Yurt içi asgari kurumlar vergisinin Anayasa’ya aykırılığı

Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR
Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR funda.yavaslar@dunya.com

Bir uzatma olmazsa, 30 Nisan 2025 Çarşam­ba günü kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi için son gün.

Mükellefler, bir önceki hesap dönemine ait kurumlar vergisi matrahını vergi beyanname­siyle bildirmekteler. Beyanname mükellefin ira­de beyanını temsil ettiğinden, bu beyan üzerin­den hesaplanan kurumlar vergisi tarhına (sap­tanan vergi borcuna) karşı dava açabilmeleri mümkün değil. Ancak, dava açma hakkını saklı tutarak, yani ihtirazi kayıt koyarak beyanname­yi vermeleri halinde, tarha karşı dava açabilirler (İYUK md 27/4).

Bu nedenle, matrah hesabın­da dikkate alınması gereken yasal düzenlemele­rin ve idari düzenlemelerin hukuka aykırı oldu­ğu düşüncesinde olan mükellefler, beyanname­lerini ihtirazi kayıtla vererek hukuka aykırılığı yargı önüne götürebilir. Ancak, burada yürüt­me kendiliğinden durmayacağından, bunu ayrı­ca talep etmeleri gerekir. 2024 yılına ilişkin ku­rumlar vergisi beyannamesi kapsamında yargı önüne götürülmesi gereken konuların başında enflasyon düzeltmesi gelmektedir.

Yargı önüne götürülmeye değer bir diğer önemli düzenleme ise yurt içi asgari kurumlar vergisidir. Ancak, as­gari vergi 1 Ocak 2025’den itibaren elde edilen kazançlara uygulanmaktadır. Geçici vergi dö­nemleri için de geçerli olduğundan, 2025 yılı 1. geçici kurumlar vergisi beyannamesi kapsamın­da dava konusu yapılabilir. Enflasyon düzelt­mesi ile ilgili olarak bu köşede çok sayıda yazı kaleme alarak sorunu dile getirmiştim.

Özetle; enflasyon düzeltmesi (VUK mük. md.298/A), hem elde edilmemiş kazancı vergilendirdiği hem de hukuki güvenlik ilkesine aykırı düzenle­meler içerdiği için Anayasa’ya aykırıdır. Tama­men iptal edilmesi gerekir. Mükelleflere, vergi mahkemesinde kurumlar vergisi tarhına karşı açacakları iptal davasında bu Anayasa’ya aykırı­lıkları ileri sürmelerini tavsiye ederim.

Yurt içi asgari kurumlar vergisinin Anayasa’ya aykırılığı

Bir yandan küresel asgari vergi rüzgarı di­ğer yandan bütçe açığının yarattığı baskıyla ge­tirilen yurt içi asgari kurumlar vergisi (KVK md.32/C), son dönemde geçmiş yıl zararları üzerinden dahi asgari vergi alınmasına yol açan 23 seri no’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin ilgili kısımlarının yürütmesinin Danıştay tara­fından durdurulmasıyla gündeme geldi. Tebliğ, “ülke çapında uygulanacak düzenleyici Bakan­lık işlemi” olarak doğrudan Danıştay’a götürü­lebilmişti. Ancak, yurt içi asgari kurumlar ver­gisiyle ilgili sıkıntı sadece -idarece yaratılan-geçmiş yıl zararlarıyla sınırlı değildir, bizatihi kurumun kendisi sorunludur.

Çünkü, öncelikle, asgari vergi, yasal indirim ve istisnaların uygu­lanması bakımından mükellefler arasında eşit­sizlik yaratmaktadır. %25’lik genel oran üzerin­den hesaplanan kurumlar vergisi %10’luk oran üzerinden hesaplanan asgari kurumlar vergi­sinden yüksek olan kurumlar, her türlü istisna ve indirimden yararlanmaya devam edebilmek­tedir. Buna karşılık, %25’lik genel oran üzerin­den hesaplanan kurumlar vergisi %10’luk oran üzerinden hesaplanan asgari kurumlar vergi­sinden düşük olan kurumlar, sadece yurt içi as­gari kurumlar vergisini düzenleyen maddede izin verilen indirim ve istisnalardan yararlana­bilmektedirler.

Asgari kurumlar vergisi matra­hı, “hesap dönemi sonundaki ticari bilanço karı­na kanunen kabul edilmeyen giderler eklenerek bulunan kurum kazancı”ndan “KVK md.32/C’de belirtilen istisna ve indirimlerin düşürülmesi” suretiyle hesaplanmaktadır. Dolayısıyla, hesap dönemi sonundaki ticari bilanço karına kanu­nen kabul edilmeyen giderler eklenerek bulu­nan kurum kazancı yüksek olan mali gücü yük­sek işletmeler, vergi istisna ve indirimlerinin tamamından ya da -ihtiyatlı konuşmak adına-önemli kısmından yararlanır hale gelmektedir­ler.

Burada ince ayarlamalar yapılacağı şüphe­sizdir. Diğer bir sorun ise, asgari verginin, vergi istisna ve indirimleri arasında da bir kademe­lendirme yapıyor olmasıdır. KVK md.32/C’de sayılan indirim ve istisnalar her durumda dik­kate alınırken, burada sayılmayanlar için du­rum -yukarıda açıklanan nedenlerle- işletme­nin mali gücüne bağlı olacaktır. KVK md.32/ C’de sayılan indirim ve istisnaları “korunmaya en mazhar” yapanın ne olduğu belli değildir.

Oysa, daha önce başka bir yazımda da belirt­tiğim üzere, vergi teşvikleri eşitlik ilkesinden sapma yarattıkları için, zaten esas itibariyle kamu yararı gerekçesiyle getirilebilirler. Dola­yısıyla, KVK md.32/C’de sayılmayan istisna ve indirimler de kural olarak kamu yararı gerek­çesine dayanmaktalar. Bunlardaki kamu yara­rı azaldı ya da kalktıysa, yasada yer almamaları gerekir. Hem yasada yer almaları hem de duru­ma göre uygulanabilir olmaları çelişkilidir ve ölçülülük ilkesi bakımından tartışmaya açık­tır. Yasa koyucunun kendi içinde tutarlı olma­sı gerekir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Adalette çifte standart! 18 Şubat 2025