Yurtdışındaki paralar!

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Türkiye iç veya dış sebeplerle ne zaman bir krize girse, birilerinin aklına hemen yurtdışındaki paralar gelir! O "birileri" genellikle kriz esnasında işbaşında bulunan hükümet erkanından çıkar. Hatırlanacaktır: 1990'lı yıllarda da gündeme gelmişti.

1994 yılında yine böyle bir kriz zamanında dönemin hükümeti (Başbakan Tansu Çiller miydi?) kazançlarının, servetlerinin bir bölümünü "kişisel" nedenlerle İsviçre bankalarına, "vergi cenneti" adaların "off shore" kasalarına vs. depolamış Türkiye'de mukim vatandaşların kapısını çalmıştı.

Bir de hayatlarını, işlerini, kazançlarını yurtdışında sürdüren; başta Almanya olmak üzere Avrupa'nın ve dünyanın diğer ülkelerinde "yerleşik"; Türkiye Cumhuriyeti ile vatandaşlık ve "kök" bağlarını koruyanların paraları var.

Tabii, bu birikimler yaşanılan ülkenin malî sisteminde yahut "geleneksel saklama" yöntemince "yastık" altında tutulur. Türkiye iç veya dış sebeplerle -ki iç sebepler her zaman ağır basar- ne zaman bir krize girse, işbaşındaki hükümet erkanının aklına bu paralar da düşer!

Ve, bu yurtdışındaki paraları Türkiye'ye çekme projeleri ne zaman gündeme atılsa, bizim gibi ekonomiyi izleyen gazeteciler anlarız ki, işbaşındaki hükümet erkanı iç veya dış sebeplerle ülke ekonomisinin içine yuvarlandığı krizi aşma konusunda etkili, güven verici bir program tasarımına sahip değillerdir. Kamuoyunun önüne böyle "pörsümüş havuçları" atarak durumu kurtarmaya kalkarlar.

Aynı senaryoÖ

Önce bir bilgi tazeleme. Yurtdışındaki paraların yurda çekilmesinde bilinen tek başarı 1960'lı-70'li yıllar. Öyle ki, Almanya'ya başlayan işçi akını, Türkiye'nin beş yıllık ilk kalkınma planlarında, o zamanlar çok daha kıt olan dış finansman sorununda nispeten kurtarıcı rol oynadı. Göç eden işçilerin tasarrufları "cazip" faiz hadleriyle Merkez Bankası kasalarına ve yatırımlara aktarılabildi.

Sonrası, bu tür projeler için tam bir fiyasko dönemidir. Mesela, yurtdışından çekilebilen tasarrufların büyük bölümü, Türkiye'de kurulan bazı "işçi şirketleri" üzerinden açıkça "iç" edildi. Hukuk kılıfına uydurulan bu tip olaylara hükümetler dahil kimse el koymadı. İş, oluruna bırakıldı. Paralarını Türkiye'ye gönderen yurttaşlara "dövünmek" kaldı.

Araştırılırsa başkaları da bulunabilecek bu tür örneklerin yarattığı ağır güvensizlik, hiç kuşku duyulmasın, hafızalarda iz bırakır. Bırakmıştır daÖ Yıllarca, sadece kriz zamanlarında değil, normal zamanlarda Türkiye'ye "yatırım" için çağırılan paraların belki küçük istisnalar dışında "geldiğini" gören var mı? Yurtdışında tasarruf eden vatandaşları "yolunacak kaz" yerine koyan bir çarpık zihniyete, kim güvenir? Nitekim, güvenmemişlerdir.

Aynı senaryo bugün tekrarlanmak isteniyor. Küresel malî krizin Türkiye ekonomisini etkilemeye başladığı şu zaman diliminde kamuoyunun önüne güven verici, uygulanabilir, fizibilitesi sağlam bir "önleyici tedbirler setini" koyamayanlar, yurtdışındaki tasarrufları eksik gedik, ama mevcut tüm yasal çerçeveyi zorlayarak, Mali Suçları Araştırma Kurulu'nu ve diğer denetim kurumlarını devreden çıkararak Türkiye'ye çağırmaya hazırlanıyorlar.

Paranın akı, karası...

Yurtdışında "ak" para var, "kara"para var. Yurtta kazanılıp dışarının güvenli limanlarına bordalamış paraların da "akı" var, "karası" var. 100 milyar dolardan söz ediliyor. Bu hesabın neye dayandığı belli değil. Ne kadarı temiz ne kadarı kirli o da belli değil. Kirli parayı yasa ile Türkiye'ye getirip devlet eliyle "aklamanın" nasıl izah edileceği hiç belli değil!

Ayrıca, diyelim ki, 100 milyar dolar gerçeği yansıtıyor. Bu miktar parayı yurtdışında tutanların bir kesimine belli ki derin ve kalıcı bir "güvensizlik" duygusu hakim. Bir kesimi ise kaynağını hiçbir şekilde açıklamayacağı parayı Türkiye'ye getirip hesap vermek, başını derde sokmak istemiyor. Yılların tecrübesi ve uygulamalar bunu gösteriyor.

Bir deÖ Tahminler o kadar güvenilmez ki, bu 100 milyar dolar 2001-2002 krizinin öncesi ve sonrasında da telaffuz ediliyordu. Öncesinde, bu miktar paranın "nereden buldun" korkusuyla "kaçtığı" iddia ediliyordu. Sonrasında, tıpkı şimdi olduğu gibi, 100 milyar doları Türkiye'ye çekmenin yolları aranıyordu. Geldiğini bilen duyan var mı? Tabii, şunu sormuyoruz: Yurtdışındaki 100 milyar dolar nasıl bir para ki, yıllardır her şey her an değişiyor, o hep aynı kalıyor?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013