Zararın neresinden dönülse kârdır
Hükümet Suriye’de izlediği politikanın yarattığı güçlükleri nasıl aşmalıyım diye düşünürken, içte de olaylar yoğunlaştı. Unutmaya başladığımız iç çatışma ortamı bir yandan hükümetimizin tavrı, diğer yandan PKK ve onun akrabası HDP ve türevlerinin basiretsizliği sayesinde geri geldi. Geri gitmesi kolay olmayabilir.
Olayların hiç olmazsa bir bölümünün terör örgütü tarafından bilinçli olarak tasarlandığı anlaşılıyor. Sıradan yatıştırma yöntemleri yetersiz kalabilir. Olayların bu aşamaya gelmesinin sorumlusunu tartışmaya bile gerek yok. İktidarın seçimle belirlendiği bir ülkede siyaseti hükümet kararlaştırır, sorumluluğu üstlenir. İktidar-muhalefet ilişkisini aşan ve ulusal nitelikte sorunlar karşısında iktidar ve muhalefetiyle bir çözüm üzerinde anlaşılabilir. Ancak, hükümetimizin muhalefete karşı nezaketten uzak tavrı, sıradan bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu ve kendi başına işi çözebileceğini sandığını gösteriyor. Acaba öyle mi?
Hükümetin (bu ifadenin kapsamına sorumluluk taşımayan ve siyasette taraf olmaması gereken görev sahibi de dahildir) Orta Doğu politikası hala Müslüman Kardeşlerin egemen olduğu ve ülkemizin önderlik edeceği Sünni ağırlıklı bir bölge oluşturulmasını öngörüyor. Ancak, böyle bir olasılık yok. Mısır’da kendi otoriter sistemini kurmaya kalkışan İhvan yönetimi yerini bir başka otoriteci sisteme terk etti. Libya bir iç savaş felaketine sürüklendi. Irak’ta diğerlerini dışlayıcı bir Şii hükümet kuruldu, şimdi ülke parçalanmağa doğru gidiyor. Suriye’de Esat yönetimi kolay yıkılır diye düşünüldü, yıkılmadı. Şu sıralar yeniden güçlenmeğe başladığını söylemek dahi mümkün. Bunlar yetmiyormuş gibi İŞİD nam bir terör örgütü güneyimizde devlet kurduğunu iddia ediyor. Türkiye’de de iç barışı tehlikeye atacak kadar güçlü bir örgütlenmeye sahip olduğu ileri sürülüyor. Suriye’nin Kürt bölgelerinden Kobani’ye saldırısı, Türkiye’nin ise Kobani’ye yardım gitmesine izin vermemesi iç barışımızı dinamitledi. Gösteriler, kamu binaları ve araç yakmalar, yağmalar ve maalesef ölümler. Dünya büyük tehlike olarak gördüğü İŞİD’e odaklanmış, bu mücadelede Esat’ı destek unsuru olarak görüyor. Türkiye İŞİD’e karşı mücadele etmek için Esat da gitmelidir diye ısrarlı. Bunun için asker kullanmaya hazır. Ancak, bu görüşü destekleyen başka ülke yok. Batılı müttefikler Esat’la uğraşmaktan vazgeçtiler, İŞİD bitsin istiyorlar. Rusya ve İran, Suriye’ye asker sokulmasına karşı. Türkiye sokarsa, bunu karşılıksız bırakmazlar. Suudi Arabistan ve Katar ise İslam adı altında yürütülen maceracı girişimleri kendi egemenliklerini tehdit edebileceğini gördü.
Hükümetimiz herhangi bir gözlemcinin gördüğü gerçekleri görmemekte direniyor. Büyük zararlara uğrayacağız. Başta Suriye olmak üzere tüm Orta Doğu politikamızı yeniden şekillendirmemiz lazım. Zararın neresinden dönülse kardır.