Yüzde 8.2 yanıltmasın, sanayinin iş yaratma potansiyeli giderek zayıflıy

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

İşsizlik oranının mayısta yüzde 8.2'ye kadar gerilemiş olması kuşkusuz önemli bir gelişme. Türkiye, bu oranı belki çok yıllar önce görmüştü. Son 10 yıllar boyunca böyle bir düzeye inmek söz konusu olmamıştı. Mayıstaki yüzde 8.2'nin mevsimsel etkilerle çok az da olsa biraz daha gerilemesi bile mümkün. Bakarsınız, haziran ya da temmuz verisinde yüzde 8'in altını bile görürüz.

Gazeteciliğe yeni başlayanlara, hele hele ekonomi alanında çalışmak isteyenlere çoğu kez ilk pratik eğitim niteliğinde turist sayısı örneği verilir. Örneğin, "Hakkari'ye gelen turist sayısı yüzde 100 arttı" denildikten sonra, "Sayı 1'den 2'ye çıkmış" diye devam edilir ve değişimi yalnızca oran olarak görmenin yanlışlığı vurgulanır.

Bizdeki işsizlik konusu da turist örneğindeki kadar olmasa bile doğru olmayan yönler barındırıyor. Türkiye'nin yüzde 8.2'lik oranla artık ABD'den de, AB'den de daha düşük işsizlik oranına sahip bir ülke konumuna geldiği belirtiliyor. Bu değerlendirme, biraz "Hakkari'ye gelen turist sayısı yüzde 100 arttı" demeye benziyor. İşsizlik oranı çok düşük ama ya başka oranlar nasıl, işsizliğin oluşumunda rol oynayan diğer etkenler ne durumda?

Çalışmak isteyenler daha çok olsaydı…
Yaklaşık iki hafta önce de yazdık; işsizliği düşürmenin iki temel yolu var. Birincisi, daha fazla kişinin çalışmasına olanak sağlayacak bir durum söz konusudur; iş sahası fazladır. İkincisi ise çalışabilecek durumda olduğu halde çalışmak isteyenlerin sayısı düşüktür. Çalışmak istemeyen de işsiz sayılamayacağına göre işsizlik oranı düşük görünür. Türkiye'de olduğu gibi…

Türkiye'de işgücüne katılma oranı yüzde 50 dolayında. Bu oran erkeklerde yüzde 70, kadınlarda yüzde 30 düzeyinde bulunuyor. Oysa Avrupa genelinde işgücüne katılma oranı toplamda yüzde 70'lerde seyrediyor. Daha çok çalışmak isteyen yüzünden Avrupa'daki işsizlik oranı da yüksek görünüyor.

Şöyle düşünelim; Türkiye'de işgücüne katılma oranı yüzde 50 değil de daha fazla olsaydı, acaba işsizlik oranımız kaça çıkardı? Bu sorunun yanıtını gerçek rakamlar üzerinden verelim:

Mayıs ayı itibariyle 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus 54.6 milyon. Bu nüfusun yüzde 50.5 oranında 27.6 milyonu işgücüne katılıyor. Bu işgücünün 25.3 milyonu istihdam ediliyor, yüzde 8.2 oranında 2.3 milyonu ise işsiz. Bu rakamları hatırlattıktan sonra gelelim sorumuzun yanıtına…

İşgücüne katılma oranı yüzde 50.5 değil de yüzde 55 olsaydı, işgücü 30 milyona çıkacak, 2.3 milyon çalışanla işsizlik oranı yüzde 15.7'ye yükselecekti.

Ya da, işgücüne katılma oranı yüzde 60 olsaydı, işgücü 32.8 milyona ulaşacak, bu durumda işsizlik oranı yüzde 22.9'u bulacaktı.

Dolayısıyla, işsizlik oranımızın ABD ve AB'den daha aşağıda oluşmasına sevinirken, bunu işgücüne katılma oranımızın çok düşük olmasının sağladığını da unutmamak durumundayız.

