Yurtdışı borçlanma ve bütçe: Neden IMF şart?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

On iki aylık toplam rakam bazında bankacılık ve özel sektör borç çevirme oranları Ağustos 2008'den beri düşüyor. 2007 yılında yüzde 273 olan bankaların borç çevirme oranı 2008 toplamında yüzde 104'e geriledi. Reel sektörde borç çevirme oranı aynı dönemlerde sırasıyla yüzde 200 ve yüzde 171 oldu. Aralık ayına bakarsak reel sektör 3.7 milyar USD borç öderken 3.2 milyar USD borçlanabildi. Bankacılıktaysa 1.6 milyar USD borç ödenirken sadece 232 milyon USD yeni kaynak anlaşması imzalandı. Aralık ayında 1 milyar USD doğrudan yabancı sermaye yatırımı (FDI) gözlenirken, 2008 toplamında FDI girişi 2007'ye göre yüzde 24 gerileyerek 15.1 milyar USD oldu. 2008'de portföy yatırımlarındaki çıkış 4.8 milyar USD.

BDDK Başkanı Sayın Tevfik Bilgin'in açıklamalarına göre mali sektörün 2009 yılındaki dış borç yükümlülükleri 21 milyar USD tutarına ulaşıyor. Bu miktarın 11 milyar USD'si sendikasyon ve seküritizasyonlar, 10 milyar USD'siyse sermaye benzeri kredi, repo ve diğer borçlardan oluşuyor. Bu rakama reel sektörün uzun dönem yükümlülüklerinin 2009 içine düşen geri ödemelerini ve reel sektörün 1 yıldan kısa vadeli borcunu eklersek ortaya brüt yükümlülük olarak 61 milyar USD çıkıyor. Cari açık için yapılacak eklemeyle beraber toplam brüt özel sektör dış yükümlülükleri 80 milyar USD civarında. Nette alacaklar da var ve gerçekte net yükümlülükler bundan daha az olabilir, ama döviz alacaklarının tümünün tahsil edilebileceğini de düşünmemek lazım.

Burada yeni ve önemli bir sorun beliriyor. Ocak 2009 bütçe verileriyle beraber bütçe disiplininin zayıfladığı iyice belli oldu. Elbette ki resmi bütçe tahmin ve hedeflerinin gerçekçi olmadığı daha ilk aydan aşikar hale geldi. Reel olarak, yani beklenen enflasyonla düzeltince, harcamalarda hedefe göre yüzde 8-10 artış ve gelirlerde de yüzde 8-10 azalış olası. Bu noktada IMF'nin "kamu harcaması yapmayın" diyeceği iddiası gerçek dışı kalıyor, çünkü IMF herkese kamu harcaması yapın diyor. Mesela harcamaların zaten yapılmış ve yapılıyor oluşu. Yapılan harcamaların neden olacağı bütçe açığının ek iç borçlanma senedi arzıyla finanse edilmeye çalışılması halinde gelecekteki faiz patikası -yani durgunlukla mücadele etmenin bir aracı olarak düş(ürül)mesi beklenen nominal ve reel faizlerle ilgili öngörü-  belirsizleşebilir. Alternatif döviz kaynağının ve alternatif kamu maliyesi yol haritasının yokluğunda IMF anlaşması finansal piyasalardaki oynaklığa tesirinin ötesinde önem kazanıyor. Zaten 3 yıldır bir programımız yok sayılır. Yeniden 3 yıl bu şekilde kaybedilemez.

TCMB para politikasını gevşetmeye yüksek oranlı bir indirimle devam etti. Faiz indirimleri TL likiditenin rahatça sağlandığı bir ortamda mevduat faizlerini peşinden sürükleyerek harcama teşviki yaratabilir ve arkasından kredi faizlerini de bir miktar aşağı çekebilir. Ama esas olarak döviz cinsi krediyle -bir bölümü yurtdışından bulunmuş döviz cinsi kredi biçimine bürünmüş sermaye enjeksiyonu- yapılan yatırımlara etkisi ancak dolaylı olur. Faiz tek başına yeterli bir araç değildir. 2009'un acil iki sorunu geri dönmeyen/takipteki krediler ve döviz likiditesidir. Faiz indirimi sonrası döviz likiditesi sağlamaya yönelik önlemler sendikasyon dönemlerinde bankalardan gelebilecek döviz talebini kısıtlayıcı ve kur üzerindeki yukarı yönlü baskıyı hafifletici nitelikte ve son derece olumlu. Yukarıda saydığım nedenlerden dolayı IMF anlaşması yapıldıktan sonra dahi faizlerde aşağı doğru eğilimin son aşamasına gelmekteyiz. Son 150 baz puan indirim olasıdır, ancak bono faizleri gösterge faizi bu sefer çok daha az takip edecektir. Benchmark kağıttaki yabancı yoğunluğu ve kırılganlığı sürerken bono faizlerinin gösterge faizi büyük bir hassasiyetle takip etmesi beklenemez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019