Zaman kaybı
Zaman, insan için tekrar kazanılamayacak tek olgu. Yitirdiğiniz zamanı tekrar yaşama şansınız yoktur. İnsan bu kaybın maliyeti kısa süre de öder, ancak ülkeler ve ülkelerin toplumu bu kaybın farkına geç vardıkları gibi, maliyetini algılamakta da geç kalırlar. Bu olguya kısaca “toplumsal akıl tutulması” diyebiliriz.
Akıl tutulmasının maliyeti kimi zaman ülkeleri savaşlara sürekler, ülke toplumsal bir felaketle karşı karşıya kalır. Almanya’nın II. Dünya Savaşı öncesi faşizm kucağına düşmesi ve sonrasında yaşadıkları böyle bir akıl tutulmasının eseridir. Almanlar, ve diğer ülkelerin biraz kitap okumuşları hala ülkenin böyle bir tuzağın içine nasıl düştüğünü anlamakta zorlanmaktadır. Ben de kimi zaman kendi kendime sorarım, üç B gibi müzik dehalarına, (Bach, Beethoven, Brahms), Goethe, Kafka, Rilke, Thomas Mann, Friedrich von Schiller gibi şair ve yazarlara lara, yine Leibniz, Wolff Kant, Fichte, Hegel, Schopenhauer, Nietzsche, Marx gibi felsefecilere sahip bir ulus nasıl faşizm yelken açtı? Üstelik Hitler başa geçtiğinde Almanya’da güçlü bir sosyal demokrat ve sosyalist birikim de vardı. Bu soruya yine bir Alman Max Horkheimer yanıt veriyor “akıl tutulması”.
XXI. yüzyıla girdik, onca yaşadıklarımıza rağmen geldiğimiz nokta da farklı siyasal rejimlerle idare ediliyor gibi gözükmek ile birlikte, sanki “yok aslında biri birimizden” dercesine dünyanın dört büyük ekonomisinin üçünde ABD de Trump, Rusya da Putin ve Çin de Şi Cinping kurdukları benmerkezci yönetimlerle sadece kendi ülkeleri için değil, dünyanın başına adeta kabus gibi çöktüler. Dünya çevresel faktörlerle çökme noktasına giderken, Trump Paris İklim anlaşmasından çekildi, Rusya hale nükleer silah sayısını artırma derdinde, üstelik dünyanın fosil yakıt deposu olmayı sürdürüyor. Çin de Beijing ve Şanghay da insanlar soluyacak hava bulamıyor.
Bu doğa düşmanı yönetimler aynı zamanda insana da düşman, ülkelerinde baskıcı yönetimler kurdular. Özellikle Rusya ve Çin de devlet terörü var. Siyasi liderleri eleştirenler, siyasi rakipleri hapse atılıyor, hemen devlet düşmanı terörist ilan ediliyor.
Çevreci AB, insan hakları için kavga veriyor
AB bu ülkeler arasında yıldız gibi parlıyor. Çevreci, insan hakları için kavga veriyor. Yeterli olmasa da yine de mülteci sorunun da taraf olmaya çalışıyor. Küresel kriz sonrası AB ülkeleri de sağcı partilerin saldırısına uğradı, kimi ülkeler de iktidara geldiler. Buna rağmen AB bünye olarak bunlara direniyor. Sağcı saldırının geçici olacağını düşünüyor.
Türkiye'nin AB'ye doğru yeniden yelken açması umut verici
Türkiye bu süreçte çok yalpaladı. Sağcı-muhafazakar bir parti tarafından idare edilmenin sancılarını yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Buna rağmen son aylarda siyasal iktidarın yeniden AB’ye doğru hafiften de olsa yelken açması umut verici. Aydınların bu eğilimi güçlendirmeye yönelik düşünceler ifade etmeli, imkanlar sınırlı olsa bu düşüncelerini kamuoyu ile paylaşmalı. Çünkü Türkiye Ortadoğulu ya da Orta Asya ülkelere benzemeye yönelik bir gemiye binmiş adeta “akıl tutulmasına” yakalanmış durumda.