Zagreb’den Dublin’e: Bretix’te kime ne düşer?
Başkalarının kötü talihinden kendine kazanç aramak etiğin, ahlakın kitabında sırıtabilir ama kapitalist bir dünyada işler farklı yürüyor. Sonunda “kötü yola” düşen de kaderin sillesiyle değil bile isteye bu yolu seçtiyse, “kendi düşen ağlamaz” deniyor ve hayat kendi kurallarını işletiyor. İngiltere’nin Bretix çırpınışları öyle değil mi?
29 Mart’ta “köprüden son çıkış” yaklaşırken, Londra’nın umutsuz çırpınışları gittikçe daha dramatik hal alıyor. Ama doğada ve piyasalarda her boşluk doluyor. Hayatın kuralı bu. Şimdi AB şemsiyesinden çıkacak İngiltere’de bavul toplayan şirketleri kendi topraklarına çekme savaşı kızışıyor. Pek çok AB ülkesi bu iştah kabartan pastadan pay kapma yarışında. Bunun için vergi indiriminden farklı muafiyetlere kadar pek çok cazip teklif Londra’yı terke hazırlanan şirketlerin önüne altın tepside sunuluyor. O şirketler için de AB pazarlarından kopmamanın yolu, o şemsiyenin altında kalmak.
Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa bu konuda en heveslilerden biri Baltıkların küçük ülkesi Litvanya. Şu ana kadar 100 kadar finans ve teknoloji şirketi Litvanya’ya taşınma kararı almış bile. Küçük bir ülke için büyük adım.
Batan geminin değerli mallarını toplamak isteyenler arasında öne çıkan bir başka ülke İrlanda. Brexit sonrası İngiltere’den İrlanda’ya taşınmaya hazırlanan şirket sayısında keskin bir artış olduğu rapor ediliyor. Reutres 100’den fazla şirket hesaplamış.
250 kadar şirket de, taşınmak için Hollanda hükümeti ile “pazarlık” yapıyormuş. 42 şirket şimdiden tabelasını alıp gitmiş bile.
Guardian gazetesi, Lüksemburg, Fransa ve Belçika’nın da Brexit mağduru yabancı şirketleri çekmek için amansız yarışa girdiğini söylüyor.
İşte tüm bu mevzular, AB’nin son üyesi Hırvatistan’da da gündem maddelerinden biri. Ama medyadaki tartışmalar, ortada “umutsuz vaka” olduğuna delalet ediyor. Çünkü ağır bürokrasi, kara deliği andıran mevzuat, yabancı sermayeye pek de “dostça” yaklaşmadığı düşünülen hükümet tarzı ile Hırvatistan’ın pastada alma şansının olmadığı yorumları yaygın.
Zagreb’de kahvemizi yudumlarken sohbet ettiğimiz bir yabancı işadamı, “Yabancı yatırımcı gelsin değil adeta gelmesin diye uğraşılan bir ortam var maalesef. AB’nin kapısından girmekle ve bayrağını dikmekle olmuyor bu işler. Kalifiye Hırvatların işsizlikten yılıp başka AB ülkelerine göçtüğü, iş yapmanın bürokrasiyle boğuşmaktan ibaret olduğu bir düzenle zor” diyor.
AB de yekpare bir yapı değil sonuçta. Bir yamalı bohça. Ama zenginler ve yoksullar diye bölünmesi bir tarafa, yabancı sermayeye bakış önemli bir turnusol kağıdı. Ekonomik liberalizmi mümkün mertebe “sistem" yapanlarla buna direnenler arasındaki ayrım çok belirleyici… İlerleyenler ile yerinden sayanlar arasındaki fark da galiba burada başlıyor.