Yüzümüzü Çin ve Hindistan’a dönerken...

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Anadolu iş dünyasının önde gelen bir firmasının yöneticisiyle sohbet ederken, kendileri için bu dönemde en çok ilgi uyandıran iki ülkenin Hindistan ve Çin olduğunu söyledi. Nedenini sorduğumda, “Bizler bugüne kadar hep Batı’ya dönük durduk. İlişkilerimizi ağırlıklı olarak Avrupalılarla kurduk. Bu dönemde ürünlerimizin ihracatımızın önemli bölümü de AB pazarına dönük. Hala orada fırsatlar kolluyoruz. Ama oradaki firmaların genç yöneticilerinde garip bir doymuşluk var. Hırslarını kaybetmişler” dedi.

Ardından buna örnek olarak yaşadığı bir olayı anlattı:

“Geçenlerde çok önemli milyar dolarlık bir yatırım işbirliği anlaşması için Almaya’ya gittik. Belirlenen randevu saatinde firmaya gidip görüşmelere başladık. Görüşmede firmanın kurucuları iki yaşlı kardeş ile onlardan birinin 30 yaşın biraz üzerindeki firmanın yönetiminde yer alan oğlu oturuyordu. Görüşme 1-1.5 saat kadar sürmüştü. Genç, trenle kent değiştireceğini belirtip ayrılacağını söyledi. Babasının yüzü biraz kasıldı, amcasına baktı. Hiçbir şey söylemediler. Genç bizlere veda edip gitti. Ben, gideceği kente her saat tren olduğunu biliyordum, şaşırdım. Ben, rahmetli babamla bir iş görüşmesindeyken bunu hiçbir zaman yapmadığımı, görüşme saatlerce de sürse yerimden kıpırdamadığımı düşündüm. Çin’de bir süre önce yine çok büyük bir firma ile işbirliği görüşmesine gittiğimizde, onların da bizim gibi işi bağlamak için zamanı unutarak saatlerce sonuç almak için müzakereyi sürdürdüklerini hatırladım. Onun için yavaş yavaş da olsa doymuş Batı yerine yüzümüzü Doğu’ya dönmeliyiz.”

Bu sözleri duyunca 2000 yılında iş dünyasında başlatmak istediğim Çin ve Hindistan’a burslu öğrenci göndermek ve o ülkelerden gelecek öğrencilere burs verilmesine dayanan önerimi hatırladım.

O konuda üst üste birkaç yazı yazarak ülkemizin Çin ve Hindistan açılımına destek olmaları için işadamlarının Çin ve Hindistan’dan 5-10 öğrenciyi Türkiye’ye davet edip üniversite veya yüksek lisans masraflarını karşılamalarını, aynı şekilde 5-10 Türk öğrenciyi de o ülkelerdeki eğitiminlerinde mali olarak desteklenmelerini önermiştim. 1000’er Çinli ve Hintli öğrencinin ülkemizdeki eğitim masrafları ile Çin ve Hindistan’da 1000’er Türk öğrencinin masraflarının iş dünyasınca karşılanmasıyla, yarınımıza yatırım yapabileceğimizi belirtmiştim. Yazılarım dışında sohbetlerde de o dönemde bu konuyu sık sık dile getirmiştim.

Sadece bir genç işadamı 3 öğrenciyi Çin’e eğitim yapmaya ve dil öğrenmeye gönderdiğini, onların vasıtasıyla üç Çinli genci, Türkiye’ye eğitim ve dil öğrenmek için davet edip masraflarını karşılayacağını söylemişti. Gündelik hay huy içersinde ben de bu olayın izini sürmemiştim.

2030 yılında Çin’in, 2050 yılında Hindistan’ın dünya lideri olacağı ilk sıralarda yer alacağı öngörüsünü içeren haberleri okudukça bunun için hala geç olmadığını, 1000 Çinli, 1000 Hintli gencin ülkemizde 1000’er Türk gencinin de Hindistan ve Çin’de eğitimlerinin desteklenmesinin önümüzdeki 30 yılda ülkemizin, dünya ekonomisinin ilk sırasında yer alacak bu iki ülke ile ilişkileri açısından büyük önem taşıdığına inanıyorum. Belki 2000 yılında bu önerim ütopikti, zamansızdı, erkendi. Ama sanırım bugün zamanlı gelmiştir ve gereklidir...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar