Zamanın değeri

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

“Bir senenin değerini anlayabilmek için, sınıfta kalan bir öğrenciye sorun. Bir ayın değerini anlayabilmek için, prematüre bir bebek dünyaya getiren bir anneye sorun. Bir haftanın değerini bilmek için, haftalık bir derginin editörüne sorun. Bir saniyenin değerini anlayabilmek için, bir kazayı kıl payı atlatan kişiye sorun. Bir milisaniyenin değerini anlamak için, olimpiyatlarda gümüş madalya alan sporcuya sorun.” Anonim

İsraf edilen zamanın maliyeti Bir şeyin değerini anlamak için, yukarıdaki deyişte görüldüğü gibi, onun değerini bilenlere sormak gerekir. Ancak bu deyişte saatin değeri konmamış. Acaba onu kime sormalı? Kime sormalı bilmiyorum ama, kimlere sorulmayacağını biliyorum. Örneğin, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ndeki “Serbest Geçiş Sistemi” çalışmasından sorumlu kişilere sormayacaksınız. Çünkü onlar zamanın değerini bilmiyor. Yapılan çalışma ile trafik, “Şahtı, şahbaz” oldu. Trafikte saatler kaybediyorsunuz. Ama bu işten sorumlu olanların kılı kıpırdamıyor. Çalışanlar da, bir yazlık sitede gelecek sezon için, aralık ayında şezlong tamiri yapan işçiler kadar rahatlar. Hele hele, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı’nın iddia ettiği gibi gecegündüz hiç çalışılmıyor.

Zaman, değerli bir kaynak. Tükettiğinizde yerine koyamayacağınız bir kaynak. Çünkü insan ömrü sınırlı. Geçirdiğiniz her an, değerlidir. Ama zamanınızı bir de sıkışık bir trafikte israf ediyorsanız, zararınız çok daha büyüktür. Nedir zararınız? Eğer arabayı siz sürüyorsanız, kaplumbağa hızında gitmenin bir bezginliği ve yorgunluğu olur. Fren, gaz ve debriyaj pedallarına basan ayaklarınız bir süre sonra hissizleşir. Yakıt deponuzun ibresi aşağı doğru düştükçe, verdiğiniz paranın egzoz dumanı ile havaya savrulduğunu görürsünüz. Bir de balık istifi bir toplu taşıma aracında ayakta kalabilir ve de yanınızdaki kişinin koku tacizine de uğruyor olabilirsiniz. Bütün bu olumsuzluklara ek olarak, egzoz dumanlarının kirlettiği pis havayı soluyarak hasta olma riskinizi artırırsınız. Bu olumsuzlukların yarattığı stresle yorgun ve bir barut fıçısı olarak işinize ve eve gidersiniz.

Yukarıda saydıklarım, görünür maliyetlerdir. Bir de işin alternatif maliyeti vardır. Trafikte bu çileyi çekme yerine, o saatlerde yapabileceğiniz daha güzel şeyler muhakkak bulunur. Örneğin, daha kargalar kahvaltılarını yapmamışken, sabahın köründe yola çıkmak yerine, sabah uykunuz daha uzun olabilir; güzellik uykunuzu alabilirsiniz. Akşam evinize daha erken dönebilir ve televizyonunuzu açarak o gün hangi devletle didiştiğimizi daha erken öğrenebilirsiniz. Egzoz dumanıyla kirlenen havayı solumak yerine, sevdiklerinizle Boğaz’da dolaşabilir, martılara simit atabilirsiniz. Ya da ofisinize bir an önce ulaşıp “Ulan ekonomi bu kadar iyi de, bu rüzgar bize niye esmiyor” deyip gaza gelip daha fazla çalışabilirsiniz.

SONUÇ

Yanlış anlaşılmasın; teknolojiye karşı değilim. Eğer ihlalli geçişleri önlemek için bir sistem kurulacaksa, elbette kurulacaktır. Ama bunu yaparken engellenen trafiğin de maliyetini düşünüp ona göre davranmak gerekir. “Aheste aheste çek kürekleri, mehtap uyanmasın” biçimindeki bir hız, bu umursamazlık, en hafif deyimi ile, sorumsuzluktur. Bir de bunun üstüne, sanki oradan geçenler durumu görmüyorlarmış gibi, en yetkili ağızdan “Gece-gündüz çalışıyoruz” lafı ise zekâmıza saygısızlıktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019