceği yeni bir döneme girildiğinin işaretini veriyor. Ama geçmiş dönemin tersine satış dalgasını bu kez Trump’ın konuşması değil Fed yetkilileri tetikledi.
Trump Kongre’de yaptığı konuşmada seçim meydanlarında verdiği sözleri tekrarladı. Ancak harcamalar ne kadar artırılacak ve nasıl finanse edilecek gibi hayati konularda bilgi vermedi.
Piyasaları asıl etkileyen Fed başkanlarının piyasalara verdiği şahin mesajlara paralel Fed’in Mart ayında faizleri artırma ihtimalinin %80’in üzerine (geçen hafta %30 civarındaydı) çıkması ve DXY dolar endeksindeki sert yükselişti.
Fed’in sinyallerini dolar pozitif, gelişmekte olan ülke varlıkları için negatif okuyoruz. Yüksek cari açığı ve dış finansman ihtiyacı yüzünden Türkiye varlıkları gelişmekte olan ülkelere daha kırılgan olmayı sürdürecek.
Söz konusu dönemin etkileri Türk lirasındaki kayıpta ve tahvil faizlerinde görülmeye başlandı. Aybaşından beri bakıldığında Türk lirası %2,5 kayıpla açık ara en çok değer kaybeden gelişmekte olan para birimi konumunda. Merkez Bankası’nın alım ihalelerini bırakmasının da etkisiyle 10 yıllık yerel tahviller yeniden %11’in üzerine çıktı. 30 yıllık Euro-tahvillerde de durum çok farklı değil.
Buna karşın Borsa İstanbul faiz ve kur cephesinden gelen olumsuz sinyalleri umursamayarak Mart ayına %3’e yaklaşan bir yükselişle başladı. Türk lirasının zayıfl adığı, faizlerin yükseldiği bir konjonktürde borsadaki yükseliş devam edebilir mi? Geçmiş verinin incelenmesi yükselişin sürmesi olasılığının düşük olduğunu gösteriyor. Einstein’ın “aptallığın en büyük kanıtı aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuçlar almayı ummaktır” sözünü hatırlatarak zayıf TL, yüksek faiz sarmalında Borsa İstanbul’daki yükselişin sürdürülmesinin giderek zorlaştığı uyarısını yapıyoruz.