Sektörlerin istihdama katkısı
İşsizlik oranımızın nasıl düşük göründüğünü aktardık. Peki istihdamın sektörlere göre durumu nasıl, özellikle son yıllardaki hızlı büyüme sanayinin istihdama katkısını artırmış mı, bir de bunlara bakalım.

İstihdamın sektörlere göre dağılımında ve gelişiminde dikkati çeken yön, inşaatın payında gözlenen hızlı artış. İnşaat, toplam istihdamda her ne kadar çok fazla pay almıyorsa da, artışta açık ara önde. Bu sektördeki istihdam 2004 yılı ortalamasından bu yılın mayıs ayına kadar olan dönemde yüzde 89 arttı; bu dönemde toplamdaki pay da yüzde 4.9'dan yüzde 7.2'ye çıktı.

Tarımın payı yüzde 25'lerde, hizmetlerin payı yüzde 48'lerde seyrediyor.

Sanayinin payı ise gerileme eğilimi içinde. 2004-2008 döneminde yüzde 20'nin altına inmeyen sanayinin toplam istihdamdaki payı, 2009'dan sonraki dönemde ise hep yüzde 20'nin altında oluştu. Bu yıl mayısta yüzde 19 sınırı da kırıldı ve bu sektörün payı yüzde 18.8'e kadar geriledi. Sanayideki bu olumsuz gidişi belirleyen imalat sanayinin durumu. İmalat sanayindeki istihdam mayıs ayı itibariyle geçen yılın mayısına göre yalnızca 14 bin kişi arttı. Oysa geçen yılın mayısından, önceki yılın aynı ayına göre olan dönemde 234 bin, bir önceki bir yıllık dönemde ise 449 bin artış gerçekleşmişti.

Rakamların çok açık olarak ortaya koyduğu gerçek, sanayinin istihdam yaratma potansiyelinin giderek zayıfladığı. 2004 yılı ortalamasından 2012 mayısına kadar olan dönemde toplam istihdam yüzde 28.8 artarken, sanayi istihdamındaki artış yüzde 21.2'de kaldı. İnşaattaki artışın yüzde 89 olduğunu belirtmiştik. Bu dönemde tarımdaki istihdam yalnızca yüzde 11.4 artarken, hizmetlerde kaydedilen artış yüzde 36.7'yi buldu.

Hizmetler istihdamı tırmanışta
Hizmetler sektöründeki istihdam mayıs itibariyle son bir yılda tam 703 bin kişi arttı. Hizmetlerdeki istihdam artışı önceki bir yıllık dönemde 390 bin kişiydi.

Bu istihdam artışı hangi alt sektörlerden mi kaynaklandı; hemen aktaralım:
Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetlerde 2010 mayısından 2011 mayısına 48 bin kişilik istihdam azalması varken, 211 mayısından bu mayısa kadar olan dönemde 111 bin kişilik artış oldu.
Kamu yönetimi ve savunma alt sektöründe önceki bir yılda 47 bin kişilik azalma vardı, son bir yılda 132 bin kişilik artış kaydedildi.

İdari ve destek hizmet faaliyetlerindeki artış 7 bin kişiden 172 bin kişiye yükseldi.

Eğitimde önceki yıl 95 bin, son bir yılda ise 132 bin artış kaydedildi.

Bazı alt sektörlerde ise tersi bir durum yaşandı. Örneğin toptan ve perakende ticaretteki artış 139 binden 58 bine düştü. Örneğin, diğer hizmet faaliyetlerinde önceki yıl 25 bin artış varken, son yıl 115 bin kişilik azalma oldu

Ama sonuçta hizmetler sektöründe önceki yıl 390 bin düzeyinde oluşan istihdam artışı, mayıs itibariyle son bir yılda 703 bin kişiye ulaştı.

 

aaktas01.20120822071256.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar