Zafer doların mı?

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Bir çoğu 2008 Ekim ayından itibaren IMF desteği almış olmasına rağmen AB üyelerinin birer birer düştüğü bir makroekonomik ortamda euronun kaderi dolara karşı zayıflamaya devam etmek mi? 1 haziran yazısında kaldığımız yerden devam edelim.

Geçen aralık ayından itibaren euronun dolara ulaştığı zirve noktadan gerilemeye başlamasının sebebi Amerikan ekonomisinin krizin etkilerini üzerinden atması, büyüme potansiyelinin yükselmesi ya da faiz farklılıkları değildi. Aksine, euroyu tutulamaz bir düşüş sürecine sokan tetikleyici faktör, ABD'den gelen "güçlü" kötü haberlerin azalması buna karşılık Avrupa'da hükümranlarla alakalı bütçe ve borç ödeme potansiyeli görünümündeki zayıflamaydı.

İspanya, İrlanda, Portekiz, Yunanistan derken, söylentiler Yunanistan üzerinden gerçekleşmeye başladı. AB ülkelerinin makroekonomik bilgileri üzerinde sahtekarlık yapabildiği anlaşılınca belirsizlik ve dolayısıyla korku daha da arttı. Sonuçta hesabı ödemek euroya düştü.

Bir başka deyişle, son dönemde paritede dolar lehine değişim ABD ekonomisinin AB'deki çözülme karşısında "güvenli liman" görünümünü almasından kaynaklandı. 

Peki, şimdi ne olacak? Euro aşağı doğru seyrine devam edecek mi? Bana kalırsa hayır; zira AB ekonomisi büyük sıkıntılar yaşıyor ancak Amerikan ekonomisinin görünümü kalıcı olarak iyileşme emmareleri göstermekten çok uzak. Dahası, orta vadede önemli  sıkıntıları var.

Öncelikle ABD'de büyüme bu ve gelecek yıl AB ülkelerinin üzerinde seyredecek ancak hala kırılgan. Dahası, orta vadede 2008 öncesi seviyelere kalıcı olarak dönmesi şu anda söz konusu değil. Bu, şirket bilançoları, istihdam ve tüketim üzerinde baskı manasına geliyor.

İkinci olarak, Amerikan bankacılık sistemi krizden sonra ciddi bir temizlik geçirmiş gibi görünmekle birlikte riskler devam ediyor. JP Morgan'a FSA tarafından kesilen ceza, Kongre tarafından kurulan Finansal Kriz Araştrırma Komitesi (FCIC)'nin geçen hafta küresel krizden en kazançlı çıkan banka olan Goldman Sachs'a yönelttiği bilgi saklama ithamları, rating sistemindeki bozukluklar, ABD bankacılık sisteminin sağlığı hakkındaki kuşkuları artırıyor.

Üçüncü olarak, AB'deki hükümran devletlerin yaşadığı sıkıntıların benzerinin ABD'nin eyalet ve yerel yönetim borçlanmalarında yaşaması olasılığı var. Şu ana kadar bazı belediyelerin yaşadığı borçlanma sıkıntılarından henüz problemin toplamdaki büyüklüğü hakkında çıkartım yapmak güç. Ancak, binlerce yerel yönetim biriminin yaşayabileceği sıkıntının ortaya çıkartacağı koordinasyon problemlerinin federal hükümeti bir genel borç ödeme garantisi vermeye zorlaması olasılık dışı değil.

Dördüncü olarak, euro tarihinde ilk defa altı ay boyunca dolar değer kazanırken altın fiyatlarının da güçlü yükselme trendi içinde olması eurodan kaçışın sadece dolara doğru olmadığını gösteriyor. Yani güvenli limanın neresi olduğu tam olarak belli değil.

Bunlara, yapısal sorunları ve finansal krizin maliyetlerini de ekleyince ABD'nin durumunun da pek iç açıcı olmadığı belli. Dolayısıyla, paritenin geleceği belli değil. ABD'nin güvenli liman olup olmadığı da.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018