Yunan halkı Avrupa'nın parasını gerçekten yedi mi? -1
Yunanistan’da olan bitenleri izliyor musunuz? Avrupa Birliği ve Almanya’yla olan pazarlıkları, görüşmeleri... İzlemenizi öneririm, gerçekten ilginç. Özellikle Almanya’nın tavrı Nuh deyip peygamber demeyen alacaklı tadında, günlerini gelen önerileri reddederek geçiriyor.
Aslında Yunanistan'ın borç kiriz yeni değil. Yeni olan Syriza'nın iktidara gelmesiyle borç, alacaklı paradigmasındaki değişim. Hatırlayacaksınız 2008 buhranından sonra, Avrupa'da borç krizinin ortaya çıkmasıyla Yunanistan, İrlanda, İspanya, Portekiz gibi ülkeler sürdürülemez borç yükleriyle gündeme gelmiş ve Avrupa Birliği'nin büyük patronu Almanya gözetiminde hazırlanan kemer sıkma paketleri eşliğinde borç ödeme görüşmelerine başlanmıştı. Benjamin Franklin”in dediği gibi “Alacaklıların hafızası borçlulardan daha güçlüdür.” Yalnız hafızası mı? Hafızayı aradan çıkartalım, cümlenin doğrusunu bulalım; alacaklılar borçlulardan daha güçlüdür. Neden? Her şeyden önce borç verebilecek paraları, birikimleri olduğu için. Daha da önemlisi borç verebilecek kadar yasal düzenlemelere, ilişkilere ve daha başka ne gerekiyorsa ona sahip oldukları için. Öyle ya, verdikleri borcu geri alabilecek kadar kendilerine güvenmeseler, güçlü hissetmeseler zaten paracıklarını kimselere vermezler değil mi? İşte bu güç nedeniyle borç krizi ortaya ilk çıktığında Avrupa'nın büyük abisi ve en büyük borç vereni durumundaki Almanya “Borcunuzu ödemek için adalarınızı satın” diyecek kadar küstahlaşabilmişti. Şimdi Alman Başbakanı Merkel'ın tavrı da daha farklı değil. Yunan hükümetinin tek evi olanların borçlarını tahsil etmek için bu tek evin satışını engellemesini kabul etmiyor. Peki bu konuda kim haklı? Genel kanı, bu meselede Yunanların haksız olduğu yönünde. Yani sokaktan çevirip soracağıınz on kişiden dokuzu, Yunan halkının Avrupa Birliği'nin parasıyla sahte bir cennet yarattığını, daha çok çalışıp bu borçları ödemeleri gerektiğini, sonuç olarak Almanya'nın haklı olduğunu filan söyleyecektir. Peki gerçekten öyle midir? Yunan halkı Almanlar başta olmak üzere Avrupa Birliği'ni, uluslararası bankaları, finans kuruluşlarını kandırıp, -yaygın şehir efsanelerinde söylendiği gibi zeytin ağaçlarının sayısını fazla gösterip- borç alıp, yemiş ve sonunda da müflis durumuna mı düşmüştür? Bu, hayli tartışmalı bir yargı. Hatta tartışmalı olmanın ötesinde pek çok açıdan dayanaksız ve saçma diyebiliriz... Türkiye'de de izlenen çocuk kanalı Nickelodeon'da 1999'dan beri yayınlanan “Sünger Bob Kare Şort” adlı çizgi film serisinin bir bölümünde Sürger Bob'un patronu, Yengeç Restoran'ın sahibi, paraya aşık Bay Yengeç, paranın önemi üzerine yaptığı bir konuşmada şöyle der: “Para olmazsa hiçbir şey olmaz evlat; dünyayı döndüren paradır, şortunu kare tutan şey de paradır...” Evet, günümüzde dünyayı döndüren şey neredeyse para oldu. Ama o dünyayı döndüren, para kadar hatta ondan daha önemli bir şey daha var. O da borç. Evet, geldiğimiz noktada dünyanın para üstüne değil, borç üstüne döndüğünü söyleyebiliriz rahatlıkla.
Uluslararası Danışmanlık şirketi McKinsey'in bu ay içinde yayınladığı dünya borç raporuna göre, 2007-2008 resesyonundan bu yana dünyadaki toplam borç miktarı azalacağına artıyor. Rapora göre dünya ülkelerinin toplamında, hane halklarının yani bireylerin, şirketlerin, devletlerin ve finansal kuruluşların 2007'nin son çeyreğinde 142 trilyon dolar olan toplam borç miktarı, kriz süresince 57 trilyon dolar daha artarak 2014'ün son çeyreğinde 199 trilyon dolara dayandı. Oysa 2000 yılının başında küresel borç miktarı 87 trilyon dolardı.
Bu borç miktarının ne anlama geldiğini zihninizde daha iyi canlandırabilmeniz için, dünya ülkelerinin milli hasılalarının toplamıyla bu borcu karşılaştırmak gerekiyor. 2014 sonundaki toplam küresel borç miktarı olan 199 trilyon dolar, dünya ülkelerinin toplam milli hasılasının 2,86 katı. Bu oran, krizin ortaya çıktığı 2007'de 2,69 kat, 2000'de ise 2,46 kat düzeyindeydi. Bir başka türlü ifade edecek olursak, dünya üzerindeki yedi milyar insan, üç yılda üretebileceği ürün ve hizmet toplamı kadar borç almış ve harcamış durumda. İnsan bazen gerçekten hayret ediyor değil mi?
Evet, bu hafta yerimiz bitti. Dünyanın ve Yunanistan'ın borç durumuna önümüzdeki hafta kaldığımız yerden devam edeceğiz.