Zamanlar arası dedektiflik!

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

1980’lerin sonlarında sıcak bir yaz günü Priene antik kentinde taşlardan yüzüme vuran cehennem alevlerine rağmen başlayan arkeoloji sevgim, arkasında yüzlerce yazı ve “Bir Arkeoloji Detektifinin Maceraları” (Oğlak Yayınları) isimli kitabı bırakarak bugünlere kadar geldi...

Dünya üzerinde tarihi değiştirebilecek yerlerden biri de Anadolu toprakları…

Türkiye’deki Roma İmparatorluğu’ndan kalan antik kent sayısı, inanmayabilirsiniz, ama İtalya’dakilerden fazla. Örneğin, Side antik kentindeki Roma dönemi eserlerinin benzerleri, Roma’da bile yok…

Kazılmayı bekleyen 20 bin höyük bulunuyor. Anadolu’daki 25 bin tümülüsün neredeyse yüzde 99’una hiç dokunulmamış. Antik çağlardan bu yana dikilmiş 25 bin irili ufaklı anıt yer alıyor ülkemiz topraklarında. Yani toplam 70 bin civarında tarihsel, kültürel, dinsel nokta var.

Bütün bunlara karşılık Anadolu’da hâlen yaşanan 34 bin civarında köy olduğu söyleniyor. (2014 yerel seçimleri öncesi yürürlüğe giren yeni yasa ile nitelikleri değiştiğinden son rakam, 18 bin civarlarında, ama statüleri farklı olsa da yaşayanlar için buraları hâlâ köyler)

Bu rakamlar ışığında her köye ortalama 2 tarihsel yer düşüyor!

Bu topraklarda İslâmiyet öncesi, adı bilinen 42 uygarlık yaşamış. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir zenginlik yok! Ancak, onlardan kalanları ortaya çıkarmak için yapılan kazı ve yüzey araştırmalarının sayısı 300’lerde… Yani, çok, ama çok az… İşte bu nedenle, arkeoloji alanında yapılan sponsorluk çalışmaları, verilen destekleri önemli buluyorum…

Kazılara destek olan kuruluşlardan birisi, Tekfen Vakfı. Vakıf, Diyarbakır yakınlarında, Bismil ilçesinin güneydoğusunda yer alan Ziyaret Tepe Höyüğü'nde 2000 yılından bu yana sürdürülen kazılara 2012 yılında sponsor olmuş, yapılan çalışmalar, kitaplaştırılmıştı…

Yıl içinde “Ziyaret Tepe – Asur İmparatorluğu’nun Anadolu Sınırlarını Keşfederken” ismiyle yayınlanan kitap, Türkiye’den sonra Cornucopia Books yayınıyla İngiltere’deki kitapçıların raflarında da yerini aldı. Londra Oxford - Cambridge Club’da düzenlenen tanıtım kokteyline çok sayıda akademisyen, yazar ve arkeolog katıldı.

Davette konuşan Tekfen Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dori Kalafat, kitabın 18 yıl süren kazı boyunca yaşananları kaleme alan bir yayın olduğunu söyledi. “Ziyaret Tepe kazıları, Ilısu Barajı nedeniyle bir kurtarma kazısıydı. Kazı tamamlandıktan sonra kitaba dönüştü” diyen Kalafat, tam bir “saha kitabı” olarak tanımlanabilecek çalışmanın; dünya çapında birçok üniversitenin arkeoloji öğrencilerinin ilgisini çektiğini kaydetti.

Kazı Başkanı Prof. Timothy Matney ise konuşmasında, kitabın kolay okunabilir nitelikte olduğuna vurgu yaparak “Amacımız, kullandığımız ekipmandan kazı sürecine, kazı alanındaki günlük hayatımızın normalde kaydı tutulmayan yönlerine kadar bu hikâyeyi mümkün mertebe okunabilir şekilde anlatmaktı" şeklinde konuştu.

Kitabın yazarlarından, aynı zamanda Ziyaret Tepe ‘Aşağı şehir’ kazısının direktörü Cambridge Üniversitesi’nden Dr. John MacGinnis ise kitapla ilgili şunları söyledi:

“Bu kitap, sizi o zamana dek dünyanın gördüğü en büyük imparatorluk olan Asur İmparatorluğu’nun eyalet başkentlerinden birini keşfetmeye Tuşhan’a davet ediyor.

Burada yaptığımız 18 yıllık çalışma sonucunda; bir yandan valinin sarayı, seçkinlerin konutları, erlerin kışlaları gibi yapıları ortaya çıkarırken diğer yandan da imparatorluğun M. Ö. 9. yüzyılın başlarındaki genişlemesinden çöküşüne kadarki bütün tarihinin izini sürdük. Ortaya çıkan pek çok olağanüstü buluntu arasında daha önce bilmediğimiz ancak bundan 2 bin 500 yıl önce konuşulan bir dilin varlığına işaret eden, çiviyazısıyla yazılmış bir kil tablet de bulduk. Sarayda bulduğumuz tablette Tuşhan’a getirilen 60 kadının bildiğimiz herhangi bir dile ait olmayan isimleri yazılıydı.”

Bakalım altından neler çıkacak… Evet, arkeoloji bir detektif macerası gibi… Ele geçirilen her yeni şey, yeni ipuçlarına, yeni sonuçlara götürüyor… Bu serüveni izleyen, destek olan herkese teşekkürler…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar