Yürüme özgürlüğümü istiyorum

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Türkiye'de kısıtlanan özgürlüklerin başında ne gelir sizce? Düşünce veya ifade  özgürlüğü falan diyenleriniz olabilir. Hayır yanıldınız. Bence, Türkiye'de en çok kısıtlanan, büyük şehirlerde yayaların yürüme özgürlüğüdür. Şehri yürüyerek dolaşmaya çıkın ve sizi nelerin kısıtladığına dikkat edin. O zaman anlarsınız ne demek istediğimi.

Büyük kentlerde yayalara ayrılan kaldırımlar yeterince, şehrin adına yakışan biçimde büyük yapılmamıştır. Ayrıca şehir büyür ama, onu yönetecek kişilerin vizyonları büyümez. Arabalara yer açacağız diye habire yaya kaldırımlarından çalınıp yola katılır. Yayaların da yurttaş olduğunu, onların da oy verdiğini unuturlar.

Arabalı kaldırım kıroları

Yayaların yürüme özgürlüğüne en önemli engellerden birisi de şehirlerde çoğalan araba ile birlikte çoğalan kıro nüfusudur. Diyelim ki yaya kaldırımı yeterince geniş. Bazı araba sahipleri bu genişliği hiç kaçırmaz, hemen arabalarını park ederler. Bunlar literatüre arabalı kaldırım kırosu (AKK)  diye geçerler. Bu tipler park edecek yer de olsa kaldırıma çıkmaktan büyük zevk alırlar. Bunlarda kaldırıma çıkma içgüdüsü aşırı gelişmiştir. Gördükleri her kaldırıma çıkmak isterler. Nasıl köpekler her ağaç gördüklerinde ayaklarını kaldırıp oraya kimyasal imzalarını atmak isterlerse, bunlar da o gördükleri kaldırıma çıkmadan edemezler. Bu kıroların bir numara büyüğü hormonlu jip sahibi kırolardır. Bunlar da literatürde hormonlu jip kaldırım kroları (HJKK) olarak anılırlar. Bunları diğer kırolardan ayıran farklılıkları, arabalarının  daha yüksek kaldırımlara tırmanma özellikleridir.

Son zamanlarda bir başka park etme stili gelişmiştir. Buna yarısı yolda yarısı kaldırımda (YYYK) denir. Bunda arabanın genelde sol tekerleri yolda, sağ tekerleri kaldırımdadır. Kaldırım tüm arabayı alacak kadar büyük olmadığı durumlarda kullanılır. Bu şekilde arabalı kaldırım kırosu, "Dar da olsa fark etmez, biz de olanı kullanırız" diyerek engel tanımadığını ifade etmektedir.

Kaldırımdan çalmanın dayanılmaz dürtüsü

Eskiler ne derdi, "Bir baş ol da, istersen soğan başı ol." İşte aynı mantık ile, çalmayı kafasına koymuş bir kısım halkım: "Çal da ne çalarsan çal, kaldırım da olur" demektedir. Bu çalma biçimine en çok kaldırım hizasının altındaki dükkanlarda rastlanır. Kaldırım oyularak dükkanlara giriş merdiveni yapılır. Bu dükkanlara izin veren herkes bu çalma işine ortaktır.

Eğer bu yollarda gece yürürseniz ve buranın yabancısı iseniz bir tarafınızı kırmamanız için mucize gerekir. Kaldırımların böyle tuzaklarla dolu olmasında acaba ortopedistlerin bir teşviki var mıdır diye düşünmeden edemez insan.

Kaldırımlardan çalmanın diğer yolu masalarla işgaldir. Örneğin, Şişli Belediyesi sınırları içinde kafeler, restoranlar bunu hoyratça yapmaktadır.

İnşaat sırasında kaldırım iç etmek

Yaya kaldırımlarının gaspı olayına binaların yapım veya onarımı aşamasında da sık rastlanır. Bu aşamada yurttaşlarımızın DNA'sındaki kaldırımı iç etme dürtüsü yine harekete geçer. İnşaat çevresine konan perdelerle kaldırım çaktırmadan iç edilmeye çalışılır. Acaba bunun altındaki neden, "Belki farkına varmazlar da, arsayı büyütürüz" köylü kurnazlığı mıdır, ya da yayayı tamamen hiçe sayma düşüncesi midir bilemem.

Bazen bu kaldırımı iç etme eylemini, ciddi sandığımız kurumlar da yapmaktadır. Örneğin, geçen yıl Kuzguncuk İskelesi'nin önündeki kaldırım bir kurum tarafından böyle kapatıldı. Kaldırımda yürürken birden kaldırımın kaybolduğunu görüyor ve caddeye inmek zorunda kalıyordunuz. Gerçi Fatih gemilerini bir gecede Haliç'e indirmişti, ama kaldırımı kapatan perdeyi geri çektirmek o kadar çabuk olmadı. Bir sürü telefon ve e-mail para etmedi. Ancak yolladığım bir dilekçe bunu başardı. Burada olabilecek bir kazada yolladığım dilekçeyi mahkemeye delil olarak sunacağımı söylemiştim. O gün perde geri çekildi.

Sonuç

Şehirler en iyi yürüyerek yaşanır. Şehri rahatça yürüyerek dolaşmak istiyorum. Engelleri kaldırsınlar, en azından bana bu özgürlüğümü versinler... Sizin de böyle bir özleminiz var mı?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019